Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Tablet

Tablet
 

Eyi doldur dayı! Hiç bi gözü boş galmasın.


Tablet.
Draje.
Hap.
Kimyasal ilaçların sıkıştırılmış hali.
Çeşitli şekillerde ve renklerde. Küçüklü, büyüklü. Mercimek gibi küçük olanlar olduğu gibi, bir lira gibi büyük olanlarda var.
Her hapın kullanma tarihi ve tarifesi.
Aç karna, tok karna.
Sabah-öğle-akşam. Günde bir…
Doğru kullandığın zaman tedavi edici.
Doğru kullanılmadığında tepe taklak edici.
Bir de kapsül şeklinde haplar var.
Toz şeklindeki ilaçlar, bir küçük fıçıcık içine konuluyor, yutulunca bu fıçı eriyor. Toz ilaç midede tedavi edici duruma geçiyor.
Kapsüller iki değişik renkte olabiliyor. Açılabiliyor. Kimileri, kapsülü açıp içindeki ilacı suyun içine koyup içiyorlar. Hızlı etki göstersin diye.
İlaçları doğru yutarsanız, iyileşirsiniz.
Her şey ölçüsü ile olacak.
Bir avuç hapı yutmak, iyileştirmek yerine adamı “mevta” yapar.
Bir de dilimizde, ”Hapı yutmak” diye bir deyim vardır.
“Ayvayı yememek. Hapı yutmamak “ lazım.

**
Başka bir tablet daha var.
Yenmez, içilmez.
Bazıları, bu tabletler için hayatını verebilir.
Bu tabletler için, cinayetler bile işlenebilir.
İnsanın geçmişe duyduğu merak, kısa yoldan köşeyi dönme hayalleri.
Zengin olma hırsı ya da tarih merakı bu tabletlere ilgiyi çoğaltmıştır.
Bu tabletler sayesinde geçmiş olaylara, tarihi gelişmişliğe, ilk çağlardaki sosyal yaşantılara ışık tutuluyor.
Yazının bulunması ile birlikte insanlar her olayı yazmaya başlamışlar.
Kilden yası tabakalar oluşturup, üzerlerine çivi yazısı ile önemli olayları yazmışlar. Kili ateşte pişirip bozulmaz hale getirmişler. İşte bu yazılı kil tabakalara da tablet deniliyor.
İlk tabletleri M.Ö 5000 yıllarında Çinlilerin kullandığı, Sümerlerin tabletler üzerine yazmakta usta oldukları, okullardaki tarih kitaplarında yazar.
Tarihteki ilk antlaşma olan “Kadeş Antlaşması” kil tabletler üzerine yazılmıştır.
Orhun Abideleri ve çevresinde de Türklere ait birçok tablet bulunmuş ve okunmuştur.
Tarihi eser kaçakçıların gözdesidir, ”tabletler.”
Bu “tarihi tabletler” adamı ya köşe yapar, ya da ters köşe…

**
Tasarım amaçlı kullanılan bilgisayarlarda kullanılan donanımlara da “tablet” deniliyor. Ressamlar ve grafik tasarımı yapanlar bu bilgisayarları kullanıyor artık.

**
Eski uygarlıklarla ilgili bütün buluntular yerin altındadır.
Yeryüzü şekillerine bakılarak, eldeki tarihi belgelerden yararlanılıp kazılar yapılır.
Kazılar sonunda; birçok değerli antika elde edilir. Altın taçlar, paralar, heykeller, giyim eşyaları, süs eşyaları, savaş aletleri…
Nadir bulunması, tarihinin eski olması bu eserleri değerli kılar.
Anadolu’muz, bu zenginlikler konusunda ağzına kadar doludur.
Biz bu çokluk içinde, kepçe ile lahit söker, mezar dağıtırız.
Truva Hazineleri’ni, Karun Hazineleri’ni, Bergama Sunağı’nı elin oğluna kaptırdıktan sonra ağlarız. Daha bunun gibi, neleri neleri kaptırmadık ki…

**
Havaların ısınması ile birlikte, akşamüzerleri Çanakkale-Balıkesir yolu üstünde yürüyorum. Panayır yerinden geriye dönüyorum.
Yol kenarlarına dökülen çöpleri görünce, aklıma çeşitli hınzırlıklar geliyor.
İki yüz sene sonraki antikacıların işi çok zor. “Nal” toplayacaklar.
Artık kimseye çöplerinizi doğru dökün demeyeceğim.
Canınız nereye isterse dökün çöpünüzü. İsterse çöpten yatakta yatın.
Gördüğümüz bütün çukurları, çöple dolduruyoruz. Kepçe ile de üzerlerini kapatıyoruz.
Toprağın altına gömdüğümüz güzelliklere bakın siz..
İnşaat artıkları. Naylon çuvallar, eski koltuk ve kanepeler, tencereler, temizlik malzemesi kutuları, şişeler, eski çamaşırlar, çeşitli poşetler, ilaç kutuları… Say say bitmez.
Yüzyıllar sonra toprak altından, tesadüfen bu gömülenlerden birisini çıkaran antikacı ne yapar acaba?
Halkımız, içinde yemek yenilen “tabilot” denilen petrol türevine “tablet” der. Bu tabilotların küçüklü büyüklü birkaç gözü vardır.

Köylü teyzem:
—Gali bizde ça (çağ) atladık. Keşği plastik tabaglan yiyoz, diye övünebilir.
Plastik tabilot içine konulan sıcak yemeğin, harekete geçirdiği “kanserojen” maddelerden kimse bahsetmez.
Durmadan, dereleri ve çukurları plastik tabilot, çanak ve kaşıklarla dolduruyoruz.
Yüzyıllar sonra, toprağın altından binlerce plastik tabak ve de kaşık çıkaran arkeologun k...çı, tavana vurur kesin olarak. Sevinçten mi, üzüntüden mi? Bilemem.
—Tablet buldum! Tablet buldum! diye bağıra çağıra kafayı yer.
Tabletler incelendiğinde, ne kadar pisboğaz olduğumuz meydana çıkar.
Bir tablet üstünde; “etli keşkek-nohut-tavuklu pilav-yoğurtlu hamur-hoşaf”
Bütün dünya tarihçileri bizim “tabletin” önünde.
Ortaya çıkarırlar, hangi önemli olaya ışık tuttuğumuzu ve de örnek olduğumuzu.
Medeni yapımız ortaya çıkar. “Orhun Yazıtları’nın” önüne geçeriz.
Yenice ve yöresi “açık hava müzesi” bile olabilir.
Belki “Anadolu Medeniyetleri” müzesi yeniden oluşturulur. ”Bizim Eserlerimiz” sergilenir başköşelerde.
Artık hangi dünya müzesinde sergileme yarışına girerler, bu büyük eserleri bilemem.
Belki bizden daha önceki yıllarda aşırdıklar(çaldıkları) eserleri verip bu tabletlerden almak bile isteyebilirler.

Bu gidişle, Dünya ayakta kalabilirse tabii ki…

Biz çoktan:
Ayvayı da yemişiz. Hapı da yutmuşuz.
Herkes:
“Çaktırma!” deyip kulağının üstüne yatıyor.

İyi uykular!

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..