Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Tar, dutar, sitar ve gitar

Tar, dutar, sitar ve gitar
 

Azerbaycan Tarı (alıntıdır)


Beylik sözlerden biridir, bilirsiniz: Müzik ruhun gıdasıdır.

İlk dinlediğimiz ezgi ise beşik tıkırtıları arasında annelerimizin söylediği ninniler olsa gerek. Sonra evlerdeki pilli radyolardaki müzikler bu alandaki zevklerimizi geliştiriken; davullu zurnalı ya da bandolu düğünler ile kalabalıkta oyun oynamayı; şarkılar türküler söylemeyi öğrendik.

Başımızda kavak yelleri estikce de içimizden ya da bağıra çağıra söyledik bazı şarkıları türküleri! Yemeni Bağlamış Telli Başına'dan Ankara Rüzgarı şarkısına, Suda Balık Yan Gider'den Dane Dane Benleri Var Yüzünde türküsüne kadar gezindik durduk bir süre.

İşin özü şu ki en ilkelinden en gelişmişine kadar toplumlar varlıklarının bir uzantısı olarak müzik adlı uçsuz bucaksız bir deryaya da dalmışlardır. Sözlerini, düşüncelerini daha güzelleştirmek, daha da etkili kılabilmek için nice ezgiler düzmüşler, nice çalgılar icat etmişler. İnsan sesi ile çalgının uyumu müziğin güzelliğinin de bir parçası. Belirli ölçüler içerisinde de bu gibi etkinliklerini sevinçli, coşkulu günlerinde olduğu gibi acıklı günlerinde de kullanmışlar.

Eski kültürlerin pek çok eserlerinde müzik önemli bir yer tutar: Şölenler, zafer kutlamaları, kutsamalar, savaşa gidişler, düğünler müziksiz olmaz. Bu gün de insanlık bu tutkusundan kendini koparabilmiş değil. Biliyoruz ki müzik kişiler ile toplumlar için vazgeçilmez birer araç. Bu nedenle de insanlık için çok önemli bir uğraşı alanı olmuş. Anlaşılan o ki maddi ve manevi yönleri ile bir bütün olan insanoğlu müziksiz duramıyor!

Yeni yeni yetişirken Ankara Radyosu ile Adana Radyosu yanında Sofya Radyosu ile Bükreş Radyosu'nu da dinlerdim. Sonra bu radyolara 1964'te Monte Karlo Radyosu ile Kıbrıs Radyosu da eklendi. Ankara'daki öğrencilik yıllarımda Ali Ekber ÇİÇEK'in öğrencisi olmakla öğünen Mehmet Ragıp KARCI'dan bağlama sazı dinlerken Nuri PAKDİL'in evinde de Ruhi SU ile Beethoven dinlemek gibi güzellikleri de yaşadım. Ayrıca sık sık ders çalışmak için sığındığım Milli Kütüphane'de düzenlenen bazı resitalleri de kaçırmamak isterdim. Bunlardan Mithat FENMEN ile Nida TÜFEKÇİ ve Neriman Altındağ TÜFEKÇİ'yi hiç unutamam. O yıllarda adını hiç hatırlayamadığım sanatçılardan, ayrı ayrı günlerde rebab ile bendir dinlemiştim Kızılay'daki Adnan ÖTÜKEN Salonu 'nda.

Erzurum, Urfa, Diyarbakır, Gaziantep, Adana, Erzincan, Sivas türkülerinden oluşan küçük bir arşivim de olmuştu sonunda. Gezdiğim ülkelerde sürekli olarak plak, kaset ve CD aradım. Mesleğim gereğince de müzikten uzak duramazdım. Çünkü görüntüler ile onu desteklemesi gereken bazı müzik parçalarına da ihtiyacımız vardı.

1977'de İsmail KILLIOĞLU'nun öyküsünden uyarladığım Kesit adlı ilk drama filmimin müziğini babasının izni ile lise son sınıf öğrencisi Fatih KISAPARMAK yapmıştı. Sanırım meslek kurslarımız içerindeki en büyük noksanlıklardan biri de müzik konulu bir dersimizin olmamasıdır. Oysa herkesin kulağındaki duyarlılık yeterli olmayabilir. Bu durum ne yazık ki iletişim öğrencileri için de büyük bir boşluk olsa gerek.

Bana göre İzzet ÖZ'ün TRT Ankara Radyosu'ndan sonra televizyona geçtikten sonraki en büyük başarısı, ilk klip tasarılarında birlikte çalışmış olduğu TRT'nin ilk yönetmenlerinden Tuncay ÖZTÜRK 'ten esinlendiği görsel estetik yanında, kurguda kullandığı engin müzik bilgisidir.

Diyeceğim çok düşkün değilseniz bile müzikten kopamıyorsunuz! Bu konuda çok şey yazılabileceğini, yeni yeni tartışmalar açılabileceğini sanırım. Bir zamanlar ciddi ciddi tartışılırdı müzik konusu ülkemizde. Ne yazık ki bu alanda yazanlar bir elin parmakları kadar bile yok artık. Kaldı ki ülkemizde ç o k güzel müzikler yapıldığı da bir gerçek.

Yıllardır arkadaşlarıma söylediğim bir tespitim var:

TAR, DUTAR (Farsça dü: İki demektir. Dutar ya da dütar: Yanyana getirilmiş iki tar anlamında), SİTAR ile GİTAR arasındaki bu ses ilişkisi kökeni Horasan ve çevresi olan bu Türk sazının adındaki gizli gücü gösteriyor bence.

Dünyanın ilk perdeli çalgısı (?) olan TAR; bence ülke ülke gezerek, gelişerek sonunda GİTAR oluyor... Unutmayalım ki kelimeler arasındaki ses uyumu kolay kolay oluşmaz. Ne yaparsanız yapın bir kelimenin ilk hecesi ya da kökü kaybolmuyor! Çünkü bir kültürün bir kelime yaratabilmesi öyle birden bire olabilecek anlık bir iş değil.

Ayrıca iki dilde benzer bir kelimelerin bulunabilmesi de bir Alman dilbilimciye göre 150 milyonda bir olabilirmiş! Yoksa ansiklopedilerde yazıldığı gibi gerçekliği muhayyel (uydurma, düş) olan MAGRİP çalgısı bir süre sonra ENDÜLÜS'te ya da Endülüs'ü yıkan Kral FERDİNAND ile Kraliçe İZABELLA ile birlikte İSPANYA 'da icat edilmiş, diye inananlardan mısınız? Bir de gerçek şu ki atası T A R olan o güzelim G İ T A R ile pek çok eser vermiş olan İspanyol RODRİGEZ de bu işin şimdi aramızda olmayan en büyük ustalarından olsa gerek...

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..