Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '15

     
    Kategori
    Tarih
     

    Tarihi artık rahat mı bıraksak

    Tarihi artık rahat mı bıraksak
     

    Bugün bir video izledim önce arabada seyahat halindeyken çektiği abuk sabuk videoyla gündeme gelmiş bir bayan ve arkasından en az onun kadar abuk sabuk bir videoyla cevap yetiştirmiş bir bey. Videolar Osmanlıca üzerine dönse de esasında iki tarafında tarihin belli zaman dilimlerini kendi tekelinde hissetmiş olması ve bunun verdiği hadsizlik. İlk videodaki hanım Osmanlıcanın uyduruk bir dil olduğundan vs bahsediyor arkasından cevaben videoya botokslu abla diye aşağılayarak başlayan bey fondaki mehter marşının verdiği yetkiye dayanarak ablaya Yunanistan’a,Ermenistan’a gitmeyi öneriyor. Ne kadar tanıdık zira bundan bir süre önce şimdi Ermenistan’a git diyen şahıs Arabistan’a git lafını duyuyordu.

    Tarih hiçbir grubun tekelinde olmamalı. Tekelinde değil diyemiyorum çünkü nasıl ki Cumhuriyetçi zihniyet yıllarca Osmanlı kökenli olduklarını kabul etmeyip izlerini silmeye çalışıyordu şimdi ise karşı grup, yılların bastırılmışlığı olsa gerek intikamını alırcasına her taraftan Osmanlı özentiliği fışkırtıyor. Ak saraydaki bilmem kaç Türk devletinin kıyafetleri olayı ya da milletvekillerinin kavuklu, Osmanlı kıyafetli reklamları gibi. Bizde her olay ya ifrat ya tefrit orta yolu asla bulamıyoruz. Gücü eline alan tarihten diğer kesimi silmeye kalkışıyor? Artık biz varız size yer yok burada! diyor. Osmanlıcayı birkaç yıl önce oturup kendi öğrenmiş biri olarak şunu söylemeliyim; hangi tarihe ait hissettiğin vicdani bir meseledir. Ne “artık yeni bir devlet kurduk Osmanlı’yı reddediyoruz” dendiğinde reddetmek zorunda hissettim nede şimdi Osmanlı özentisi hareketlere kendimi ait hissediyorum. Bırakalım da kim kendini nereye ait hissediyorsa hissetsin. Tarihi olayları ve kişilerin üzerinden gruplaşıp birbirimizi yemeyelim. Özgürce istediğimiz düşünceyi yaşayalım düşüncelerimizi “karşıdakini nasıl daha iyi ezerim” için yormayalım.

    Osmanlıca mevzusuna gelince keşke zorunlu-seçmeli ders muhabbetine gerek kalmadan insanların içinde öğrenme isteği uyansaydı. Konunun otörü olmasam da Osmanlıca öncelikle bir dil değildir. Bizim şuan kullandığımız konuşma dilinin Latin harfleriyle değil Arap harfleriyle yazılmış halidir. Tabi ki her dil zamanla değişime uğrar. Belki bizimki cebri değişimlere uğramış olabilir ya da doğal seyrinde değişmiş olabilir. Sorun tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Siz gençlerin 200 kelimeyle ömürlerini geçirdikleri bir ülkede Osmanlıca okumayı öğretseniz de arşiv belgeleri ya da mezar taşı okuma kıvamına gelmesi mümkün değil. Bana göre asıl problem bu kadar az kelime kullanıyor ve eski anlam yüklü kelimeleri bir bir çıkarıp uyduruk kelimelerle meramımızı anlatmaya çalışıyor olmamızdır. Eğer gazete dergi çocuk kitapları vs. bunların içinde tek kelime eski Türkçe kelime yoksa bu kelimelerden uzaklaşıp İngilizce kelimelere yer veriyorsak kimse kusura bakmasın ama Osmanlıca dersinin kimseye faydası olamaz. Çocuk mezar taşındaki kelimeyi bilmiyorsa harfi tanısa dahi fayda etmez(mezar taşı okumanın ayrı bir ilim olduğunu hiç söylemiyorum). Bu yüzden ben Osmanlıcanın ders olarak öğretilmesiyle bir şey elde edebileceğimizi düşünmüyorum. Keşke işe yarasa ve sevse insanlar. Bana göre en doğrusu seçmeli ders olması ve isteyenin seçip öğrenmesidir.

    Çocuğunun Osmanlıca bilmesini istemeyen anne babaya hayır zorla öğrenecek diyemezsiniz. O zihniyet Osmanlı izlerini yıllarca silmeye çalışmış olsa da yapamazsınız. Bana göre nasıl ki bir İngiliz Shakespeare’in 16.-17. Yüzyıllarda yazdıklarını okuyup anlayabiliyorsa bizimde bir “mezar taşı” gördüğümüzde okuyabiliyor olmamız gerekebilir. Ben bunu böyle düşündüğüm için oturdum Osmanlıca öğrendim ama kimseye zorla öğreneceksin diyemem. Kimseye zorla kendini Osmanlı’ya ait hissedeceksin diyemeyeceğim gibi. Bu tip küçük şeylerle uğraşmak ve sayıca üstünlüğünü, kendi kurallarını dikte ederek göstermeye çalışmak yerine farklı renklerle ve düşüncelerle beraber yaşamak taraftarıyım. Kimin “Osmanlı torunu”, kimin “Atatürk’ün evlatları” olduğu umurumda değil. Biz bunlarla uğraşırken bizim onda birimiz kadar geçmişi olmayan ülkeler dünyaya hükmediyor. Bu yüzden müsaade edelimde kim tarihimizin hangi aşamasına manevi bağlılık hissediyorsa hissetsin ve artık tarihi ibret almanın dışında rahat bırakalım.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 122
    Kayıt tarihi
    : 17.02.15
     
     

    Fen Bilgisi Öğretmeni,Tarih Yüksek Lisanslı.. Hissettiklerini, hissettiği şiddette yazıya dökmeye..