- Kategori
- Mizah
Şu "çıldırmış" Türkler!?
Başlığa bakıp da, sakın ola ki çok değerli yazarımız Turgut Özakman’ın 2005 yılı Nisan ayında beğenimize sunup; yüzlerce defa basımı yapılan, 688 sayfa boyunca hayreti – dehşeti – hüznü – acıyı – sevinci ve gururu aynı anda yaşatan, ülkede satış rekorları kıran bir başucu kitabı olan “Şu Çılgın Türkler” romanından bahsettiğimi filân düşünmeyiniz…
“Çılgın” ayrı, “Çıldırmış” ayrı anlamları olan Türkçe sözcüklerdir…
Çılgın: “1- Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun… 2- Çok büyük, aşırı, olağanüstü” demektir…
Çıldırmış: “1- Bazı istekleri uğruna delirmiş, aklını oynatmış… 2- Israrla isteyen, büyük arzu gösteren” demektir… (Kaynak: TDK, Türkçe Sözlük…)
Anadolu bilgesi Yunus Emre ne diyordu:
“Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek, seni,
Ben yanarım dün – ü günü,
Bana seni gerek, seni…
Sûfîlere sohbet gerek,
Ahîlere ahret gerek,
Mecnunlara Leylâ gerek,
Bana seni gerek, seni…”
Ben de diyorum ki; bize “Çıldırmış Türkler” lâzım değil, “ÇILGIN TÜRKLER” gerek… Tıpkı kurtarıcımız ve kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk gibi; İsmet İnönü, Celal Bayar, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Aziz Nesin, Nazım Hikmet Ran, Turgut Özakman, Fazıl Say, Erman Toroğlu ve Uzaylı Mustafa Topaloğlu gibi… (Ahh pardon dostlar, son iki isim elimden kaçtı…)
İyi de, bunu niye diyorum? İşte şu sebeplerden dolayı diyorum:
Peki,“Çıldırmış Türkler” kimlerdi:
1- 28 Temmuz 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’nda, Padişah Vahdettin ile bir olup, Almanlar yanında yer alarak, Rusya’ya savaş açan ve Osmanlı’nın sonunu getiren, Almanya hayranı Enver Paşa…
2- Padişah Abdülmecit’in kızı Mediha Sultan’la evlenmesi dışında hiçbir özelliği olmayan ve oturduğu yerde “Paşa” rütbesi verilerek, Osmanlı ordusunu mahveden, İngiliz hayranı ve diplomat olan Damat Ferit Paşa… İngilizlerin yarısı kadar vatanını ve milletini sevip de, Atatürk ve arkadaşlarına köstek olmayıp, biraz destek olsa idi, Kurtuluş Savaşı’nı çok daha az zayiatla kazanabilirdik. Ama bu “çıldırmış” insanlar yüzünden çok büyük sıkıntılar yaşandı, sonuçta da çok sevdikleri İngilizlerle yurt dışına kaçtılar…
3- Damat Ferit Paşa hükümetinde kısa süre Nazır (Bakan) olan, İngiliz hayranı ve Ermeni yanlısı yazılarından ötürü “Artin Kemal” de denilen Gazeteci Ali Kemal… Kurtuluş Savaşı karşıtı tutumu yüzünden “Vatan Haini” ilân edilmiş, zaferden sonra cepheden dönen askerler tarafından yakalanıp, İzmit’te linç edilmiştir…
4- 17 Nisan 1940 yılında resmen açılan Köy Enstitüleri’ni, yine resmen, Amerika telkinleri ile 27 Ocak 1954 tarihinde kapatan, Demokrat Parti’nin kafası geri geri çalışan Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ve tabii ki ona çanak tutan Doğu’nun Toprak Ağası Milletvekilleri…
Daha pek çok isim sayılabilir. Bu ülkede “Çıldırmış” adamdan çok ne var ki:
Taa Kore’ye asker gönderenler, uçak ve silâh fabrikalarını kapatıp, eloğlunun eline bakanlar; kendi tarım ülkesiyken şekeri, pamuğu, mısırı, hayvanı, tütünü dışarıdan satın alanlar; Cumhuriyet kazanımlarını işgalcilerin çocuklarına satanlar, kapı dibi komşularımız dururken Okyanus ötesindekilerin ağızlarına bakanlar; askerimizin başına çuval geçirenlere, gemilerimizi ve uçaklarımızı vuranlara hiç ses çıkarmazken, ‘içmeye ayranı yokken’ ve de uçan kuşa borçlu haldeyken, tüm dünyaya rest çekenler…
Şimdi söyleyiniz; Yunus Emre’nin dediği gibi, bize hangisi gerek; “Çılgın” mı, yoksa “Çıldırmış” adamlar mı gerek? Şimdi hangileri lâzım!?
Sakin KOŞAR...