Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '15

 
Kategori
Güncel
 

Cengiz Çandar'dan Ali Cengiz oyununa devam

Cengiz Çandar'dan Ali Cengiz oyununa devam
 

"Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın"
 
Bu söz sanki Cengiz Çandar için söylenmiş gibi.
 
Kendisi muhalif bir yazar...
 
Muhalif olmak kendisine anasının ak sütü kadar helaldır.
 
Hiç kimse iktidarı sevmek zorunda değildir.
 
Hele de 13 yıl gibi uzun bir süre devam eden bir iktidarı sevmek hiç zorunda değildir.
 
Her gün baklava börek yenir mi? Sonunda gına gelir, insanın baklava börek gördüğünde midesi bulanır.
 
Demem o ki hiç bir sebep olmasa bile bu iktidardan bıkmış olabilirsin.
 
Hele de politikalarını beğenmiyorsan istediğin gibi eleştirebilirsin...
 
Yani atış serbest.
 
Bu, zaten iktidarın varlığını borçlu olduğu demokrasinin olmazsa olmazı. 
 
Eleştiri olacak ki doğru bulunsun, iktidar kontrol altında tutulsun.
 
Nitekim AK Parti'ye oy veren biri olarak benim durumum da ortada.
 
Yazılarım arşivde duruyor. Yeri geldiğinde en ağır eleştirileri ben yapmışım.
 
Buraya kadar hiç bir sorun yok.
 
Ama Cengiz Çandar bambaşka bir şey yapıyor.
 
Eleştiriyor eleştiriyor ve sonra araya çaktırmadan kurnazca bir kaç cümle sokuşturuyor ki ayıkla pirincin taşını!
 
O kadar uzun ve beliğ bir şekilde sunulan yazının gerçek amacı ve gerçek niyeti o bir kaç cümlede ortaya çıkıyor. 
 
Vatanını milletini seven, vatanın bölünmezliğini gönülden isteyen ama iktidara da acayip muhalif olan insanların eleştiri heyecanıyla alıştırılmaya çalışıldığı bir kaç cümle. Buna yavaş yavaş dönüştürme de diyebiliriz.
 
Kutsal eleştiri hakkının istismarından bahsediyorum.
 
Gerçek niyetini ve gerçek düşüncelerini açık ve yalın olarak söylediğinde kuvvetle tepki alacakken, bu şekilde amacına ulaşmış oluyorsun.
 
Çandar bunu yaparak, aslında başka bir karşıtlığı iktidar karşıtlığı gibi pazarlayabiliyor.
 
Bugünkü yazısına gelmeden önce hatırlatma kapsamında iki örnek vermek istiyorum.
 
İki polisin uykularında öldürmeleri üzerine TSK Kandili bombalamaya başladığında önce Kandil, "Erdoğan 7 Haziran'ın intikamını alıyor" dedi. Peşinden HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder benzer bir açıklama yaptı. Ve hemen peşinden Çandar'ın yazısının başlığı "Bahane: Terörle mücadele, Amaç: 7 Haziran'ın rövanşı" idi.
 
Yine bu dönemde Çandar yazdığı bir yazıda iki polisin uykuda öldürülme olayı için "PKK misilleme hakkını kullanmış" diyebildi. Ki bu ifade sebebiyle büyük bir infial uyanmıştı. Yaptığının farkında değilmiş gibi, hakkımda linç kampanyası uygulanıyor diye bir de hem suçlu hem güçlü rolünü oynamaya kalkıştı. Sanki sırf kendisinin muhalif, karşı tarafın da yandaş olması sebebiyle böyle bir saldırıya uğramıştı. Buradan da kendince bir muhaliflik kahramanlığı çıkarmaya çalışmıştı.
 
Bugünkü 'Ankara katliamından 1 Kasım seçimine doğru' başlıklı yazısına gelecek olursak...
 
Batı yakasının değişmemesi gibi Çandar yakasında da değişen bir şey yok!
 
Muhalefetle başlamış, muhalefetle bitirmiş.
 
Uzunca yazısının arasına sıkıştırdığı o üç beş cümle olmasaydı, diğer yazdıklarına saygı duyacaktım. Katılmadığım halde saygı duyacaktım.
 
Ama o cümleler her şeyi berbat ediyor ve Çandar'ın gerçek niyetini ortaya koyuyor.
 
Çandar yazısında aynen şöyle diyor:
 
"Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun sesi ilk kez hafta içinde duyuldu. O, IŞİD-Suriye toprakları bağlantısı üzerinde durmadı. PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’e mesaj vermek istedi. Türkiye’nin kendilerine yönelik tehditlerine ilişkin açıklamalarına tepki veren Suriye Kürtlerinin temsilcisini “aklıselim”e davet etti, “aksi halde” dedi, “kendisi için iyi olmaz.”
 
Ne var bunda diyebilirsiniz. Esas cümle arkadan geliyor:
 
"Bir Kürt olduğuna göre, sert sözlerle “haddinin bildirilmesi” gerekiyordu. Öyle yapıldı."
 
Bir Kürt olduğuna göre!!! 
 
Salih Müslim'e Kürt olduğu için mi tepki gösteriliyor, yoksa bacak kadar boyuyla (Fiziki boy kastedilmemiştir) iki de bir koca Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit etmesinden mi? Teşbihte hata olmaz; fino köpeğini bilirsiniz, ufacık vücut yapısı vardır. Sahibinin yanında canavar kesilir. Sanırsınız ki sizi parçalayacak. Sahibi olmadığında da viyak viyak bağırarak kaçacak delik arar. Bunun gibi Salih Müslim de çifte sahipleri bir tarafına ABD'yi, diğer tarafına Rusya'yı, arkasına da PKK'yı almış Türkiye'ye meydan okuyor.
 
Çandar bu durumdan hiç rahatsız değil. Tam aksine onun rahatsızlığı ona haddinin bildirilmesi! Lakin bunu yaparken de Kürt olduğu için ona haddi bildirilmiş diyor!
 
Salih Müslim'e Kürt olduğu için mi haddi bildiriliyor?
 
Yoksa KCK yapılanmasında PKK'nın Suriye kolu PYD'nin Eşbaşkanı olduğu ve Türkiye'yi de durmadan tehdit ettiği için mi?
 
Türkiye Barzani'ye haddini bildirmiyor, tam aksine çok dostane ilişkiler içerisinde oluyor da neden Müslim'e haddini bildiriyor?
 
Barzani Kürt değil mi?
 
Çandar çelişkisinin farkında olmalı ki bir yazısında da Barzani'yi yanlış yapmakla suçlamıştı!
 
PKK sorununu Türk-Kürt sorunu olarak sunmanın amacı ne olabilir?
 
Gerçek şu ki; Kürt olduğu için Müslim'e had bidirildiğini söylediğinizde bütün Kürtleri tahrik etmiş oluyorsunuz ve suni olarak yaratılmaya çalışılan Türk-Kürt fay hattını tetikleyerek bir sosyal depreme ya da başka bir ifadeyle Türk-Kürt çatışmasına zemin hazırlamış oluyorsunuz.
 
Çandar bunu göremiyor mu?
 
Suriye'deki durumla ilişkili bunu söylüyor ama bununla yetinmiyor. Bunun bir de Türkiye uzantısı olmalı. Yoksa eksik kalırdı. Bakın aynı yazıda Türkiye'deki durumla ilgili ne diyor:
 
"Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda durum farklı. Orada yasak değil “yasasızlık” ve “zulüm” hüküm sürüyor.
 
“Bölgede büyük operasyon var. Merkezlerde en ufak olayda dahi ‘vur’ emri var. Doğrudan öldürücü atış yapılıyor. Güvenlik güçleri aşırı gergin.”  Gelen bilgi böyle"
 
Öz yönetim ilanlarının, yerleşim yerlerinin cephaneliğe çevrilmesinin, yolların kazılarak barikatlar kurulmasının ve güvenlik güçlerine ağır silahlarla saldırılmasının hiç esamesi yok!
Çandar'a göre devlet durup dururken halka yasasızlık ve zulüm uyguluyormuş!
 
Bu devlet ne kadar da sadistmiş yahu! Sırf egolarını tatmin etmek için zavallı ve savunmasız halka ( Aslında Çandar başka yazılarında PKK yerine Kürtlere sözcüğünü kullanarak özdeşleştirme yapmaktadır) zulüm yapıyormuş!
 
Oysa Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar dün yaptığı açıklamada PKK'ya daha büyük kayıp verdirebilecekleri, sırf sivil halkın zarar görmemesi için bunu yapmadıkları açıklamasını yapmıştı.
 
Ama Çandar, yine aynı yazısında bu açıklama için de 'dikkatleri Kürtlere yöneltme' diyor, yani hedef şaşırtma!
 
PKK diliyle konuşma, adeta onun legal sözcüsü olma anlamına gelecek sözlerin AK Parti muhalefetiyle izah edilmesi çok zor.
 
Zaten Çandar yazısının bir yerinde 'devlet ricali' diyerek bilmeden kendini açığa çıkarmış.
Yani hedef AK Parti değil; devlet!
 
Onun için 1 Kasım seçimleri bir amaç değil, hedefe ulaşmada bir araç.
 
Çandar yazısının sonunda 1 Kasım'ın vatanseverlik anlamına geleceğini söylemiş.
 
Bunun vatanseverlik olup olmayacağını bilmiyorum. 
 
Ama ben bu ve bunun gibi yazıları okuduğumda ihanetin ne olduğunu anlama noktasında zorluk yaşıyorum.
 
Ha bir de Türk halkı ne kör ne de sersem. Engin feraseti ve basireti sayesinde her şeyi çok iyi görüyor.
 
18.10.2015
Hasan Basri Özgen
 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..