Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Mizah
 

Süpermarket ve ben.

Süpermarket ve ben.
 

www.dorukuzgur.com web sitesinden alınmıştır.


Annem ile alışverişe gittik. Birkaç parça bir şeyler alacağız diye alış veriş arabası veya sepet almadık. (çoğunlukla bu karar verildiğinde en azından sepete ihtiyaç duyacak kadar alışveriş yaparsınız). Annem stratejik olarak beni kasaya yolladı. “Ben salça almaya gidiyorum, saatlerimizi kuralım, eğer dönmezsem elindekileri öde ve çık, beni düşünme” dedi. “Süpermarket güvenliğine haber vermeyeyim mi?” dedim. Saçmalama dermişçesine kafasını salladı ve görev yerine doğru hızlı adımlarla ilerledi.

Kutsal kasa sırası kapma görevimi gerçekleştirmek için birkaç parça bir şeyler aldıktan sonra ekspresso kasalara yöneldim. Birbirine bitişik iki kasa, yaklaşık aynı uzunlukta iki sıra, kısa süreli kararsızlık anı ve son bir karar ile soldaki kasa sırasında beklemeye başladım.

Kasiyer müşterinin aldığı ürünü okutuyor ama bir türlü “plik plik” sesi çıkmıyor. Kız el yordamıyla “kıtili kıtili” ürünün kodunu giriyor ama ürün ısrarla bilgisayarda çıkmıyor. Ürün galiba markete çok alışmış ve marketi terk etmek istemiyor. Kasiyer kız hemen ilgili reyondan arkadaşını arıyor. Ürünün hiç şansı yok, satılacak ve tüketilecek.

Olan bana oluyor, elimdeki ürünleri banda koyamadan kolum kopacak. Sağdaki sıra da bitti gibi, işte bir kişi kalmış diyorum ve hop diye sağdaki kasanın sırasına atıyorum kendimi. Sonra bir ses git gide bana doğru yaklaşıyor ve birisinin beni azarladığını anlıyorum. “yok ama bu kadar da terbiyesizlik olmaz, soldaki sırada önüme geçtiniz, sağa geçeyim dedim, yetmedi şimdi de sağdaki sırada önüme geçtiniz” diyor, babam yaşında, sağ elinde 24 lü tuvalet kağıdını sıkıca tutan bir amca.

Uzmanlar oysaki ısrarla uyarıyorlar, acıkmışken ve sıkışmışken markete gitmeyin, ihtiyacınızdan fazla alırsınız, pişman olursunuz diye. Gerçi bu amcada hiç böyle pişmanlık duyacak bir tip de yok. Allah bilir tuvalet kâğıtlarının olduğu reyonda hesap makinesi ile enine boyuna hesaplayıp almıştır bu 24 lü paketi.

Bu adamın sesi nerden kısılıyor acaba diye düşünüyorum, baktım bir düğme falan yok. “1, 2, 3 tıp” dedim olmadı, “koka kola cips kilit özel” dedim olmadı. Demek ki amca içindeki çocuğu çoktan öldürmüş. Ben de son çare olarak “beyefendi fark etmeden sıranızı çaldım herhalde, çok özür dilerim, buyurun lütfen” dedim.

İlk şok, “saygısızlık yapıyorsunuz” diyerek devam etti. Ne oluyor ya dedim içimden, özür diledik işte, ne istiyor bu adam. “Amcacığım özür dilerim, fark etmedim sıranızı çaldığımı” dedim. “terbiyesizlik ama bu yaptığınız” dedi. Amca artık freni boşalmış kamyon gibiydi. Önünde durmanın faydası yoktu. “Amca bokunu yiyim sus” diyecektim ama 24 lü tuvalet kâğıdı gözüme gözüme giriyordu ve cesaret edemedim böyle iddialı bir söze.

Amca beni tüm süper markete sıra hırsızı olarak avaz avaz ilan ediyorken birisi amcanın elinden paketleri aldı, sıranın en önüne koydu. “beyefendi bir yanlış anlaşılma olmuş, tamam uzatmayalım lütfen” dedi. Kahramanım yine tam zamanında olay yerindeydi. Annem tarafından felaketin ucundan kurtarıldığım için içten içe bir sevinç yaşıyordum. Diğer yandan da 29 yaşına geldin hala annen kurtarıyor seni, ne biçim adamsın diye kendi kendime kızıyordum.

Amca alışverişi tamamladı ve rahatlamış bir şekilde çıkış kapısına yöneldi. Kasiyer benim özür dilerken ki halime üzülmüş olacak ki, “sıkmayın canınızı, oluyor böyle olaylar” dedi. Ben de amcanın arkasından “seni babama söyleyecem” diye bağırsam mı diye düşünüyordum, battı balık yan gider misali.

 
Toplam blog
: 20
: 1506
Kayıt tarihi
: 25.06.08
 
 

Yaklaşık olarak ayını şeyleri yaşıyoruz. Uyuyoruz, uyanıyoruz, yemek yiyouuz, temel ihtiyaçlarımızı ..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara