Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Umut

Barış, solmuş bir çiçek kadar dağılmaya müsait bir hale getirilmişse; kalkın gidin kılıç ve kalkan aramaya, korkarak…

Tutuşan yanları var homurdanan güruhun, sakatlayan ve eksilten birikimleri; boş verin, haydi halaya!

Kızılca kıyamet ısmarlamış bir ekin; sana susuzluk ve açlık kadar büyük bir çığ düşürecektir, haberin olsun…

Dünya kadar yer, insan kadar kıymetli bir figür varken elinde; yönetmenden rica edin, çiçekleri kulise değil mezarlığa yollasın artık!

Bir yerler aksayıp sekerek giderken dünya kadar şey; kaç asra bedel terslik biriktirdik tepe gibi, dağ gibi…

Şimdi elimize batan dikenleri kangren olmuşken çıkar çıkarabilirsen… Zihnimizde tepinen ilkellikleri boğazımıza sarılıp canımıza kastederken durdur durdurabilirsen…

Biri, bilip etmeden hedef seçip taşlarken onu bunu, sen yerde taş aranırsan… Biri, haksız hukuksuz bağırırken sen hızını alamayıp saldırırsan ona buna; yuh olsun sana, yuh!

Elinden iş gelenin işine taş koyarsan, kafası basanın kafasını kuma gömmeye çalışırsan; başına gelenler azdır, başına kötünün kötüsü işler daha da gelecektir ayrıca…

Açmaz olur çiçekler bildiğin cinsten, açsa bile koku yaymaz olur… Yağmur yağmaz, ekin yeşerip sararmaz olur bildiğin ettiğin gibi…

Sen ite kopuğa itibar edersen, ne olacak böyle gelmiş böyle gider diye düşünürken, böyle geldi artık senin üstüne yığılırken dünya al işte böyle gidemezken artık…

Ne emeğini savundun, ne de savunana itibar ettin… Ne mi oldu şimdi, senin itibarın yerde sürünürken nefesin açlıktan kokup bir lokma ekmek bulamaz oldun, sokakta korkmadan bir an bile dolaşamaz, her an elindeki çantana biri davranıp cebindeki üç kuruşa yamanmak için gırtlağına bıçak dayayacakmış gibi…

Ne mi oldu; sıska olan çocuklara bulgur pilavı doldururken sen, elin oğlu senin varlığınla semirip dünya alemi yer oldu. Hızını alamayıp senin aymazlığın karşısında, gözüne nereyi kestirirse oraları kan gölüne çevirip senin vurdumduymazlığının bedelini komşunun gırtlağına kadar varıp sıkarak çıkarır oldu…

Dadanırken çokuluslu sermaye dibindeki toprağa, dün kardeş dediğin, şimdilerde hain ilan ettiğini de önüne katıp burnunun dibine kadar varır oldu. Maskesi mi yok elin oğlunun; demokrasi ve insan hakları deyip alay etti seninle, ah bir bilsen, farkına bile varmadın oysa kursağına çöreklenenin…

Sahi kaç parçaydık şimdilerde çok parçalı ettiler bizi; yetmedi atın tutar belki yediye, sekize ve bilemedin ona on bire kadar yolumuz var. Sen kardeşine hain dedikçe bölündün, sen kardeşine el dedikçe güçsüzleştin ve hafife alındın, alınmalıydın da ayrıca…

Bilgiye birikime dair ne varsa eloğlu işine geleni bize sunup üstünü yırttı… Bilim yuvalarını kendi aramızda çatışırken kendi elimizle kendi başımıza yıkmıştık, ne çabuk unuttunuz… Artık eğrisini doğrusunu anlayıp ahkam kesmek için bir şeyler hakkında çok ama çok geç kaldık…

Bilim insanlarını düşüncelerinden dolayı sürüp öldürdük, ayrıca yaşarken de analarından emdikleri sütü burunlarından getirmiştik. Kalan aklı başında bir elin parmaklarını geçmezi de süründürüp ekmeğe muhtaç hale getirdik, göğün bile yüzü kızarırken bizim gıkımız dahi çıkmadı…

Üreten yazarı, şairi; üreten ressamı, müzisyeni ve daha kimleri ve neleri üretenleri beterin beteri hale getirip perişan ederken biz yurtlarında, eloğlu kucak açtı da şimdi biz köse torunlar onlarla yani dedemizin sakalıyla övünüyoruz…

Felsefeye dair kırıntıyı bile elimizde taşla sopayla, belimizdeki silahla kovalarken biz, şimdi felsefenin neresinden tutup neresine gireceğimizi ağzı bozuk aklı erenler dillendirsin de benim yüreğim hiç olmazsa o anlar soğusun…

Tu kaka ettiğimiz, cüzamlı yerine koyduğumuz ne kadar yetkin ve üretken adam varsa, ara koyduğun yerde bulabilirsen şimdi yerin dibine girsen bile…

Yanın yönün sobe ey insanım, uykulu ve yılgın gözlerle önünü görmeyenim… Görüp de ah ve de vahlarla bile artık anlayamayanım… Midesi ağzında, aklı bilmem neresine karışanım… Can havliyle gözünü aç hiç olmazsa ebedi mil çekilmeden önce… Yandığım, yanıp da bilmem kaç defa kül olurken bile umudum… Bedelli sevdiğim, yurttaşım!

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..