Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '10

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Taştan kent Pompei ve bir garip memleket Napoli

Taştan kent Pompei ve bir garip memleket Napoli
 

Pompei sokakları


Çocukken kalınca bir arkeoloji kitabının resimlerine bakarak sonrasında da okuyarak tarih alanına giriş yaptım. Kitapta Vezüv ‘ün patlaması, Pompei ve Herculeneum ‘un yok olması ve yeniden bulunması etkileyici bir şekilde anlatılmaktaydı. Eşiminde istekli olması sonucunda Pompei ‘ye gitme kararı aldık ama bir sorun vardı. Pompei Napolide idi.

Napoli için yazılanlar hiçte iç açıcı değildi. Küçük suçların başkentiydi burası ve bende dünyanın başkentinden gelmekteydim. İstanbulda 30, 000 asiyi Sultanahmet meydanında kesen Belisarius burada da Napolilileri biçerek İtalyaya parlak bir giriş yapmıştı. İstanbulluların Napolililere karşı bariz bir üstünlüğü vardı anlayacağınız. Fakat bir gece öncesi Özcan yada Sinem gitmeyelim deseydi sanırım gidilmezdi J

Turlar Roma ‘dan Napoli ‘ye 100 euroya sizleri götürebilir. Fakat bir turun hem şehri gezdirmesi, hem pompei ‘yi turlatması hemde Capri adasına bir gün içinde götürüp getirmesi normal ölçülerde pekte mümkün değil.

Öncelikle oteliniz Roma ‘da merkezi bir yerde yani Termini ‘ye yakın değilse yada en azından metro ile Termini istasyonuna ulaşmanız mümkün değilse sabah otelden çıkış saatinizi eski planınıza göre bir saat daha geri çekmenizi öneririm. Roma ‘nın banliyölerinden şehir merkezine giden metro istasyonlarına ulaşmak bile otobüsler ile epeyce zaman almakta.

Gezi kitapları Roma ile Napoli arasında otobüslerin işlediğinden bahsetmekte. Fakat ne Romadaki nede Napolideki turizm büroları bunlardan pek haberdar değil. Romadaki İngilizce bilgisi bakımından pekte iyi değil, Napolidekine de “Roma ‘ya nasıl gidilir?” diye sorduğunuzda aksanlı bir İngilizce ile Romada ne var ki diye soran bir tip. Neyse Roma ‘dan çevre şehirlere giden otobüsler Tiburtina metro istasyonunun yanından kalkmakta imiş. Ama bunların arasında Napoliye gideni var mı bilinmez.

Otobüslerde gözlemlerime göre yerli halk kesinlikle bilet okutmamakta. Otobüs bileti 75 dakika içinde başka bir otobüs ya da metro hattında da geçtiği için gayet avantajlı bir bilet. Metrolara binişte tam Allahlık. Tıkış tıkış istasyonda gelen trenin içiden çıkan yolcular ile binecek yolcular öncelikle birbirine giriyor. Cüzdanları azami dikkatle koruduk ama yamuk bir harekette görmedik. İlk duraktan binilmiyorsa pekte oturma imkanınız yok.

Termini. Mussolini ‘nin Roma ‘ya en büyük hediyelerinden biri. Eski ufacık gardan sonra bu yapı anlatılabilecek cinsten değil. Kat kat yükselen metro, hızlı tren, şehirlerarası tren ne ararsanız barındıran bir yapı. Estetik hiç bir yanı yok ama işlevsel açıdan harika.

Napoli ‘ye neredeyse her saat tren var. Fiyatlar 10, 50 ila 19, 50 arasında değişmekte. Bileti gişeden alırsanız düz koltukta yolculuk ediyorsunuz. Önerim çoklukla karşınıza çıkan elektronik gişeler. Bu gişelerden işlem yaparken öncelikle işlem dilini seçin. Sonrasında gideceğiniz istasyonu seçtiğinizde yakın saatlerdeki seferler listeleniyor. Saat seçiminden sonra gelen ekranda kompartıman seçimi yapabiliyorsunuz. Ama programda bir sorun var sanırım gidişte de dönüşte de cam kenarı seçmemize rağmen aldığımız numaralar kapı kenarı oldu ama biz cam kenarını işgal ettik. Burada ödeme nakit, kredi kartı yada seyahat çeki ile olabilmekte. Her ne kadar kredi kartı ödemenizden sonra bilet dışında bir makbuz verilmese de güvenli olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ama sakın biletsiz yolculuk etmeyin yada üç kuruş için numara yapmaya çalışmayın. Adamların trenlerde sıkı denetliyorlar.

Bilet üzerinde vagon numarası, kompartıman numarası ve koltuk numarası bilgileri saklı. Kompartımanlar birbirine bakan üçlü koltuklara sahip, temiz, rahat, içine gömülünebilen mavi koltukları var. Bununla beraber trenin camları sanki yıllardır yıkanmamış gibi. Hatta Özcan fotoğraf çekebilmek için kolonyalı mendil ile camları silmeyi denedi ama sadece kirin birkaç katmanı kalktı.

Trende her türlü insan var. Sabahın köründe yada gecenin karanlığında da güvenli midir bilinmez ama pekte anlatıldığı gibi sakat bir ortam yok. Hoş biz dört kişi başta biletim yok diyen bir İtalyan kızı sepetledik ama koridorda gezinen türlü tipi görünce de pişman olmadım değil.

Trenin tuvaletleri de ilginç. Traş olabilirsiniz ve hatta duş alabilirsiniz. Bunlar tam olarak nasıl yapılıyor keşfedemedim. Pekte keşfetme imkanım olmadı. Musluktan suyu akıtmak yada rezervuarı çalıştırmak için sağ ayağınıza denk gelen pedallara basmanız gerekiyor. Pekte temiz oldukları söylenemez.

Yolculuğun kendisi başlı başına anlatmaya değer. Hayatımın en güzel anlarından birisini yaşadığımı söylemem gerek. (Bunun için Özcan ‘a ve Sinem ‘ e çok teşekkürler.) Ama manzara da oldukça güzel. Uzunca bir süre Romalıların su kemerlerini yada ne olduğu belirsiz çeşitli viran yapıyı seyrederek ilerliyorsunuz. Napoliye kadar beş, altı tane durağa uğradıktan sonra iki saat yirmi dakika gibi bir sürede Napoli ‘ye ulaşıyorsunuz. Fakat Latina durağından sonra artık baka bir diyara doğru gittiğiniz açıkça belli oluyor. Bizdeki gibi günü kurtarmak için yapılan çözümler kendini sıklıkla gösteriyor. Kirlilik artmakta.

Napoli ‘nin ana tren istasyonunun adı Garibaldi. Burası da büyük bir gar. Sonuçta Napoli Romadan daha güneydeki en büyük kent. İtalyanın da sanırım en büyük üçüncü kenti.

Napoli bir MÖ 6. 7. yüzyıllarda bir Yunan kolonisi olarak kurulmuş. İlk ismi Yenikent anlamına gelen Neapolis. Osmanlı döneminde Anaboli olarak anılmakta. Helenik izler Sorrentodan daha da aşağıdaki bir iki yerde görülebilmekte. Romalıların eline geçen şehir, imparatorluğun ikiye bölünmesinin ardından batı tarafında kalmış daha sonra barbarların eline geçmiş. Sonrasında Justinianus zamanında Belisarius döneminde gene Bizans topraklarına katılmış. Sonrasında Napoli bir krallık haline gelmiş ama gerek yarımadadaki diğer komşuları ile çatışmalar yaşamış gerekse korsan aktiviteleri sonucu yara almış.

Kökenleri gayet karışık olan Napolililer kendi dilleri olarak İtalyanca yerine Napolitano ‘yu görmekte.

Neyse gezimize dönelim. Trenden indikten sonra alt kata okları takip ederek inerseniz <ı>circumvesuviana hattının kalktığı perona ulaşıyorsunuz. Burada pompei ‘ye gidiş ve dönüş ve Pompei ‘ye giriş bileti kombine olarak 17 euroya alınabiliniyor.Bu hattın yanındaki diğer trenler ile Herculenaum gibi şehirlere ulaşabilirsiniz. Hatta Pompeide inmez Sorrento ‘ya dek gidersiniz, size kalmış.

Trenler dolu. İçlerinin leş gibi kokması, kadınlarının gerçekten rüküş giyimleri , geçilen çoğu durağın mezbelelik gibi görünmesinin yanısıra güzel bir deniz manzarası da mevcut. Sanırım görülen adalardan birisi de Capri ama emin değilim. Ama kara tarafının baskın manzarası arka fonda Vezüv yanardağının olduğu görünüm.

Gelelim Pompei ‘ye. Pompei çok büyük bir kent değil. Ama rehbersiz gezmesi gerçekten zor haritasız gezmesi ise tam anlamıyla işkence olabilecek bir yapıda. Önemli noktalar arası mesafe uzun. Ama şunu söylemeli ki reklamı gerçekten mükemmel yapılmakta. Zengin bir yerleşimmiş belli olmakta. Ama şehir tuğladan inşa edilmiş. Bizdeki Efes gibi ya da diğer pek çok antik kent gibi mermerden inşa edilmemiş. Buradan Romalıların zenginlik ve ihtişamınında gerçek gücünü kavrayabiliyorsunuz. Başkentleri ve askeri kuvvetleri sınırsız bir zenginliğe sahipken diğer önemli şehirleri bile ancak belirli bir büyüklüğe erişebilmekte. Mantık olarak mirasçıları olan Bizans ve Osmanlıda da durum aynı şekilde.

Neyse.. Küçük ve şirin tren istasyonundan inip sağa doğru yönelerek Porta Marina girişine ulaşacaksınız. Eğer kombine bilet aldıysanız bunu tren istasyonunda check etmeniz gerekmekte. Eğer bilet işini Napolide halletmediyseniz giriştende temin edebiliyorsunuz. Kapıdan geçtikten sonra Foruma dek düz ilerleyeceksiniz. Bu yolda solda Apollo tapınağı, sağınızda tam karşınızda ise bazilika görülebilir. Forum görebileceğiniz ilk derli toplu alan. Sütunların önemli bir kısmı sonradan dikilmiş. Renk olarak beyaz dahi olsalar aslında tuğlaların üzerine beyaz bir karışım ile mermer havası katılmış. Forumu çevreleyen odacıklarda testiler, keramik parçaları görülebilir. Kirlice bir camekanda da taşlaşmış bir beden görülebilmekte. Aslında Pompei de yerlerde görülen cesetlerin önemli bir kısmı imitasyon. Sağlam kurtarılan bedenler ve değerli eşyalar Napoli Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Dolayısıyla müze gezilmeden Pompei ‘nin gezildiğini söyleyebilmek pekte gerçekçi değil. İşin bomba kısmına geleyim. Genelde müzeler Pazartesileri kapalı olur ama Napolideki tüm müzeler Salı günleri kapalı. (Bizde Salı günü Napolideydik L )

Ayrıca burada mezar steli desem değil, rölyef desem hiç değil bir nesnede, kompozisyonun solunda kafasında oklar olan bir adam betimlenmiş. Çoğu kişi bunu uzaylı olarak nitelendiriyor. Zaten şehrin uğradığı felaketle ilgili olan pek çok efsanede önceden felaketin haber verildiği yer almakta. Bu kahin oluyor, rahip oluyor kimi hikayede de uzaylı oluyor. Beğenen, kendine göre etkileyici bulan istediğini anlatıp yaymakta özgür.

Forumdan via del foro caddesinden via di mercurio yönünde ilerlerseniz önce Arco Onorio takının altından geçersiniz. Bu yolun gezmek için avantajlı olduğunu belirtmeliyim. Hemen solunda forumun hamamı bulunmakta. Hamamlar büyükçe ve içleride epeyce süslü. Duvarlar, tavan hepsi güzel işlemelere sahip. Orjinal hali kim bilir nasıldı. Düz giderseniz bir iki gezilebilir ev var. Eğer sağa saparsanız (via della fortuna ) ikinci soldan girdiğinizde önemli bir yapı olan casa del fauno ‘ya ulaşıyorsunuz. Bizde burası faunlar evi olarak biliniyor. Burada meydanda küçük, bronz bir heykel var. Aslında bunu ben büyükçe birşey sanıyordum ama hayalkırıklığına uğrattı.

İlerler sola sapar ve yolun sonuna dek gidip sağa devam ederseniz görülmesi gereken ama bizim göremediğimiz harikalar evi gibi mekanlara kadar gidebilirsiniz. Burası günümüze en korunaklı olarak ulaşmış yapıların arasında. Biz daha fazla ilerlemeden pollux ve castor ‘un evi, Apollo ‘nun evi gibi mekanlara gidip ters yöne yöneldik. Terme centrali ‘de (merkez hamamı diyelim) iki adet taşlaşmış ceset sergilenmekte.

Normalde Vezüv patladığında önce sıcak hava zehirli gazlar kasaba sakinlerini öldürüyor. Ardından patlama sonucunda uçuşan küller cesetlerin üzerini kaplıyor ve son olarakta lav tabakası bu katmanlar serisini tamamlıyor. Bulunan cesetlerin bozulmaması için öncelikle vücudun makul bir yerinden küçük bir delik açılarak içine alçı ağırlıklı bir karışım dökülüyor. Böylece kül tabakası ile kemikler arasındaki boşluklar doldurulup bir nevi kalıp çıkarılmış oluyor. Sonrasında kül tabakası da temizlenerek nihai gövde sergilenebilir hale getiriliyor. Burada sergilenen iki örnekten birinin belinde kemer benzeri bir nesne var. Bu onun esir olduğunun göstergesi. Burada da duvarlarda kaliteli, kırmızı ağırlıklı resimler var. Ayrıca kimi duvarlarda güzel kadın ve erkek heykelleri bulunmakta. Tahminen imitasyon.

Burada gezerken ne zamandan beri bozulmasından çekindiğimiz hava kendini bıraktı veyağış başladı. Bizde kendimizi korunmak için cesetlerin teşhir edildiği camekanların olduğu bölgedeki kalabalığa karıştık. İspanyol ve Fransız ağırlıklı epeyce turist var. Genelde camekandaki insanlar ile dalga geçilmekte. Halbuki adamların surat ifadelerine bakılsa acıdan dişlerini nasılda sıktıkları tüm gerçekliği ile görülebilmekte. Bu tip gezilerde rehberli gruplara takılmakta fayda var. Anlayabildiğimiz kadarıyla hiç umulmadık bilgiler edinebiliyoruz yada yerlere girebiliyoruz.

Buradan da çıktıktan sonra lalettayn bir şekilde sokakları dolanmaya başladık. Yağış nedeni ile haritayı pek çıkaramadığımız için bundan sonrası pek düzenli bir gezi olamadı. Düzgün, yüzeyleri geniş kayalarla kaplı yollar kayganlaştığından kimi zaman yürümek zorlaştı. Bu esnada gülüşmelerin ve konuşmaların ayyuka çıktığı bir sokağa girdik. Burası şehrin ana eğlence merkezlerinin, genelevlerinin bulunduğu mekan (lupanare) . İki katlı binalar var. Girişte kapıların üstlerindeki duvar boşluklarında çeşitli cinsel birleşme pozisyonları betimlenmiş. Rivayete göre her pozisyonun mütehassısı bir çalışan (kadın yada adam farketmiyor, ekmek davası ) müşteriyi tatmin için bir odaya geçiyor. Odalarda ufacık , iç kapayan yerler. Taştan bir yatak tüm işlemin gerçekleştiği yer. Orjinal pek çok parça ve çizim günümüzde Napoli Arkeoloji müzesindeki <ı>gizli oda ‘da sergilenmekte. Buraya giriş için rezervasyon yaptırılması gerekmekte.

Buradan via stabiane ‘ye oradanda amfitiyatro bölgesine ulaşma imkanınız var. Amfitiyatro pek büyük değil. Bu alanda tuvaletlerde var ama temiz değiller. Porta Stabiana ‘dan görülen küçük kasaba ise modern Pompei.

Daha doğuda görülebilecek daha da büyük başka bir tiyatro daha var. Onunda etrafında epeyce nokta mevcut. Menandro evi gibi birkaç mutlaka gezilmesi gereken yerde kapalı idi. Bu kötü oldu. Bir başka olumsuz nokta da kimi noktalar arasında geçişlerin tahtalar ile kapatılmış olması. Kimilerinin üzerinden geçtik, kimilerini yardık geçtik ama her zamanda başarılı olamayıp aynı yolları dönüp dolaştık. Halbuki Pompei ‘nin , sports illustrated ekibinin Daniela Saraiba ‘nın fotoğraflarını çekilebilmesi için her tarafı açılmış.

Uzun sözün kısası gezilecek çok yeri olan bir şehir. Ne kadar gezerseniz gezin gezilmedik birşeyler kalacaktır. Daha da kazılmadık epeyce yerinin duruyor olması da gizemine birşeyler daha katmakta.

Dönüş için tren istasyonuna girerken bizim turdan yedi-sekiz kişinin daha kendi başlarına Pompei ‘ye geldiğini gördük. Pompei ‘den dönüş daha neşeli. Tren daha çok turistlerle işgal edilmiş gibiydi.

Gelelim artık Napoli ‘ye.

Napoli kaliteli İtalyan pizasının vatanı sayılmakta. Fakat en iyi pizacılar şehrin ta öte yanında, uydur kaydır mahallelerin içerisinde yer almakta. Bu nedenle bizde hem oralara gidip gelmek zor olacak deyip hemde ucuz olması amacıyla McDonalds ‘a gittik. Burada şehre özgü Napoli isminde bir hamburger daha satılmakta. Eşim yedi pekte beğenmiş görünmedi.

Buradan artık şehre giriş yaptık. Denildiği gibi araçların çoğu hasarlı. Karşıdan karşıya geçerken arabalar yol vermiyor. O nedenle bizim şehirleri aratmamakta . Sadece belediye otobüsleri yayaya yol verdiğinden onların önüne atlarsanız yolu daha da hızlı geçebiliyorsunuz.

Temiz bir şehir değil. Yollarda çok sayıda zenci seyyar satıcı görülmekte. Dğer şehirlerden daha ucuza ve daha çeşitli mal satıyorlar. Ucuza sattıklarından olsa gerek indirim oranları daha da düşük.

Dükkanlardan deri eşyalar, bavul, şemsiye ıvır zıvır almak mümkün. Magnetlerde de epeyce çeşitlilik var ama Pisa daha ucuz geldi bana bu konuda. Magnetlerde özellikle ünlü sanatçı Toto yer almakta. Şemsiye yada her ne alırsanız alın öncelikle Çin malını size İtalyan diye satmaya kalkıyorlar, uyanık davrandığınızda ise olabildiğince pişkin davranıp hiç birşey olmamış gibi işlerine devam ediyorlar.

Napolide limoncello isimli bir içecek meşhur. Sanırım bir nevi meyve likörü. Meloncello, pescacello gibi varyasyonları var. (Sonuncuyu karıştırmış olabilirim balık ve şeftali yazılış ve telaffuz olarak yakın birbirlerine ) Dükkanlar limoncelloyu barlardan alabileceğinizi söylesede aldanmayın. En iyisi bir dükkana girdiğinizde alışveriş yapan insanlara (mümkünse kadınlara danışmak) sormak. Örneğin en yakın yer Garibaldi heykelinin arkasındaki alanın sonundaki apartmanın içinde yer alan ve ismi A ile başlayan market. Zaten buradan alacağınız pek çok şey Roma fiyatlarının %40 iskontolu hali.

Napoli de marketin önünde bekleyen arabalar içerisinde hemen hemen her yeri birbirine koli bantları ile bağlı arabayı mı görmedik, iki cadde arasındaki o kısa (ama bitmek bilmeyen) sokak aralığını çevreleyen iğrenç apartmanın balkonundaki her renkten çamaşırımı seyretmedik, dostum Özcan ‘ın uyarısı ile İtalyada cepçilik nasıl yapılır konulu dersi uygulamalı olarak gösteren İtalyan cepçiyi de izleme fırsatı bulduk.

Şehrin derinliklerine dalamadık. Müzelerin kapalı olması, duomonun restorasyona tabi tutulduğu için açık olmaması gibi etkenlere şehrin güvensizliği ve fazlaca meraklı gözü üzerimizde hissetmem nedeniyle planlarımızdan daha da erken saatte döndük.

Napoliye giderken trende nasılda eğlendiğime değinmiştim. Ama Napoliden giderken yaşadıklarımız anlatılması imkansıza yakın , tarifi mümkün olamayacak bir eğlence idi.Sadece tren yolculuğundaki eğlence için bir daha yapılabilecek bir gezi.

Napoli yasak meyva gibi. Risklerine rağmen insanı kendine hipnotize etmişcesine çekiyor. Bir daha İtalyaya yolumuz düşerse en küçük deliğine dek gireceğim bir yer olacak. Zenginlik ve sefalet, inancın esasları ve yaşamın gerçeklerinin kimi zaman iç içe geçtiği kimi zaman karşı karşıya durduğu bir yer burası. İtalyada en iğrenç giyinen kadınlar burada. Sophia Loren de Napolili. İnanılmaz bir tezat daha. Şehir çöp içinde. Hoş, temiz olsa dahi yapılar öylesine uyduruk ki insanın hayal gücü bile pek etkili olamamakta. Bir başka Napolili, Neron ‘un arbiter elegantiae ‘si Petronius görse neler hissederdi.

Napoli duomosunun azizi San Gennaro. Yılda üç kez ve her sene aynı tarihlerde olmak üzere tüplerde saklanan kanının sulandığına inanılmakta. Kan sulanırsa o yılın iyi geçeceğine inanılmakta.

Napolili ortalama insanın hayatta iki korkusu var. Biri Napolinin küme düşmesi, diğeri ise Vezüv ‘ün patlayarak bu kez Napoliyi yok etmesi. İlkinin gerçekleşme ihtimali daha düşük olsada Napolilileri daha fazla korkuttuğu aşikar. Vezüv için ise beklemede deniyor. Yirmibeş senede bir patlaması gerekirken 1944 ‘ten sonra hiç bir patlama olmaması Pompei örneğini hatırlatıyor.

Bakalım bir daha Napoliye mi geleceğiz yoksa Napoliden kalanları görmeye mi?

 
Toplam blog
: 35
: 3517
Kayıt tarihi
: 10.08.09
 
 

Gezmeyi severim. Aileden gelen bir alışkanlık bu. Ufacıktım gezdiğimi hatırlıyorum. Gezeceğim. Ağ..