Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '12

 
Kategori
Dünya
 

Suriyedeki ateş bizi yakar

Suriyedeki ateş bizi yakar
 

SAVAŞIN ORTASINDA KALAN ÇOCUK DÜŞMANINI BELLER VE KİN TUTAR. ANNESİZ BABASIZ KALIŞININ NEFRETİ!...


Türkiye’nin Suriye üzerinden Turizm ilişkileri geliştirmek, ticari ilişkilerle de mal ihracat ve ithalatını artırır diye öngörürken, hükümet Suriye’den kan kokulu ayrılık ithal etmeye, yabancı menşeli  dış müdahale ihraç etmeye kalkıyor. Ne kan nede barut kokusu durduğu yerde durmaz, yayıldıkça etkisini daha da artırır. Bilinir ki mezhepçilik, etnik ayrımcılık, ırkçılıkla siz dışarıya doğru bakıp haykırırsanız çevreden de aynı seslerin ekosunu duyarsınız. Bu yankının gücü yaşanacak kanlı şiddetin boyutuna da işaret eder.

Önce Suriye’de neler oluyora bakmak lazım. Arap ülkelerinde ki “Arap Baharı” yaşanma sürecine ve bu sürecin başlarında da Orta Doğunun aktif aktörlerinden olup özellikle Filistin dostu, Lübnan’da örgütsel uzanmışlık (Bekââ Vadisi) ve İsrail’e uzlaşmaz düşman. Türkiye ile “Hatay Meselesi” dahilinde bile sorunsuz komşu, zaman zaman PKK konu edilerek sınır söylemleri olsa da ağırlıkla “Kadim Dost” olarak anılan ilişkiler var. AKP’ye kadar Suriye alevi yönetimi  hiç sorun olmamıştı. AKP bu noktaya çok özen göstererek dostluk köprülerini attığını beyan ediyor. Suriye’ye müdahale doğru değil diyenlere ise hemen “Alevilik duygularınız mı kabardı” cevabı veriliyor.

Ayrıca Kürtlerde Suriye noktasında pek sorunlu değildi. Kürtler ülkenin içinde bulunduğu kıstırılmışlık sürecinde arkadan bıçak vuran millet olmayacaklarını, işgal etmeyi hedefleyen emperyalistlerle işbirliği yapmayacağını bildirdiler ve hissettirdiler. Ülkede ki azımsanmayacak sayıdaki Nusayriler ve Hıristiyanların ise ESAD’a destekleri güçlüce devam ediyor.

Emperyalistlerin de tespitleri şu: Yakın gelecekte rejim değişmez. Uluslar arası  bir müdahale şart. Aslında oyun tezgahlanmış, Türkiye aktif rolle muhaliflerin İstanbul’da toplatılması, sınır boylarında kurtarılmış tampon bölgelerin oluşturulması, Kürtler içinde Türkiye hükümeti kontrolünde  franksiyonel  hareketlerin artırılması ve Özgür Suriye Ordusu yaratarak silahla içerden yıkmaya çalışır görünmek. Aslen müdahale edilebileceği  şartların oluşumu için uğraşmak.

Türkiye üzerinden bakarsak süreç, “Kardeş kanı dökülüyor”  “ESAD azınlık mezhebiyle Sünni Müslümanları eziyor” diye haykıran bir AKP hükümeti kontrolünde  söylemler basında cirit atıyor. Sonra İstanbul’da “Özgür Suriye Ordusu” kurma görevini yerine getiriyor ve silah desteğiyle Suriye’de yeni kan akışları sağlanarak akan kanı durduracak yiğitliğine soyunuyor. Hem de bunu yaparken kendi ülkesinde ki gelişmelerde “ Devlet terörüstle pazarlık yapmaz “ demektedir. Bir başka ülkeye terör ihraç ederek hem de. Özellikle Türkiye halkının desteğini alabilmek için ESAD kendi halkını kıran terör adamı görüntülerine ve ölü sayılarına sığınılıyor. Sanırım ölü sayısı rakamları birkaç yıl sonra Suriye’nin gerçek nüfusunun 2-3 katı olacaktır. Bu abartı da dostluğunda düşmanlığında ne kadar çok hafife alındığını okuyorum. İşgalci emperyalistlerin işgal için görev ihale ettikleri ülke imajımız hatta Suriye konusu gündeme geldi mi “Türkiye eşittir savaş” akla geliyorsa, bu imajın halkların kardeşliğine getirisinin ne olduğunu  anlamamak demektir.

Mezhepçiliğin hortlatılmaya özellikle Aleviler üzerinde ki kıyımların yaşandığı günlere yeniden yol açılmak mı isteniyor? Suriye Kürtleri sizin müdahalenize sıcak bakmadı, işgale evet demedi diye kana boğulacaksa Türkiye Kürtleri buna bayram mı yapacak?

Görülen o ki; bugünün sevinci yarının hüznünü yaratacak zeminde ilerliyor iş. Suriye yönetiminin zulmünden ,  dün Saddam’ın  zulmünden kurtardıkları ve her gün bombaların patlayıp oluk oluk kan içinde yaşaması sağlanan Irak halkına benzer bir Suriye halkı yaratılmak mı öngörülüyor?

Bildiğim şu; Kaçınılmaz senaristlerin klişe filmi bu.

BM’lerle üstü perdeli, destekli müdahale imkansız olunca başka kulvarlar, Türkiye’nin ateşin ortasına daha bir hızla iteleneceği gerçek. Halkımız adına acı olan bu.

Sınırların kalkmasını isteyen ben, başka ülkelerin sınırları, sınır ihlalleri sınır içi gibi kavramlara takılmışlığım yok. Dünya halklarının kardeşliğinin her noktada barış içinde yaşatılmasını savunan ben ya da buna inanan biri olarak içinde yaşadığımız (sınırları başkasının tespit ettiği hapsedildiğimiz sınırlar içinde ki) insanların seçtiği yönetimin bir başka sınırlara hapsedilmiş insanların kimisine katil diye bağırarak diğerlerine de “sen şu silahı al onlara ateş et ki özgürleş” demesi hele hele silah vermesini kabul edebileceğimiz, onur duyabileceğimiz tarihsel yer alışta savunabileceğimiz bir durum değil. Bunun derin devlet yada ergenekoncular diyebilecek bağda yok. AKP oyunu aldığı insanların savaş istemediğini bile bile onların savaşı ister hale getirmenin çabası içinde. Hükümete, ülkede huzuru sağlaması için verilmiş oyların gazabı savaş sonucuna göre şekillenecektir. Ne kadar tahribat o kadar düşüş.

Öyle bir sürece geldik ki “ne benim için adam öldür nede öl” çağı başlarken ve ateş attığımız yerden sıçrayacak kıvılcımların bizi tutuşturacağını unutmadan, tutuşturmasına gerekte yok ayrıca savaşa hayır demek için kardeşlik ve insanlık değerlerine bakmak yeterli.

 
Toplam blog
: 47
: 288
Kayıt tarihi
: 15.12.10
 
 

Denize yakın adam... İzmir'de yaşıyorum. ..