Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Tek yaprak Öykü Konsepti

Tek yaprak Öykü Konsepti
 

Dr. Erdener ILDIZ

14 Ağustos 2013

Öykü yazarken, yazar kafasında bir şeyler kurgulasa bile, çoğu kez yazarın kurguladığıyla ortaya çıkan öykü farklı olur. Yazarken öykü sizi alır götürür.

İlk dönem yazılan öykülere baktığımızda uzun, mekân, karakter ve nesne anlatımlarına rastlarız. Toplumlar geliştikçe, bu yazım türü giderek farklılaşmış ve kısa öyküler daha ağırlıklı verimlenmeye başlamıştır.

Toplumların gelişmişlik düzeylerinin düşük olduğu dönemlerde, insanların fazla hareket imkanları yoktu, bulundukları köy ya da kasabadan çıkmadan yaşamdan göçen bir çok insan vardı. Bu insanlara kendi yaşantılarının dışındaki bir mekânı, karakteri ya da nesneyi, onların hayal etmesini sağlamak için, uzun uzun anlatmak gerekiyordu.

Çölde yaşayan bir insana, kutuptaki insanın tipini, yaşadığı mekânı, kullandığı nesneleri, uzun uzun tanımlamazsanız, o kişinin o öyküyü okumasını sağlayamazsınız. Gözünde canlandıramadığı karakter, mekân ve nesnelerle dolu bir anlatım okuyucuya sıkıcı gelebilir.

Ancak trenlerin, uçakların hayatımıza girdiği, insanların daha uzak mekânlara gidip, değişik insanlar ve nesnelerle temas ettiği bir ortamda, bu kişilere uzun uzun zaten bildikleri şeyleri anlatmanın bir anlamı yoktur. Bu nedenlerle, öyküler giderek kısalmış ve kısa öykü yazan yazarlar çoğalmıştır.

Günümüzde ise toplum, sanayileşmenin ötesinde, artık bilgi toplumu noktasına gelmiştir. Hızlı bilgi akışıyla dünyanın her yerindeki insanlar, dünyanın her yerindeki olup bitenden haberdar olabiliyorlar. Radyo, televizyon, telefon, internet vb gibi iletişim araçlarıyla her türlü sesli ve görüntülü iletişimi sağlıyorlar.İletişimin bu kadar geliştiği ortamda,  insanların yöresel dil, giyim ve yaşam farklılıkları bile neredeyse kalmamış durumda

Çölde yaşayan bir kişiye,  uzun uzun kutuplarda yaşayan bir insanı, onun yaşadığı mekânı, kullandığı nesneleri anlatmanıza artık ihtiyaç yoktur. O zaten bunları fazlasıyla biliyor. Uzun uzun bunları anlatmaya kalktığınızda okuyucuyu sıkar öykünüzü kimseye okutamazsınız. Tabir caiz ise tereciye tere satmanın zamanı geçti artık.

İnsanların tweeter gibi sosyal ağlarda 140 karakterle hızlı bir şekilde iletişim kurduğu bir ortamda uzun uzun yazılmış öyküleri kimseye okutamazsınız. Belki böyle öykülerin üç-beş meraklısı çıkabilir (hâlâ kendini geleneksel öykücülükten kurtaramamış) ama geniş kitleler bu tür öykücülüğe artık prim vermiyor.

Öykü yazarları da kendilerini geliştirmeli, az lafla çok şey ifade etmeyi öğrenmelidirler. Aldım kalemi elime; özgürüm, istediğim gibi sayfalarca yazarım diyen bir yazar, artık geniş kitlelere öykülerini okutamaz. Mikro öykülerin hızla yayıldığı bir ortamda, uzun öykücülük dönemi artık kapanmıştır. Tabi herkes istediği gibi öykü yazmakta özgürdür ama okuyucu kitlesi de istediği öyküyü okumakta özgürdür, bunu da unutmamak lazım.

O halde ne yapmak gerekiyor. Bu sorunun cevabı “Tek Yaprak Öykü” konseptidir.

Tek yaprak öykü konsepti ne ola ki diye soranları duyar gibiyim. Hemen açıklayayım:

Öykü tek yaprakla sınırlanacak. Tek yaprağı aşmayacak. Tabi bu tek yaprakta o kadar kocaman bir yaprak değil. Bir standardı var. 13.5x19.5 cm ebatlarındaki bir öykü kitabının yaprağı. Peki, bu yaprağa karınca duası gibi bir karakter ve font kullanarak uzun bir öykü yazabilir miyim diye soranlara cevabım ise hayır. Onun da bir standardı var. Bu tek yapraklık öyküyü arial  karakteri ile ve 12 font u kullanarak yazacaksın. Bu standartlarda bir yaprak içinde öykünü oluşturabiliyorsan “Tek Yaprak Öykü “ konseptine uygun bir öykü yazmışsın demektir.

Öykücülük az lafla çok şey söyleyebilme sanatı değilse, nedir?

 

  

 
Toplam blog
: 80
: 805
Kayıt tarihi
: 25.09.07
 
 

Elektronik yüksek mühendisiyim. Bilgisayarlı kontrol sistemleri üzerinde doktora yaptım. Bir  şirke..