Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Swissotel’i Beğenmedim

Swissotel’i Beğenmedim
 

Bilimsel bir sertifikasyon kursu nedeniyle hafta sonu Swissotel’i (Swissotel-Bosphorus) görme ve inceleme şansı buldum. Açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Swissotel’i hiç beğenmedim.

Böyle otellere normal şartlarda gidip konaklayabilecek ekonomik lüksümüz yok. Ancak toplantı, kurs gibi çeşitli etkinlikler vesilesiyle gidip görme şansına erişiyoruz. Şimdiye dek bu vesilelerle oldukça fazla sayıda otelde kalma şansı bulduğumuz için birbirleri arasında kıyas yapma imkânımız oluyor.

Benim yaptığım değerlendirme tamamen kişisel görüşlerimi, zevklerimi yansıtır. Konuyla ilgili uzman değilim. Bu notu da düşeyim ki daha sonra “vay efendim sen ne anlarsın otelden” filan diyerek üzerime gelinmesin.

Kursumuz otelin 7.katında yapıldı. Burada hem de daha sabahın erken saatlerinde yaşadığım olumsuz tecrübe bu yazıyı yazmaya zorladı beni. Bir kere bu katta bulunan tuvaletler çok küçük tasarlanmış. Belki çok sık kullanılmadığı için öyle düşünülmüş olabilir ama sadece 3 pisuvar ve 3 tuvalet vardı. Bundan daha da önemlisi havalandırması çok zayıf idi!

İşte belki de bu havalandırma zafiyetini bertaraf etmek maksadıyla tuvalet içinde her pisuvar ve klozet başına otomatik koku salan cihazlar konulmuş. Bunlar belirli aralıklarla koku salıyorlar. Amaç içerideki kötü kokuyu gidermek, janjanlı tabiriyle fresh bir hava oluşturmak.

Ancak düşünülmeyen bir ayrıntı var ki, ben bunu bizzat tecrübe (acı tecrübe) ettiğim için yazıyorum. Parfüm kokusu başka bir koku ile karışınca (anladınız siz onu) çok kötü oluyor. Bu tıpkı terli koltuk altına deodorant sıkmak gibi yahut kokan çoraba parfüm sıkmak gibi bir şey. Tecrübe ettim derken olayın faili olarak değil, el yıkamaya girmiş bir mağdur olarak tecrübe ettim. Daha fazla detaya giremeyeceğim…

İkinci üzücü olay ya da daha avam tabiriyle acı tecrübe öğle yemeğinde gerçekleşti. Kurs arası, şen şakrak, güle oynaya salona indik. 5.kattaki Miyako’da veriliyordu öle yemeğimiz. Mekan biraz dardı ama olsun. Herkese yetecek sandalye vardı ne de olsa… Masamıza oturunca elindeki tepside rengarenk bardaklar (içlerinde meyve suları ve meşrubat var) olan garson geldi, ne içmek istediğimizi sordu.

Yemek yerken pek içmem. Portakal suyu rengini görünce taze sıkılmış portakal suyunun iyi gideceğini düşündüm. “Portakal suyu sıkma mı?” diye sordum. “Evet” cevabıyla bardak aynı anda geldi. Karnımız da baya aç olunca hemen portakal suyundan bir yudum alıp yemeğe başlayacağım… Ama o da ne?

Bu portakal suyu değil ki. Basbaya bildiğin, eskiden oralet diye tek marka ile özdeşleşmiş, şimdilerde bir sürü çeşidi olan sulandırılarak meyve suyunu taklit eden toz içecek! Yani Lezzo! Ya da her neyse…

Ben bu tür içecekleri hiç sevmem. Şekerli içeceklerle aram iyi değildir zaten. Bir de böyle suni meyve suyu hem ağzımın tadını bozar hem de midemi. İçtiğim yudumu orada geri çıkartamayacağım için yuttum mecburen (benim bir yudumum yarım su bardağı filan:)) Tabi iştah filan hakgetire artık. Moralim bozuldu çünkü.

Koskoca Swissotel portakal suyundan tasarruf mu ediyordu yani? Tamam etsin de, niye taze sıkılmış portakal diye bizi kekliyor, onu anlayamadık. Kurs katılımcısıyız diye ikinci sınıf insan muamelesi mi gördük onu da anlamadım. Bildiğim tek şey ayıp ettikleridir. Onca lüksün şatafatın içinde iki portakalla tasarruf ediliyorsa bravo. Ben ne dandik oteller gördüm Avrupa’da, portakal-greyfrt-limon suyu istisnasız her yemekte, üstelik ekstra ücret ödemeden! Kaldı ki biz illa ki süt banyosu yapalım, portakal suyundan şelale yapalım demiyoruz. Madem hazır meyve suyu veriyorsunuz, ne diye taze sıkmadır diyorsunuz?

Bütün bunlardan sonra zaten ilk başta soğuk gelen otel bana daha da soğuk geldi. Yeri çok güzel, odaları manzaralı ve manzaraları da harika. Ama o kadar. Kahvaltısı da zengin değil. Hem lezzet olarak hem muhteviyat bakımından. Akşam yemeği yemediğimiz için onun hakkında bir şey diyemiyorum…

Ha bu arada ben Grandstyle Swissotel üyesiyim. Üyeliğim ile ilgili haklarımı hiç kullanmamıştım. Galiba üyeliğimi de uzatmasam daha iyi olacak…

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..