Takla at göreyim!

Erzurum Aşkale’de, deniz bisikletiyle göldeki buzu kırarak, onarıma giden 5 TEDAŞ görevlisine, mezar olan buzlu gölette inceleme yaptıktan sonra Pasinler’e geçen, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e kaymakamlık önünde 60 yaşındaki vatandaş Mustafa Boğaçayır:

“Sayın bakanım, senin geldiğine çok sevindim” dedi.

Acı olayın teftişinin ardından, biraz neşelenme arzusu duymuş olmalı ki Şahin’in cevabı:

“Yok ya! Nerden bileyim sevindiğini? Hadi bir takla at ya da oyna bir göreyim.” Oldu.

Takla atmayı aklına getirmeyen vatandaş Boğaçayır, oynayabileceğini söyleyince, Şahin’in direktifi ile ‘Kürt’ün kızı’ türküsünü çalmaya başlayan davul zurna ve Şahin’in alkış temposu eşliğinde sevincini ifade etmeyi başarabildi. (Yazılı ve Görsel Medya.)

Sayın Bakanımız acı olayları hafifleten ilaç gibi tarzıyla, Van’da 10 kişinin kaldığı bir çadırın önünde, depremzedeleri de “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz, hiç gel dediğiniz yok. Biz de bir çadırla burada mekân tutalım.” Diyerek teselli etmişti.

16.04.2012 günü haber kuşağında en çok izlenen sabah yayın programlarından birinin sunucusunun sorusu üzerine, Radikal gazetesinin bir yazarı, bu konuda suya sabuna dokunamadan şöyle bir yorum yaptı: “Ne diyeyim bilmiyorum; herhalde saygı göstermek lâzım. Demek ki Sayın Bakanın anlayışı buymuş.”

*Bu olay niye önemli?

*Ülkenin muhatap olduğu yönetici profili ile yönetsel anlayışı, vatandaşın lâyığı olmadığı muhabbeti, medyanın hür ve bağımsız yorum yapabilme yeteneğinin nasıl törpülendiğini aynı anda yansıtan bir ayna gibi de ondan. Nasıl mı?

1-Vatandaş, gayet saf ve temiz bir ifade ile belki de ona daha şirin görünmek amacı güderek samimi bir hoş geldin demek istiyor. Ne var bunda? Varsın yapsın değil mi? Hayır! Koskoca Bakana sıradan bir vatandaş o kadar samimi, içten bir ifade kullanamaz. Peki ne yapmalı? En iyisi mi ya taklalar atıp sevinçten göbek atmalıdır ya da Anası da dâhil kim varsa, yakınları ile beraber tez elden yıkılmalıdır haşmetlinin karşısından.

2-Bunların Kaderi bu. Ekmek parası peşinde, buzlu göle, tamirata gidip, yavaş trenin gittiği raylar üzerinde, tüm emir ve talimatları çiğneyip hızlı tren sürerek deviren bu suretle 41 kişiyi öldüren vatman gibi, koskoca buzkıran deniz bisikletini kullanmayı beceremeyip, devirerek kendi kendilerine ölen 5 Tedaş işçisi olayının incelemesi ardından, davul zurna çaldırıp vatandaş oynatmak kadar normal bir şey olabilir mi? Yas tutmaya ne gerek var? Zaten bunlar kaçakçılığı bile beceremediklerinden ölmüyorlar mı? Vur ensesine feneri, al ağzından lokmayı.

3-Çağdaş memleketlerin medeniyetlerinin de üzerinde, en ileri Demokrasiyi yaşayan günümüz Türkiye’sinde, olayı bu yönleri ile ortaya koymak her gazetecinin harcı mıdır? Tabii ki Bakanın anlayışı budur deyip geçecek. “Oynamak zorunda bırakılan vatandaşın anlayışı neydi acaba?” Diye düşünecek değil ya? Alimallah vatandaşı uyandıracak şekilde bir yazsın, bak ne oluyor?

*Yorumun devamını size bırakarak, düşünme kapasitemizi zorlayan bazı hatırlatmalar yapacağım.

1-Bizim İran, Suriye ve de Irak ile ne sorunumuz var? Neden onların kendi sorunlarının çözümünde, yine onların rahatsız olduklarına dair beyanlarına rağmen “Akıncı Ruhu” ile ön safta, çözüm dayatmalarında ısrarlıyız.

2-Güneydoğu sınırlarımızda yer alan, 216000 hektar mayınlı arazi temizlendi mi? Güneydoğu ve Ermenistan Açılımları ne oldu?

3-12 Eylül soruşturması, 28 Şubat soruşturmasının ardından, 27 Nisan soruşturması ne aşamada ortaya çıkacak? Bülent Arınç’a suikast soruşturması ne oldu? Bizim iç sorunlarımız bunlardan mı ibaret? Gelir dağılımında açılan uçurum kapandı mı?

4- MİT müsteşarı için bir gecede yasa çıkaran, ardından Genel Başkanınca, Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” Deyişi hatırlatılan, Hükümetin, Yüksek Seçim Kurulunca seçilebilme yeterlikleri onaylandıktan sonra, seçime girip Milletvekili seçilenleri hapisten çıkartma iradesi ve CHP ile bu yönde yaptığı ortak irade beyanı ne oldu.

5-Yeni Anayasa ne zaman yapılacak?

İnsanlarımız bu konuların çözümlenip, ülkenin selamete çıkacağı günleri sabırsızlıkla bekliyor.