- Kategori
- Felsefe
Spinoza'nın Hak Anlayışı
SPİNOZA'NIN
"HAK" ANLAYIŞINA
REDDİYE
ÜST NOT:
Spinoza konusunda çok yetkin bir arkadaşıma teyit ettirip onay almasaydım bu makaleyi bırakın yazmayı aklımdan bile geçirmezdim.
Üzgünüm.
"Acımayla herkes kaybeder, çünkü herkes başkalarının kederli halini görerek kederlenir. Bu kuşkusuz doğal bir duygumuzdur, ama onu ahlaki bir buyruğa dönüştürmemek gerekir; çünkü bu köleleştirici ahlak herkesi güçsüz kılmaya eğilim gösterir. Başkalarına gerçekten yardımcı olmak isteyen birinin onlara biraz daha güç kazandırmaya, özerklik vermeye çalışması onlara acıyıp durmasından daha iyi değil mi? Komşunun yardımına kadınsı bir acımayla, tarafgirlik veya hurafecilikle değil, yalnızca aklın kılavuzluğunda koşmak da mümkündür."
Spinoza
Spinoza'nın asıl yapmak istediği şey sosyolojik bağlamında etiği, evrensel boyutta hukuki bir kavrayış noktasına taşımaktır.
Gilles Delauze'e göre Sipinoza için varlıklar özleri ile değil kudretleri ile tanımlanırlar. Şeylerin özü kudretlerinden başka bir şey değildir. İşte Spinoza'yı ilgilendiren doğal hak budur.
Görüldüğü üzere doğal hakkı kudretle eşitleyen bu yaklaşımda Toplumsal sözleşme hep birlikte yapılamaz. İlk gelenin hak sahibi olduğu bu cemaate sonradan katılanların hak sahibiyle uzlaşmaları gerekmektedir.
Bütün bunlar bir tarafa asıl beyan etmek istediğim şey bireyin bireye karşı olan duygularına yönelik müdahalesi ve vicdanlara koymaya çalıştığı ambargodur.
Argoda kullanılan "acırsan acınacak hale düşersin," fikrini "acırsak hep birlikte acınacak hale düşeriz," sınırına taşımıştır.
Spinoza neyi kastediyor olursa olsun söylediği doğru değildir.
Hegel "yalnızca Taş masumdur" demiştir. Burada bir İroni var İnsan zekası taştan değildir. insan taş kafalı değildir. Evrenin insanı anlamak gibi bir derdi yoktur. Çünkü evrenden insanı çekip alırsanız evrende anlam diye bir şey kalmaz. Çünkü evrenin bir anlamı yoktur. Evrene anlam yükleyen İnsan zihni ve zekasıdır. Hayvanlar da bu bağlamda insan kadar anlam üretip sorumluluk almazlar. Etika adlı eseri yazıp ortaya koskoca bir varlık sistemi çıkaran adam, tartışmasız bugüne kadar gelen en büyük varlık felsefesini yazmış olan adam, tanrıyı geometri ile sembolize ederek ifade etmiş olan bir adam, koskoca birsosyoloji sistemi kuruyor. Sosyo-ekonomik kültürel, hukuki, insan haklarına dayalı mümkün olduğunca yaşanılabilir bir dünya kurmaya çalışması lazım aslında. Ama o felsefî kısmını mükemmel yapıyor tanrı'yı, doğayı, nedensellik yasalarını, sanki Tanrı ile konuşmuş öğrenmiş gibi yazıyor. Ama iş insanların bir arada yaşayacağı toplumsal düzene, biraz insaniyet katmak için eserinde fazla bir yer ayırmıyor ve yardımlaşma bilincini muallakta bırakıyor. Böyle bir şey karşısınds ben Spinoza'ya nasıl katılırım. Şu an afrika'da Asya'da açlık ve sefaletten kırılan insanlara bir şeu yapabiliyor muyuz? Onlar kendilerini kurtarmak için ne yapabilirler. Onlara acımayacak
mıyız?
Uzun lafın kısası, Spinoza'nın, geometrik
tanrı - doğa - teorisini tahkim etmek için acı çekenle değil de doğa ile özdeşlik kurması benim vicdanıma sığmaz. Umarım çeviriden kaynaklanan bir anlam kayması söz konusudur."
A. Güreşçioğlu
Kaynak:
Spinoza Üstüne
On Bir Ders
Çeviren: Ulus Baker
ÖTEKİ yay.