Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '12

 
Kategori
Öykü
 

Tanrılara adanmak

Tanrılara adanmak
 

Tanrılara adanan bir insan.


1500. yılın, ilk pazartesi gecesi, ilk güneşin batışı gibiydi. Hava sanki ilk defa bu denli soğuk ve bu denli ürkütücü karanlığa bürümüştü İnkalıları. Manco, bunu sezebilen ilk kişiydi şuana dek. Yaşamdaki sırrı ve ona adanılan yetenekleri çözebildiği gibi. O büyük İnka medeniyetinin kurucusu olmayı, tanrılar sayesinde elde etmişti. Nasıl ve ne kadar şükredeceğini bilmiyordu ama bilmediği halde İnka medeniyetini kurduktan bu zamana dek onlar için neleri adak olarak yok etmemişti ki! Adadığı adakları az bulunca, yüreğinde tanrılara daha fazla şeyin adanması gerektiğini hissetti ve büyük Manco, bunu eyleme geçirmek için her şeyden vazgeçmeye kararını vermişti.

İnka tanrılarından Inti, istese her an güneşlerini keser veya hiç batmamak üzere yaşatırdı onu. O, Manco oğlu için yapmıyordu böyle bir vahşetliği. Yoksa bu İnkalılar, küstahın öne gideni değil miydi? Onun için ne kadar da cimri davranıyorlardı ibadet ve adak konusunda! Ne kadar bencildi İnka halkı! Inti, bu küstahlığa ve bencilliğe öyle dayanamazdı kolayı kolayına. Ancak Manco oğlu sayesinde bu denli sessiz kalıyordu. Onun için acımasız adaklarda bulunan tek sevgiliydi biricik oğlu!

İnka mimarisi, üç temel kavram üzerine kurulmuştur: hassaslık, kullanışlılık ve sadelik. Güneşin hakimi Inti, her zamanki sadeliğini İnka medeniyetindeki mimaride de göstermiştir. Manco, bunu uygulamak istememiş ancak babası Inti için veremeyeceklerini vermeyi zaten dört gözle beklemiştir. Mimarisiyle sade, ancak tanrılarına adadıklarıyla ünlü olan, inançlı bir toplumdu İnka kısaca. Manco’nun zoruyla yapılsa da, halk buna isyan edemiyor, tanrılarına sığınmak dan başka bir şey bilmiyorlardı.

Manco, sesini yükseltmemeye çalışmıştı Inti’ye karşı. Ondan öyle bir şey istemişti ki babası, aslında Manco, babasının dediğini yapmak için can atıyor ama bunu halka nasıl açıklayacağını düşünmek den kendini reddetmeye zorluyordu. Yapamadı, Inti her zaman ve her daim istediğini elde etmelidir, aksi takdirde gelecekte ki güneşleri hepten söndüre bilirdi.

“Benim için ne kadar cimri davranan halkına örnek olman için seni ve küçük kızını seçtim.” olmuştu son sözü, kabul etmişti Manco da.

Kız, ellerini zorla bağlatan babasının yüzüne tükürmek istedi, yapamadı. Sesi o kadar cırtlaktı ki, bakireliğinin önemini yeni anladığı zamanlarda olsa gerek diye alay etti içinden Manco. Çünkü acımasızlığın ileridek boyutlarını duymamıştı kız. Babası bu kadar vicdansız olabiliyormuş, onu da yeni anlamıştı.

Ellerini bağlayan iki heykel gibi herif kızı bir odaya götürüp içeriye girdikten sonra kilitlediler, zaman azdı, işe koyulmalıydılar. Nöbetçilerden biri soyunmaya başlarken, bir diğeri kızı soyuyordu. Acımıyor, heykel gibi tuttukları nöbetin karşılığını alıyorlardı. Karşılarında, onlar için adanmış bir kız sürünen, ağlayan ve üstelik bakir! Daha ne isteyebileceklerini düşünmek istediler, ancak zaman yoktu… Adamlardan her ikisi de gençti ve aynı zamanda güçlü. Kız ise henüz 15 yaşındaydı ve Manco’dan istemeyerek olmuştu. İçi rahattı Manco’nun bu konuda, tanrılar normalde temiz ve bakir olan kişileri adak kabul ederdi ama Inti öyle değildi işte, o değişik fantezileri olan bir tanrıydı. O, Manco’nun babasıydı!

Kız çocuğu, zevk ile acı arasında kıvranp durdu yerde, adamlar ise üzerinde… Tanrının onu affetmesini diledi içinden, affetsindi onu Inti!

Saçları birbirine dolanmış halde ve elleri bağlı şekilde tekrar çıktı o karanlık odadan. Şimdi sarayın meydanına doğru götürüyordu yanındaki iki hayvan. Meydana genellikle gösteriler, ibadetler ve adaklar için topluca gidilirdi. Ancak aklından bugün ne bir gösterinin olduğunu neden bir ibadet zamanının olduğunu geçirdiğinde, hiç bir şey hatırlamadı. Zaman onunla oyun mu oynuyordu, yoksa Manco, kafasını mı sıyırmıştı? Inti yardımcısı olsun!

Ayakları tepede, kafası aşağıda ölene dek beklemişti. Tüm halk onun ölümünü seyretmiş, aynı zamanda ibadet yapmıştı içlerinden. Bazıları ise sesli olarak,

“Inti, sana şükürler olsun!”, “Intı için bozulmuş kızları mı layık görüyorsunuz?” sözlerini haykırmıştı. Ama artık her şey, bitmişti. Inti, şimdi daha da mutluydu! Ne kadar adak çok olursa, o kadar iyiydi! Tanrı, bunu emretmiş, halk ise bunu uygulamakdan kimisi zevk, kimisi hıyanet duymuştu içten içe.

 
Toplam blog
: 90
: 2496
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Kafasına takılan her konuyu sonuna kadar araştırmaya üşenmeyen, bildiklerini, öğrendiklerini ve i..