- Kategori
- Deneme
Tek başıma hayat

Anarschi.com
Tek başıma yaşıyorum hayatı. Ağır ağır… Sindire sindire… Öyle istediğimden değil de hayatıma giren bir kadın yüzünden. Gündüzün aydınlığında bulduğum ama hayatımı onun karanlığında kaybettiğim bir kadın. Öyle bir karanlık ki sorma gitsin göz gözü görmüyor buralarda. Kalbim atıyor da nabız seslerim duyulmuyor. Aslında yaşıyorum da hiçte öyle gelmiyor nedense bana…
Mutluluğu bilmezdim ben, sadece gülmekten ibaret sanırdım. Ne zaman ki onu gördüm içimi dinmek bilmeyen bir heyecan sardı. Gerçek Aşkı ilk orada öğrendim ve ilk aşkımı orada kaybettim. Meğerse benim zannettiğim Aşk başka kalplerde hayat bulmuş… İlk mutsuzluğumu tarif edemedim kimselere sadece hayattan bir benzetme sunabildim kimilerine… “Tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin ardından hayatını kaybeden annesi gibi” böylesine talihsiz bir hayat işte… Ne güle bildim halime, ne de ağlayabildim kendime. O gün hayatla olan tüm bağım koptu, o günden beri sarhoş bir ayyaş gibi sadece benim etrafımda dönen dünyayı seyretmekle yetindim. Günler geçti, Aylar geçti ama ne yaram geçti, nede içimde ki sızım. Acıma tuz bastıkça daha da büyüdü, daha da genişledi.
Bir gün kendi hayallerimde kaybolmaya karar vermişken, başkasının hayalleri sardı etrafımı. İstemeden, bilemeden sadece dinlemek kaldı bana. Sevdiğim kadının hayallerini dinleyip durdum dakikalarca, saatlerde, günlerce… Hayatımdan geriye bıraktığım son 5 dakika da sevdiğim kadının düğününe katılmış, çocuklarını sevmiş ve iki insanın mükemmel birlikteliğine seyirci kalmıştım. Ve acım artık sızlamıyordu. Çünkü öylesine büyümüştü ki artık sadece ateşe atılmış biri gibi çığlıklar içerisinde haykırıp duruyordu. Ve ben hayatın ne kadar acımasız olduğunu sevdiğim kadının hallerinde öğrendim.
Aylar, yılları kovaladı ama hayatımda değişen hiç bir şey olmadı. Belki biraz yaşlandım, belki birkaç saç telim beyazladı ama acım hiç dinmedi. Ta ki onca zamandan sonra aldığım bir ayrılık haberinden sonra… Hayatta ilk kez kendimi birilerinin acılarından dolayı mutlu hissettim. İlk kez “hüzün” bana kaybettiğim mutluluğumu kazanabileceğime dair bir umut verdi. Ve ben ilk kez hayatın bana doğru döndüğünü hissettim.
Güldüm, eğlendim. Sevdim, sevildim… Amansız yağan yağmur altında aynı şemsiyede birbirine yaslanmış iki insandan biri oldum hep, günlerce mutluluk çığlıkları ile uyandım. Her sabah, bir sonra ki güne şükrederek yaşadım hayatı, çünkü hayat ilk kez bana yarını değerli kılacak kadar güzel bir hediye sunuyordu. Günlerce uyanır uyanmaz sevincimi yaşamak için koştum durdum. Metreler, Kilometreleri kovaladı ama ben hiç yorulmadım. Her gün onu daha fazla görebilmek için daha erken hazırlandım, yürüdüğüm yollardan hep koşarak geçtim. Karşılıklı oturup yemekler yeyip, çaylar, kahveler içerken ben sadece onu seyretmekle yetindim. Onu bir dakika fazla görebilmek için çalıştığı cafede oturup bütün gün seyrettim.
Ve tüm bunları yaşarken. Hayatın ne kadar acımasız olduğunu aklımdan çıkarabildim. Anlaşılmaz telefon konuşmaları, kafaların kaldırılmadığı mesajlar ve benim o içime doğan şey. Evet gerçek oldu o şey, tıpkı her zaman olduğu gibi bu seferde içimden düşündüğüm ama söylemeye korktuğum şey gerçek oldu. Benim çiçeğim yine başkasında çiçek açtı. Ve tüm bunlar olurken yine bana susup seyretmek kaldı. Ben bu anı bir yerlerden hatırlıyordum ve bu sefer bu kadar acımasız bir ACIyı kaldırabilecek kadar sağlam değildim.
Ağır ağır geri çekildim. Kendi benliğime iyice sıkıştırdım kendimi… Konuşmak, Haykırmak yerine susup kaldım. İçimden içimden haykırdım belki ama kimseler duymadı beni. Sonra bırakıp gitmeye karar verdim acılarımı, sohbetlerimi her nerde neyi yarım bıraktımsa orada bırakıp kaçmaya başladım. Her kim sorsa bu saatten sonra zerre sevgim kalmadı dedim. Her ne ettiysem bir karınca kadar yol alamamışım meğerse. Ben kaçtım belki ama hayatta hep kovalamış durmuş.
Tekrar o acımasız ızdırap başladı, içim içim yanmalarım başladı ve ben bu ızdırap’a dayanamadığım bir günde kendimi bir intihar sahnesinin başrol koltuğunda buldum. Beni bu yoldan döndürecek biri yoktu belki yanımda ama içimde ki ses çok yalvardı, çok haykırdı… Tam elveda sözcüklerini ederken bu acımasız Dünya’ya ilk kez doğru bir söz duydum hayatın derinliklerinden “. ” Sen bu acılarda yanarken, onun yanmalarını görmeden mi gideceksin? Öyle ya hayat bir sana değil, gün gelecek oda hatalarının ızdırabın da kavrulacak. “
O günden beridir Tek Başıma bir HAYAT sürüyorum ve Hayat’ın derinliklerinden gelen sözün gerçeğe kavuşacağı günü bekliyorum. Öyle ya hayat bir bana değil, gün gelecek sende benim gibi için için yanacaksın. Ve son bir sorum var sana…
Mutluluğu sende öğrenmişken,
Bana verdiğin bu acı ne diyeydi ?
Ayhan Aydoğan.
Anarschi.com Blog Yazarı