- Kategori
- Edebiyat
Suya yazı yazar gibi

siyah süt ve kadınlar
Her kadının içinde vardır aslında o minimini kadıncıklar… Elif şafak bu çok soyut olan ve bir türlü dışarı çıkaramadığımız kadıncıkları somutlaştırarak ortaya çıkarmıştır. “İçimden Sesler Korosu”nu kurmuştur. Ve bunu yaparken de bu kadıncıklara isimler vermiştir. Giydirmiştir onları, kuşatmıştır, süslemiştir bu sevimli kadıncıkları.”Siyah Süt” adlı kitabında aslında benim kadıncıklarımı anlatmıştır veya bir arkadaşımın veya hiç tanımadığım, sokakta yanımdan geçen bir kadının kadıncıklarını anlatmıştır. Kimi Sinik Entel Hanım’ı tanımıştır içinde, kimi Can Derviş Hanımı, kimi Pratik Akıl Hanımı, kimi Hırs Nefis Hanımı kimileri ise daha önce hiç görmek istemediği bir sürü kadıncığı…
Uzunca bir dönem beden ile beyin arasında (annelik ile yazarlık) yaşadığı çetin savaşta bu kadıncıkları ayrı ayrı dinleyen onları idare eden ancak onları bir türlü uzlaştıramayan Elif Şafak, bu savaştan yorulmuş ve hep bir odaya kilitlediği, çıkmasına izin vermediği Anaç Sütlaç Hanımı özgürlüğüne kavuşturmuştur. Bir süre dinginleşmiştir Elif Şafak, içindeki 4 kadıncığın devinmelerine de izin vermemiştir. Kendisini Anaç Sütlaç Hanımın kollarına bırakmıştır yorgunluğun çaresizliği ve annelik içgüdüsünün verdiği istekle... Bırakmıştır bırakmasına da diğer kadıncıklar, onun kadar kolay pes etmemişlerdir. Olur olmaz yerlerde kendilerini hatırlatmışlardır. Ama kararlıdır Anaç Sütlaç Hanım, Elif Şafak’ın “İçimden Sesler Korosu”nun en gözde elemanı olmuştur en sonunda. Az buz değil yıllardır beklemiştir ortaya çıkmayı, farkedilmeyi… Tahtına kraliçe edasıyla kurulmuş Elif Şafak’a emirler vermeye başlamıştır.
Ve sonra…. Doğumdan sonra loğusa döneminde bütün kadıncıkları bir kutuya hapsederek ortaya Lord Poton çıkmıştır sinsice. Öylesine kahramanca zafer çığlıklarıyla girmiştir ki Elif Şafak’ın dünyasına Elif Şafak onunla savaşmak için bir hazırlık bile yapamamıştır. 10 ay boyunca Elif Şafak’a hayatı dar etmiştir bu loğusa cini.Ne yediği yemekten zevk almıştır ne içtiği sudan; ne konuşmaktan zevk almıştır ne de çok sevdiği yazarlıktan. “Ben depresyonum” diye ortalarda gezinmiş durmuştur. Amacı onu mutsuz etmektir sadece; görevi sadece mutsuzluk vermektir. Etmiştir de… Sonra bir gün, 10 ayın sonunda, bir sabah, geldiğindeki gibi gürültü yapmadan pılısını pırtısını toplamış ve gitmiştir. Ama ilk kez giderken arkasından kötü konuşmayan bir loğusa bırakmıştır. Elif Şafak bütün içtenliğiyle teşekkür etmiştir Lord Poton’a. Çünkü Lord Poton sayesinde içindeki sesler korosundaki bütün kadıncıklarını uzlaştırmıştır.
Farkına vardım ki ben de loğusa döneminde Lord Poton'la savaşmışım ve içimde pek çok kadıncıkla mücadele etmişim evvelinde. Onlara isim veremesem de yaşamışlar içimde ve hala da yaşıyorlar. Uzlaştırabiliyor muyum veya uzlaştırabilecek miyim onları şimdilik bilemiyorum. Okumanızı tavsiye ediyorum. Ama Elif Şafak okur okumaz unutmanızı istiyor sizden, suya yazı yazar gibi.