Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman, Kandil Dağı kadar.....?!

Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman, Kandil Dağı kadar.....?!
 

internetten alınmıştır


Ülkücülüğün esaslarından biri de şu sloganda gizliydi; Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız!

Bu söz, Türklüğün anavatanı sayılan Ortaasyadaki Tanrı Dağı'nın ve Müslümanlığın sembollerinden olan Mekke'deki Hira Dağı'nın büyüklüklerinden hareketle mecazi bir milliyetçilik ve dindarlık ifadesiydi.

Merhum Alparslan Türkeş 60 ihtilalinden sonra, ihtilalin etkin subaylarıyla ters düşmüş ve Hindistana sürgüne gönderilmişti..

Dönüşünde, o zamanlar çok yakın bir tehdit olan Komünizme karşı bariyer oluşturmak üzere, milliyetçi gençlik yetiştirme idealini benimsemiş ve bunu da yıllar içinde başarmıştı.

Ülkücüler, 70'li yıllardan 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar, Türkiye'yi "komünistleştirmek" isteyenlerle mücadele ettiler... Bu mücadele ne ölçüde "bilinçli" bir mücadeleydi ayrı tartışma konusudur.

Ancak, o zamanın tüm gençlik hareketleri içerisinde bulunanlar gibi Ülkücü hareket içindekiler de davasında "samimi" insanlardı...

Bu dava, 12 Eylül'ün arefesine gelinceye kadar, genel olarak ırka dayalı bir milliyetçilik iken, 1975 sonrası Necip Fazıl'ın Merhum Erbakanla yolunu ayırıp Alparslan Türkeş'in partisine geçmesiyle dini bir muhteva da kazandı.

Belkide çoğunlukla lafta kalan Hira Dağı kadar Müslüman olmak işi, Necip Fazıl'ı okumaya başlayan ülkücüler için gerçek olmaya başlamıştı.

Milliyetçiliğin kuru bir kavmiyetçilik olmaktan çıkıp İslami duyarlılıkla "sentezlenmesi" çabaları bu dönemde arttı...Ne var ki, 12 Eylül Darbesi, her şeyi olduğu gibi bu süreci de durdurdu.

Bundan sonra, Milliyetçi Hareket bölünmüş; bir yanda dini duyarlılığı yüksek olan Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu lider seçenler, bir yanda da Alparslan Türkeş'in mirası konan Devlet Bahçeli'yle kalanlar...

İki binli yıllarda Ecevit koalisyonuyla büyük itibar kaybeden Bahçeli barajın altında kalanlardan olurken, Merhum Yazıcıoğlu, küçük bir partinin başkanı olsa da milli mevzularda AK Parti iktidarına  destek olmaktan geri durmadı.

Merhum Yazıcıoğlu'nun; Türkiye İran olmaz; Suriye olmasına da biz müsaade etmeyiz, derken gerçek bir vatanperverliğin ve esaslı bir emperyalizm karşıtı "duruş"un adamı olduğunu göstermişti... Ne var ki, hala sırrı tam çözülememiş bir helikopter kazasına kurban gitti.

Devlet Bahçeli, partisindeki eski ülkücüleri de bir şekilde tasfiye ederek yeniden siyaset sahnesine döndü... Ama, bu defa bildiğimiz o "milli duruş"  ortada yoktu. 

Bahçeli'nin son bir kaç ayını dikkate aldığımız da ise, Merhum Yazıcıoğlu'nun "Türkiye İran olmaz, Suriye olmasına da biz müsaade etmeyiz" farkındalığından çok uzak işler yaptığını söyleyebiliriz.

O kadar ki  bu terör ortamında ülkeyi seçime götürecek Anayasal Hükumete bile "hayır" diyen Bahçeli, bunu bir "memleket meselesi" olarak görüp bu hükumete katılan Başbuğ'un oğlu Tuğrul Türkeşi bile partiden attı...

Terör'ün yeniden ve bir siyasi partiyi de yedeğine alarak Türkiye üzerine yürümesi, Milliyetçi Bahçeli'yi hiç tedirgin etmedi... Bütün siyasetini şehit cenazeleri üzerinden yapan Bahçeli, bu defa bu işlere bakmaz oldu... Seçim öncesinde de sonrasında Terör'e de Partisine de bir tek laf etmedi.

Bütün gücüyle AK Parti İktidarına abandı... Milli meselelerde, devletin bekası söz konusu olduğunda siyasi çıkar gözetmeyen anlayış bitti, yerine "Hayır'da hayır vardır"cı anlayış geldi!!

Başbakan Davutoğlu, ısrarla "bir ses ver, bir tek ses ver" dese de Devlet Bahçeli, Türkiye'nin terörle mücadelesinde ses vermek bir yana dut yemiş bülbüle döndü... Bu sessizlik, Kandil'in kandiline yağ damlatmaktan başka bir şey değil elbette.

Lafı uzatmanın alemi yok; Tanrı Dağı kadar Türk; Hira Dağı kadar Müslüman olan ülkücüler, şimdi Sayın Bahçeli'nin partisinde "Kandil Dağı kadar da....." Buraya uygun ifade tam olarak bu olmasa da biz  "sessiz kaldılar" diyelim...

Devlet Bahçeli'nin o bilinen "devletin bekası" hassasiyetini yitirdiği kesin... Kimsenin tam olarak açıklayamadığı bu durum, ya bu "milliyetçi katar" ın lokomotifinden kopmasını getirecek, ya da bu katar Ecevit koalisyonundan sonra yaşadığı düşüşü yaşayacak!

Bekleyip görelim!

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..