Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

19 Ocak '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Tek kişilik soykırım!

Tek kişilik soykırım!
 

BAYRAĞIMIZ HİÇ BU KADAR KİRLENMEMİŞTİ !


TEK KİŞİLİK SOYKIRIM !

Bu yazıda her hangi bir düzeltme yapmayı, oturup tekrar okumayı, imlalarına filan dikkat etmeyi boşverdim bugün. Çünkü içimdeki ilk duygular önemli şu anda. Bir yazarı öldürdüler. Ermeni bir yazarı... Çok değerli, çok insan, hiç tanımadığım halde resmini her görüşte içimde bir dostluk duygusu yaratan bir adamdı o.

Çok üzüldüm... Lanet olsun dedim. AB yi filan hiç getirmedim aklıma. Zaten yitirilmiş bir savaş bölgesini düşünüp hayıflanmadım... Şimdi o bölgeye bir insan düştü, kuşku tozlarını yeniden havalandırarak! Bir kişilik bir soy kırımın tek şehidi olarak!

SORDUKÇA UTANIYORUM!

Bu ne biçim geri kalmışlıktır ki bir yazar öldürülebiliyor bir kalabalık caddede... Arka planda tarihi görenler Reichtag yangınını ve dağılan kitap küllerini de görecekler şimdi... Bizim bir caddemizde...

Bu nasıl bir planlanmış ve yönlendirilmiş bir kindir ki 18 yaşındaki bir çocuğun eline silah tutuşturulup, salıveriliyor insanların üstüne.

Faşizmin insan kökenli olduğu konusundaki inancım şimdi daha da güçlü... Hiçbir ideoloji bunca on yıllar sonra bir hesaplaşma duygusu yaratamaz...

Bu eylem, asırlık hesaplaşma duygusunu bahane ederek kişiliğinin her ezilişte oluşturduğu ve ancak hınç enerjisiyle çıkılan basamaklara tırmanarak kendine yeni bir dövüş ringi yaratmak isteyen ruh hastalarının eylemidir..

Bu kişilik bozukluklarından, bu ezilmiş ruhların canavarlaşan indifaından kurtulamazsa insanlık; daha pek çok raf ömrü bitmiş teoriler, inanışlar bahanesiyle insanlar öldürülecektir.

18 yaşında bir kişinin ancak havai fişek parlamaları kadar cılız duygularını, bir magma sıcaklığına döndürten yalanlarla ateşleyen ruhlar kimbilir daha hangi cinayetlerle parçalanmış kişiliklerini ve şizofren varlıklarını bu dünyada ve aynalar karşısında geçerli sayacaklar.

Bedenlerinden çok daha fazla yer tutan karanlık gölgelerini hangi aydınlık insanların ışığını karartmakta kullanacaklar?

Haydi bakalım eski solcu, yeni entel, popüler kültürün en azılı elemanları, sarılın kağıda kaleme. Senaryonun adı belli.:

KURTLAR VADİSİ OSMANBEY

Konuyu Ermeni cemaatinin Türklere ennn! düşman üyesi Hrant Dink in eline silah verilen bir devlet kahramanı! tarafından öldürülmesinin ardından çıkan olaylar olarak ele alın.

Polat Alemdar bu vesile ile Ermeni Patriğinin de nasıl bir azılı katil olduğunu kanıtlasın ve eline silah verilen devlet zorbası bir velet te Trabzondaki bir papazı temizledikten sonra, Polat; onu seyreden koyun beyinlilerin zihnini yansıtan koyun gözleriyle bir tirad döktürsün...

Valla durmayın, sonra zamanı geçer. Balık hafızalı bir kalabalık olduğumuz gerçeğini göz önüne alarak senaryoyu yardımlaşarak yazın. Biraz paranız eksilir ama, gün bu gün yani...

Yurt dışındaki Sevgili dostlarıma da kendi topraklarını bırakıp gittikleri için en ufacık bir vicdan azabı çekmemelerini öneriyorum.

Duygusal yapıdaki o insanlar bir insan açlık grevi yapmadan, ya da böyle canice saldırılara uğramadan kaç yıl daha gezdirirdi varlıklarını bu cinayet tohumlarının bir mayın gibi bastığın her yerde boy verdiği Türkiye Topraklarında...

Şimdi bir başkaları için o kadar kaygılıyım ki; isimlerini telafuz etmek bile istemiyorum... Ama gelip geçici koruma tedbirlerinin yumuşatıldığı uzak dönemleri bekleyen nice katillerin olduğunu biliyorum.

O tetiği çektirenler her kimse onların ne kadar iğrenç, ne kadar zavallı, tarihte kendisine hiç yer bulamamış olmanın bir harabeye çevirdiği kişilikleri arasından sıyrılan eski püskü bir Truva atının içinde sinsice bekleyen birer anti- insan virüsü olduklarını hepimiz görmeliyiz artık.

Bunun için suçlular ve maşaları yakalanmalı, hiçbir düşüncenin hafiletici neden sayılamayacağı insanlık mahkemelerinde yargılanmalıdırlar.

Görülen odur ki sadece toplumlar değil, bireyler de bu başıboş, ve çaresi ancak nesillerin eğitiminde saklı anarşist patlamalara karşı artık savunmasızdırlar.

Bu bir cemaat, ya da Ermeni Türk husumeti değildir... Bu böyle bir husumeti varmış gibi göstererek, kendi varlığını onu hiç önemsemeyenlere ilan etme savaşıdır...

Bu iddia öyle boyutlara varır ki sadece ölerek bile bu varlığın bir an için söz konusu edilmesine razı olabilir anarşist ve sınırları belirlenmemiş özgürlüklerin hepsini kendisine tanımış zavallı insanlar!

Bu denli ilerlemiş bir teknoloji ve iletişim çağında, ancak geride kalanların, unutulanların son bir umutla attıkları uçurum riskli adımları bir dava, bir inanış şemsiyesi altına koymayalım artık; eğer gerçekten masum insanların varlığını dünyaya duyurmak için değilse...

Hrant Dink le birlikte eksilen bir şeyler olacaktır toplumda... Sıradan insanların ölüp giderken bıraktıkları küçücük boşluktan çok daha büyüğü, bir kaos boşluğu olarak dolduracaktır içimizi...

Yazıklar olsun bize... Yazıklar olsun bu ortamın yaratılmasına elindeki medya, iletişim yaygınlığını kullanmayıp seyirci kalan ve bu nedenle biraz da sebep olan tüm etkili, yetkili insan müsveddelerine...

Ben inanıyorum ki birgün kendisini yeni bir insanın yaratılmasına koşullandıracak olan Tanrı; elbette ki bu dev egolu, yabancılığı yalancılık düzeylerinde seyreden insan müsvettelerini temize çekmeden yaratacaktır daha insan bir insanı...

Ben Sevda Kaynar; Hrant Dink in anısı önünde saygıyla diz çöküyorum... Onu hiç tanımadım ama şimdi bu elem verici olay nedeniyle bile olsa, bilinçli olarak yanyana getirmiş bile olsam; ikimizin isminin aynı satırda geçmesini kendim için bir gurur olarak görüyorum.. Hepimizin başı sağ; direnme ve gerçekleri görme gücü sağlam olsun !

(İki yıl önceki yazım. Değişen bir şey yok )

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara