Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Futbol
 

Tanrı istemezse

Tanrı istemezse
 

İlk yarıda tüm hatları ile kapanan bir takıma karşı yapılması gereken her şeyi yaptılar. Uzaktan şutlar, verkaçlar, sağlı sollu bindirmeler. Yarım düzineye yakın gol pozisyonu cömertce harcandı. Buna karşılık rakibin ilk yarıda girdiği gol pozisyonu yok. Zaten niyetleri de yok. 

İkinci yarıda kar yağışının şiddetlenmesi ve zeminin iyice ağırlaşması ile birlikte, takımın fizik gücünün tamamını ilk yarıda kullanmasının da etkisi ile Fenerbahçe takım olarak oyundan düştü. Bu düşüşte ilk yarıda golün gelmemesi ve zamanın geçmesi ile birlikte umutsuzluğun oyuncular üzerinde etkili olması da bir faktördü. 

Aslında ilk yarıda kaleye girmeyen mutlak gollük pozisyonlar ve kar yağışının şiddetlenmesi tanrının bir lütfuydu ama Aykut Hoca’nın da devre arasında veya en geç 55.dakikada (yenik duruma düşmeden) oyundan düşen Emre, Mehmet Topuz, Cristian 3’lüsünden 2’sini, Gökay, Selçuk, Stoch 3’lüsünden 2’siyle değiştirmeliydi. 

Aykut Hoca ve tüm kamuoyu artık şunu iyice anlamalıdır ki oyunun ikinci yarısında Alex aslında oyundan düşmüyor. Oyundan düşen orta saha oyuncuları yüzünden Alex’in etkinliği azalıyor. Yani Alex’in değiştirilmesi yerine oyundan düşen orta saha oyuncularından bir veya ikisinin diri oyuncularla değiştirilmesi durumunda Alex’in etkinliği de devam edecektir. Ayrıca mantık olarak şunu da düşünmek gerekir ki Alex zaten ilk yarılarda da çok koşmadan oynuyor ve ikinci yarılarda yorulması gibi bir durum söz konusu değildir. Fiziki olarak oyundan düşmeyen bir oyuncunun performansının maçların ikinci yarısında düşmesinin kendisine bağlı nasıl bir nedeni olabileceğini Aykut Hoca’ya sormak isterim. 

Gelelim yenilen gollere. Sen bir dolu pozisyona girip golü bulamazken, rakip girdiği pozisyonların çoğunu rahatlıkla gole çevirebiliyorsa bu da ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur. Birinci golde Volkan’ın çıkıp topa hamle yapmamasından daha fazla Caner’in rakibin arkasında kalmasının etkisi vardı. İkinci gol ise tam anlamı bir facia. Amatör bir kalecinin bile yemeyeceği bir gol. Volkan sanki kalesinde donmuştu. Tıngır mıngır giden ve yanından geçen topa yavaşça ayağını uzatsa veya sağına doğru yere uzansa bile gol olması mümkün olmayan bir vuruştu. 

Dün akşamı kısaca özetlemek gerekirse, başta Aykut Hoca ve Volkan’ın basit hataları, sonrasında ise olumsuz hava koşulları ve şanssızlık yenilgiyi getirdi. Dün akşam sahanın en iyisi yine tartışmasız Gökhan Gönül’dü. 

Sivasspor maçından sonra ilk yarının genel bir değerlendirmesini yapacağız ama Fenerbahçe’nin Trabzon’daki maç dahil çok gereksiz puanlar kaybettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kadronun Antep’e, Kayseri’ye ve Ankaragücüne de yenilmemesi gerekirdi. Bursa, GS ve BJK maçlarını da kazanması gerekirdi. Diğer takımlar gibi kadro yetersizliğinden puanlar kaybetse insan bu kadar üzülmez ama elinizde çok kaliteli bir kadro varken yapılan bazı hatalar sonucu liderin 9 puan gerisinde kalmak insanı gerçekten üzüyor. 

Eskişehirspor-Beşiktaş maçından sonra herkes Guti’nin 2.sarı kartını tartışırken, hiç kimse 1.gördüğü sarı kartın rakibi kasten sakatlamaya yönelik bir hareket ve dolayısı ile direkt kırmızı kart olması gerektiğini söylemedi. Ekranlarda yorumculuk yapan bazı hakem ve futbolcu eskileri 2 hafta önce İBB maçında Alex’in hareketinde kötü niyeti olmadığı halde, topa yaptığı hamlede ayak tabanının yanlışlıkla rakibin dizine gelmesinin direkt kırmızı olması gerektiğini söylerlerken Guti’nin kötü niyetli olduğu pozisyonu es geçmeleri (sarı kartın doğru bir karar olduğunu söylemeleri) manidardı. 

Trabzonspor bir hafta daha çok kötü oynayarak biraz da şansı ile kazandı ve şampiyonluk için iyice havaya girdi ama her çıkışın bir inişi (skor olarak) olduğu unutulmamalıdır. 

Devre arasında umarım Fenerbahçe yönetimi herhangi bir transfer yapmaz. Yapacaksa da iyi bir kondisyoner transfer edilmesini isterim. 

Basketbolcularımızın Barcelona karşısındaki performansı diğer maçlara oranla biraz düşük kalmakla birlikte ikili averajda üstün olacağı skoru elde etmesi ve bu hafta Siena deplasmanında alınacak muhtemel bir galibiyet ve akabinde kendi sahasında Cholet karşısında edilecek galibiyet ile grup birinciliğini diğer maçların skorlarına bakmaksızın garantileyecek olması sevindiriciydi. 

Saygılarımla,  

Muhittin KAYAKIRAN 

mkayakiran@borusan.com 

 
Toplam blog
: 72
: 623
Kayıt tarihi
: 12.11.09
 
 

1974 Adana Doğumluyum. İTÜ Makina 1996 mezunuyum. Hobilerim arasında film seyretmek, müzik dinlem..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara