Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Taşın Kaç Yüzü Var?

Taşın Kaç Yüzü Var?
 

Yaz sıcağında o kadar çok yorulmuştum ki, ağaçların gölgelediği kaldırımın kenarındaki duvarın üstüne oturdum. Biraz ileride trafiğe kapatılmış olan sokağa kaldırım taşları döşeniyordu. Bir kaç usta küp şeklindeki taş yığınından taşları önüne yığıyor, oturduğu yerde eline aldığı taşları göz kararıyla ölçüp kum zemine yerleştiriyor, üzerine çekiçle bir küçük darbe indiriyor, daha sonra seçtiği bir başka taşı yine göz öçüsünden geçirdikten sonra diğer taşın yanına yerleştiriyor, çekiçle bir kaç darbe vurduktan sonra diğerine uzanıyordu. Yere dizilen taşların sayısı artınca, bir başka usta elindeki küçük kürekle, taşların yanına yığılmış olan ince kumdan alarak üdizinin üstünü belli belirsiz kapatıyor; taşları dizen usta eliyle kumları iyice yatırarak boşlukları dolduruyordu. Öylesine seri çalışıyorlardı ki, kimin hangi işi yapacağının önceden kararlaştırıldığı belliydi. İki kişi taşları daha uzak yerde bulunan yığından getirecek, iki-üç usta farklı noktalarda taşları zemine yerleştirecek, bir kişi dizilmiş toprağın üstüne kum serpecek, ve her defasında aynı döngü yaşanacak. 

Yerimden kalkıp yanlarına vardım. 

-Kolay gelsin, ustalar. 

Kendilerini fark etmiş olmamdan memnun oldular. Saatlerdir yolun ortasında çalıştıkları halde gelip geçenlerin onları hiç fark etmeyişinden yakınır gibi "Sağol" deyip işlerine devam ettiler. Taş dizen ustaların yanına çöktüm. Taşların nereden getirildiğini, nasıl küp şekilinde kırıldığını, renkli taşların olup olmadığını sordum. İşini geri bırakmadan ne sorduysam söyledi. Bana ne iş yaptığımı sordu. Söyledim. Aramızdaki eğitim farkının büyük olması hoşuna gitti. 

-Dur bakalım, sana bir soru sorsam bilebilecek miisn? dedi. 

-Sor, dedim. 

Eline küp şeklindeki kaldırım taşlarından birini aldı. Bana gösterdi. 

-Bu taşın kaç yüzü var? 

Taşı elime aldım. Hızla göz attım. 

-Altı. 

-Hayır, dedi kendinden emin bir şekilde. "Bilemedin". İtiraz ettim. 

-Nasıl hayır ya, işte, bir, iki, üç, dört, beş, altı. 

Güldü. 

-Çok okumuşsun ama bunu bilemedin işte, dedi. Doğrusu bu söz biraz ağırıma da gitti. 

-Olur mu, işte saydım, tavla zarı gibi... sen şu kırık yerleri de mi sayıyorsun, dedim. 

-Hayır, Apaçık sordum ama bilemedin işte, dedi. Benimle alay ediyor gibiydi. Kurtulmak istedim. 

-Sen söyle dedim, canı sıkılmış bir şekilde. 

-Yedi. 

-Nasıl yedi? Geometriye yeni bir teori mi getirdin usta, diye güldüm. 

-Bak dedi, taşı bana göstererek. Bak, bu taşın altı yüzü var. Yedinci yüz, ustanın seçip kaldırımda en üste koyduğu yüz. 

-Yani? 

-Yani, o yüzü sen göremezsin, usta görür. 

Çok şaşırdım. Haklısın gibi birşeyler söyledim. Ayrıldım. 

Sonraları kaldırımlı yollardan geçerken her zaman ustanın seçtiği yüzün yola en çok yakıştığını düşündüm. Yere her baktığımda o güzel yüzü görüp hafifçe tebessüm ettim. 

 
Toplam blog
: 26
: 1397
Kayıt tarihi
: 10.08.08
 
 

Eğitimciyim. Mesleğimi seviyorum ama dünyaya ikinci defa gelme şansım olsaydı farklı bir meslekte..