Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Ağustos '06

 
Kategori
Futbol
 

Taraftar manifestosu...

Taraftar manifestosu...
 

Türkiye'de bir türlü tam anlamıyla tanımlanamayan bir taraftarlık kavramı var. Aslında taraftarlığa adım ülkemizde küçük yaşlarda aile büyüklerinin ya da mahallelerde veya apartmanlarda oturan ağabeylerin etkisi altında başlanıyor. Kendisine model olarak seçtiği bir büyüğünün tuttuğu takım küçük çocuklar için kim ne derse desin etkili oluyor.

Bu yüzden taraftarlığı kademe kademe değerlendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bir büyüğü aracılığıyla maça götürülen ve tamamen bu büyüğün etkisi altında tam tarifiyle taklit destekten ibaret olan taraftarlık küçük bir çocuğun kendi başına maça gitmeye başlayana kadar geçen zaman içinde yaşadığı taraftarlık.

Bir çocuğun bu dönem içerisinde şahit olduğu tüm olaylar , ki bu olaylardan kastım galibiyetler, mağlubiyetler, kavgalar, döğüşler, küfürlü tezahuratlar, protestolar, itiş kakışlar, giriş çıkışlarda yaşanan izdihamlar (eğer yaşanıyorsa) , şiddet ya da sevgi görüntüleri, tribündeki rahatlık ya da rahatsızlık vs.vs. bir dönem sonrasında izleyeceği taraftar portresinde kesinlikle etkin oluyor. Çok ciddi şiddet olaylarına tanıklık eden çocuklar futboldan bile soğuyabiliyor. Bazıları ise bu şiddet olaylarını erkekliğe ya da taraftarlığa geçiş adımı olarak algılayarak bir sonraki döneminde bu tür şiddet olaylarına katılımı kendinde mecburiyet olarak görüyor.

Ve bu yüzdendir ki stadlar bile günümüzde bu duruma göre şekillenmiş ve tasarlanmış durumda. Stand diye tabir edilen kale arkası tribünleri genelde yaşça daha genç olan ya da fanatikliğinden yaşı ilerledikçe hiç bir şey kaybetmeyen insanlar için inşa ediliyor. Sahaya profilden bakan maraton ve şeref tribunu diye adlandırılan tribunlerin üst katları nispeten daha az fanatik olan yaşı biraz daha ilerlemiş ve futbol olgunluğuna biraz daha yakın taraftarlar için tasarlanmış. Bu tribünlerin alt katları ise futbolu her yaşta izleyebileceğine inanan futboldan ve tuttuğu takımdan keyif alan ve yaşça veya futbol ve taraftarlık mentalitesi açısından biraz daha olgun olan taraftarlar ve kongre üyeleri için tasarlanmış. Modern futbol stadlarının tamamı bu şekilde tasarlanıyor.(Bkz. Old Trafford, San Siro, Frankurt Commmerzbank Arena, Schalke Auf Arena, Amsterdam Arena, PSV Philips St. vs. vs.)

Türkiye bu konuda ciddi bir geçiş dönemi yaşıyor. Fenerbahçe Stadı bahsettiğim özellikleri bünyesinde taşıyan en modern stadımız. Ve bu stadın meyvelerini Fenerbahçe Klubü önümüzdeki 5-10 sene içinde almaya başlayacak.Çünkü etrafındaki büyükler aracılığıyla bu stada getirilen çocuklar tam bir futbol şöleni yaşıyorlar. Bir festival yaşıyorlar. Ve bu çocuklar şiddetten uzak, aileleriyle veya büyükleriyle birlikte keyif içinde maç seyretmenin gururunu yaşayıp, bunu arkadaşlarıyla gururla paylaşıyorlar.

Kısaca bundan 5-10 sene öncesine kadar küçük çocuklar için maç öncesinde ve sonrasında yaşanan kavgalar gürültüler itiş kakışlar gurur kaynağı iken, Fenerbahçeli çocuklar için ise bu gurur konforlu bir şekilde maç seyretmek.

İşte bir taraftarı tribünlere çekmek için asıl olan şeylerden bir tanesi budur. Hatta en önemlisi. İkincisi ise evinizden çıkıp yürüyerek veya en fazla bir vasıta ile (başka bir şehirden gelseniz bile) stada ulaşabilmek.Ve tabii ki Türkiye'nin en popüler caddelerinden bir tanesinin uzantısında bir stada sahip olmak. Bunlar Fenerbahçe taraftarlarının sahip olduğu mükemmelliklerdir.

İşte taraftarın alt yapısı buralarda oluşur. Küçük yaşlarda tanıklık ettiği olaylar ne kadar fazla mükemmellik taşırsa o klube olan bağımlılığı da o derece optimum gelişir küçük bir çocuğun.

100 yıllık tarihe gömülen taraftar profili ise transferlerin popüleritesine göre kombine alan taraftarlardır. Sanıyormusunuz ki, siz kombinenizi yenilemediğiniz zaman sizin yerinize kombinesini yenileyecek biri bulunmayacak.Böyle düşünüyorsanız çok ciddi bir yanılgı içerisinde olursunuz. Fenerbahçenin en büyük transferinin hatta 100 yıllık transferinin ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU STADI olduğunu herkesin pardon Fenerbahçelilerin anlaması gerekiyor.

Aziz Yıldırım'ın tribünlerde duymaktan en çok hoşlandığı tezahuratın dizeleri arasındaki "BU SEVDA BİTMEZ GÖNÜLLERDE" mısraları değişen profilin en önemli göstergelerinden bir tanesidir. Ve bu tezahuratın sahipleri de Türkiyede bir takım taraftarının meydana getirdiği ilk ve en anlamlı felsefenin sahibidir "HEP DESTEK TAM DESTEK".

Taraftar renkleri sever, küçükken alıştığı gelenekteki olayları yaşamak ve hayata geçirmek ister. Evet bundan önceki Fenerbahçeli nesil grupları duydu ve gruplara dahil olmak istedi. O nesil kendisine yanlış gelen herşeyi tribünlerden bangır bangır eleştirmekten geri kalmadı. Ama o nesil yavaş yavaş yerini GERÇEK FENERBAHÇELİLERE bırakıyor. Yeni yetişen gençler takımlarındaki sarı-lacivert çubuklu forma içindeki her futbolcuya eşit mesafede kalabilmeyi öğreniyor. Transfer mi? En kralının yapıldığından hiç bir zaman şüphe duymuyor. Onun için en önemli olan şey 11 sarı-lacivert çubuklu formanın sahaya çıkıp mücadele etmesi. Bunun ötesiyle ilgilenmek isterse de kongre üyesi oluyor ve yanlış bulduğu her şeyi özgürce dile getiriyor ancak kapalı kapılar ardında. Yatak odasında olanları kimseyle paylaşmadan.

Eğer Fenerbahçeliyseniz yol yakınken bu furyaya sizde katılın. Tribune transfer için değil Fenerbahçe için gelin. Çünkü hiç kimse 11 sarı-lacivert çubuklu forma bir araya geldiğinde oluşan tablodan daha mükemmel değildir. Unutmayın FENERBAHÇE diye bağırıyorsunuz.

Taraftarlık herşeye benzemez. Taraftar olmaktan korkmayın. Takımınızı sevin yeter. Destekleyiğn yeter. Zaten birileri ona yeteri kadar saldıracaktır.

Bilmem GERÇEK TARAFTARLIĞI anlayabildiniz mi!!!!

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara