- Kategori
- İlişkiler
Suskunluğunu hiç sevmiyorum

Suskunluğunu Hiç Sevmiyorum
“İçim daralıyor”, diyordun.
Gece iniyordu usul usul. Güneşin batışını ufuktan gözlüyor, karşı tarafa yansıyan sarımtırak ışınlarının çizdiği saydam, hoş güzelliği seyrediyordum. Ben de dalmıştım seninle birlikte. Uzun süre konuşmadan oturmuştuk. İkimizde ayrı yollarda yürüyor gibiydik. Ya da ayrı yerlerde olmasak bile, aynı yerde ama her birimizin tek başına olduğu bir gerçekti. Biliyordum, duygulu anlarında için daralır, ellerine ateş basar, bütün bedenin terler ve bazen de yüzün kızarırdı.
Biliyor musun?, aynı senin gibi, bazen benim de içim içime sığmaz, dolar taşardı gönlüm. Bazen sevinçten yüreğime duygularım sığmaz olurdu. Dışarı çıkıp nereye olduğunu bilmeden sokaklarda rastgele koşmak isterdim. Bütün çocukları sevmek, ağlayan bebelerin gözyaşlarını kurulamak, onları usulca öpmek, bütün kadınlara çiçek vermek, yaşama sevincimi bütün insanlarla paylaşmak isterdim. Bölünsün isterdim sevinç duygularım. Gördüğüm bütün insanları peşime takıp her adımda biraz daha büyüyen sevgi topluluğunu görmek, her adımda güçlenen birlikteliğin, sevgi yürüyüşünün başında olmak isterdim.
Öylesi anlar yaşadığımı her saniye hissetttiğim, kendimi dünyanın en mutlu, en huzurlu, en sevinçli olduğum mutlu anlarımdı.
Çünkü yüreğimde sonsuz sevgi vardı insanlara karşı.
Her şeyi seviyordum.
Aşk vardı bütün benliğimde. Tamamen arınmıştım kişisel hırslardan, heveslerden, bencil düşüncelerden.
İşte bu yüzden seni uzun uzun öperdim.
Ne kadar öpsem doyumsuzdun sen.
Ne kadar doysam da doymayan, doyurulmayan bir yanım yine hep aç kalıyordu.
Ben de yeniden yeniden öpüyordum seni hep aynı heyecanla. Her ellerinden tutuşumda, yeni bir heyecan, yeni bir yaşama arzum, yeni bir sevinç gün ışığına çıkıyordu.
Aslında ben, seninle yaşamayı öpüyordum.
Yaşamla sevişiyordum seninle.
Ve o sevişmelere kanmıyordum.
Ve her öpüşmede, daha önce yaşamadığım duyguları tekrar yaşıyordum.
Her öpüşme yeni bir serüvendi.
Dedim ya, öylesi anlar yaşamaya doyum olmayan anlardı.
Bazen de durgun durgun otururdun. Sanki yanı başımda değildin. Ne kadar konuşmak istesem de bir türlü yola gelmez, yanımda varlığı yokluğu belli olmayan, bir taş gibi saatlerce otururdun. Her şey kötüydü öylesi zamanlarda. Her şey yalandı. Hep kıskançlık, hep bencillik vardı. Sevgiler çıkar ilişkilerine dayanıyordu. Dostluklar bile yalandı. İlişkilerin amacı cinsel ilişkilere dayanıyor, insanlar tek başlarına kendi kendilerini tatminden öteye gitmiyordu. Böyle olunduğu zamanlar kötü anlardı. Boş zamanlardı. Keşke, diyordum, kendi kendime, keşke ben de seninle yalnızca sevişmek için gelseydim. Hiç konuşmadan, dertleşmeden, düzüşüp yine hiç konuşmadan çekip gitseydim. Ama öyle değildik işte.
Durgun anlar, yaşamın en kötü ve çekilmez anlarıydı.
Kendimle savaştığım zamanlarımdı.
Kendimle, insanlarla savaştığım anlarımdı.
Durgun anlarım kayıp anlarımdı.
Durgun anlar, yaşamın güzelliğini silip süpürdüğü anlardı.
Yazar: Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com
Not: Bu eser Mustafa Çifci’nin kitabından alınmıştır. Telif hakkı yazarına ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması yasaktır.