Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ocak '09

 
Kategori
Felsefe
 

Tavşan bu

Tavşan bu
 

Evde yeni bir canlı var, uzun kulakları ve koca kahve gözleriyle sev beni diye bakıyor. Yeğenime almış ablam ve bizim cimcimenin okuldan dönünce görmeyi arzuladığı tek canlı. Acıyorum hayvana tüm gün kafeste diye, Allah’tan bizimki alıyor ve mıncıklıyor nazikçe ve o da çizgi film seyrediyor ve oturuyor kanepede altındaki örtüsüne kahverengi incilerini bir bir dizerek… Bizim zilli evde yok bugün ve tavşancık da tüm gün kafesinde sıkılmasın diye koydum onu koltuğumun üzerine, tabi ki örtüsüyle birlikte. Biraz sevdikten sonra izledim onu uzaktan. Nerede olduğuna bakındı önce bir, sonra da koltuğun kolçaklarına tırmanmaya çalıştı ama örtüyle beraber kayınca pes edi verdi hemencecik… İki tur attı koltukta, aşağıya baktı, daha doğrusu koklamaya çalıştı ve inemeyeceğine kanaat getirince koltuğun ucunda en rahat pozisyonunu aldı, uyuklama ve ayıklık arasında gidip geliyor.

Tavşan bu… Hızıyla ayaklarıyla tanınmaz mıydı... Doğduğu andan itibaren kafeste olduğundan dolayı mı atlayıp koşamayacağına inancı, halbuki koltuk ne ki onun için. Yoksa tutsaklık mı tembelleştirmiş, unutturmuş ona bir şeyleri. Bir gün onu çayırlara salsak ve akşam geri kafesine koysak o zaman koltuktan bir zıplayış da atlar mı acaba. Potansiyelinin farkında olmadan yaşamak mı en büyük tutsaklık yoksa.

 
Toplam blog
: 8
: 1055
Kayıt tarihi
: 08.01.09
 
 

Uzun yıllar yurt dışında yaşadıktan sonra Türkiye'ye dönmeden önce Ingiltere'de Rehberlik ve Psikolo..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara