- Kategori
- Futbol
Bir varmış bir yokmuş

Nihayet ligin ilk devresi sona erdi. Fenerbahçe adına çok da olumlu şeyler söyleyemeyeceğimiz bir ilk devre yaşadık.
Alınan skorlardan bağımsız olarak değerlendirildiğinde Fenerbahçe göreceli olarak diğer maçlara göre daha az etkili olduğu karşılaşmalarda puanlar kaybetti.
Bunun yanı sıra rakiplerinden daha etkili oynadığı ve daha çok pozisyon bulduğu Trabzon, Beşiktaş, Bursaspor ve Ankaragücü maçlarında rakiplerinden daha iyi oynamasına rağmen talihsiz puanlar da kaybetti. Bunun yanı sıra çok bariz teknik yönetim hatalarının yapıldığı Kayserispor, Galatasaray, Gaziantep maçlarında hakedilen puan kayıpları yaşadı. Kazanılan maçlarda ise genellikle çok bariz bir üstünlük kuruldu rakiplere. Demek ki Fenerbahçe’nin maçları mutlaka kazanabilmesi için çok daha üstün oynaması, çok fazla pozisyon bulması ve rakibe çok az pozisyon vermesi gerekecek ki günümüz futbolunda da kazanma ihtimalinin yüksek olması için böyle olması gerekiyor.
Fenerbahçe Sivasspor karşısında maç boyunca kapanan ve üzerine gelmeyen bir rakip buldu. Bu kilidi kırabilmek için de farklı yollar denedi fakat uzunca bir süre başarılı olunamadı. Aslında geçen hafta Ankaragücü maçının ilk yarısının bir kopyasını seyrettik.
Sivasspor maçı şunu gösterdi ki, takımın kondisyon eksiği olduğu bilinse de , yorulan oyuncular zamanında değiştirilmesi durumunda sistem çalışmaya devam edecektir. Bu sistemin en önemli parçaları da Alex ve Gökhan Gönül’dür.
Hayatında futbol oynamamış koca koca adamlar Fenerbahçe’nin ilk yarıda skor üstünlüğünü yakalayamazsa oyundan düşeceğini ve yenileceğini iddia ediyorlar. Bir kaç maçta gördükleri bazı skora yönelik durumlarla yorumlar yapıyorlar. Ankaragücü maçının ikinci yarısında saha zeminin iyice ağırlaşmasını ve maçın ilk yarısında sadece bekleyen Ankaragücü’nün bu durumdan avantajlı çıktığını hiç konuşmuyorlar.
Skoru koruma içgüdüsü bütün oyuncularda vardır. BJK, Bursa ve Gaziantep maçlarında bunun da etkisi ile puanlar kaybedilmiş olabilir. Bu maçlarda aranan gol o kadar erken değil de ikinci yarının ortaları gibi bulunsa durum daha farklı olabilirdi. Gerçi BJK maçında rakip savunmanın da dağınıklığı sayesinde yarım düzine net pozisyonda bulundu ama genel olarak bu maçlarda Alex ve ön liberolarda daha fazla defansif katılım içgüdüsü ortaya çıktı ki bu da futbolcu psikolojisi açısından gayet normal bir durumdur.
Sezonun ilk devresi boyunca Aykut Kocaman’ın özellikle bazı kritik maçlarda yaptığı “gereksiz” taktik ve oyuncu denemeleri Avrupa’dan elenmeye ve puan kayıplarına neden oldu.
Aykut Kocaman’ın ve buna bağlı olarak Fenerbahçe futbol takımının ilk yarı performansı inişli-çıkışlı bir grafik gösterdi. Fenerbahçe taraftarı Teknik Direktörünün medya karşısında çıkıp konuşmasını ve laf üretmesini beklemiyor, Fenerbahçe taraftarı icraat bekliyor, başarı bekliyor. Daha sezon öncesi oynanan ilk hazırlık maçında futbolcularını suçlamak, rakibin hakem hataları ile aldığı puanları gündeme getirmek Fenerbahçe Teknik Direktörünün işi olmamalıdır.
Elinde Alex gibi bir silahın varsa ne olursa olsun oynatacaksın arkadaş. Ancak sakatsa, cezalıysa oynamayacak. Ya da takım skoru garantiye almışsa, dinlendirmek, riske etmemek ve “B” planını oluşturabilmek için oyundan alacaksın. Sezonun başında Şampiyonlar Ligi ön eleme rövanş maçında, kendi sahanda oynarken, 2.yarıda gole ihtiyacın varken devre arasında Alex’i oyundan çıkartmak kimse kusura bakmasın ama Fenerbahçe’ye ihanetten başka bir şey değildir.
Türkiye’de bir ilki başararak kıtalarında önceki yıl en iyi olan takımlara arasında düzenlenen turnuvayı kazanıp, ülkemize kulüpler bazında popüler bir branşta ilk dünya şampiyonluğunu kazandıran SARI MELEKLER’i gözlerinden öperim. Umarım bu sene Avrupa Şampiyonluğu kupasını da müzemize getireceklerdir.
Saygılarımla,
Muhittin KAYAKIRAN