- Kategori
- Deneme
Tanrı'yı Öldürmek...

"Umutsuzluğun karşıtı, inanmaktır!" der Kierkegaard. İnsanoğlu doğası gereği mutlaka bir şeylere sığınmak ister. Tanrı insanoğlunun son şansıdır, yaşama yeniden sarılabilmesi için.
Tıkandığı yerde, yolun sonuna geldiğinde, tüm umutları tükendiğinde Tanrı'ya sığınır. Ama herkes aynı şansa sahip değildir onun katında. İbrahim'i ateşten kurtaran Tanrı, İsa'nın çarmıha gerilmesine seyirci kalır... Musa'nın kavmini kurtarırken, Hüseyin ve askerlerini Kerbela'da görmezden gelir.
İsmail'i babasının bıçağından kurtarırklen, Hallac-ı Mansur'u ipe giderken yalnız bırakır...
Auschwitz'de, Ruanda'da, Bosna'da, Celile'de toplu katliamlar yapılırken, dünyanın her yerinde çocuklar açlıktan ölürken, Hiroşima bombalanırken Tanrı'nın nerede olduğunu düşünürüm hep...
Nietzsche Zerdüşt'te, "Nerde mi Tanrı?" diye bağırır." Söyleyeyim: Öldürdük onu! Sen, ben, hepimiz onun katilleriyiz... Peki bunu nasıl yaptık? (...) Biz nereye gidiyoruz şimdi?"
Evet, tüm cennet vaadlerine rağmen kötülükten vazgeçemeyen insanoğlu onu kendi içinde öldürdü!
Sevdiğimiz her şeyi olduğu gibi, Tanrı'yı da içimizde öldürdük!
Dünya üzerinde yapılan tüm kötülüklerin karşılıksız kalmasının başka izahı olabilir mi?
Nereye doğru gittiğimize gelince, sanırım kendi kıyametimize...