Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Tekel İşçisi Direnişin Simgesi

Tekel İşçisi Direnişin Simgesi
 

Gecenin ayazında karın beyazı, Ankara sokaklarına vurduğunda, insanın yüzü kaskatı kesilir ve o kuru ayaz, insanı canından bezdirecek hale getirir ya, o karda, o ayazda, o kuru soğukta sokakta yürümek bile cesaret isterken, kaç günden beri yurdun dört bir yanından Ankara’ya sökün edenler, o ayazı iliklerinin her zerresinde yaşamaktalar. Yakılan ateşlerin etrafında halaylar çekerek, sloganlar atarak dirençlerine direnç katma çabasını, kendilerini küstahi bilinç ekseninde karşılayanlara bir bir hatırlatıyorlar. Gözlerinin içine sokuyorlar. “Haklıyız kazanacağız” şiarını. Her biri yokluğun o apansız çemberinde bu günlere geldi. “Kendim için istiyorsam nağmerdim” özdeyişininde içini dolduruyorlar. Her biri hayata tutundurmak zorunda olduğu birer ailenin sahibi ve minicik birer çocuk büyütmenin derdinde. Vicdanen nasıl düşünmek gerekirse, o şekilde düşünmek biz doğulu toplumların özündedir.

Yurdum insanı ki her biri duyarsızlık timsalidir zannımca, lakin hak arama mücadelesi karşısında, her “insanım” diyenin vicdanını, yüreğini Ankara’ya doğru çevirdiği, Tekel İşçisine göz kırptığıda bir gerçektir. Bu bilinç karşısında her zaman hayret etmişimdir ve bu sebepten dolayıdırki işin felsefesi, sosyolojisi, iktisadı ifadesiz terimler olmaktan öteye gidemiyor ve statükocu kanadın, o veciz ifadesi olan “Halk eşektir anlamaz” zırvasıda buhar olup uçmak noktasına geliyordu. Zira halk anlamaktadır, hemde her şeyi ve bence o duyarsızlık timsali olarak nitelemiş olduğumuz halkımız, bu toplumda olan biten her şeyin hemde en ince ayrıntısından hiçde kendisinden beklenmeyecek düzeyde haberdardır. Tavrını almaktadır, çizgisini belirlemektedir ve bu davranışları gereğide saygıyı fazlasıyla hak etmektedir halkımız.

Tekel İşçileri kendilerine dayatılanı elinin tersiyle itecektir, çünkü tarih bize bu gibi mücadelelerin sonunu bir dolu örnekle göstermiştir. Ve günümüz terminolojisinin has kavramı olan neoliberalizmin has temsilcisi düzen iktidarı, şamarı suratının tamda ortasına yiyecektir.

Biz, yani en nihayetinde sıradan vatan evlatları, şu 4-C denenin ne olduğundan bi haberiz. Bildiğimiz o durki “12 bin Tekel İşçisi 31 Ocak 2010 tarihinden itibaren farklı kamu kurumlarına kaydırılarak 4-C statüsünde çalıştırılacaktır.” Tabi işin bu yanını anladık anlamasınada lakin halen şu 4-C denen kavramın ne anlama geldiğini dair net bir fikir sahibi olamadık. 4-C denen şu ucube kavramın ne olduğunun en yalın ifadesi “Geçici ve Sözleşmeli çalışma şekli” Pek tabiki hiç kimse saf değildir ve iş cüzdan hadisesine geldiğinde ve bu işin sonunda “yaşam” gibi can alıcı bir husus söz konusu olunca “Halk eşektir“ özdeyişi, her hattı ile çöküntüye dönüşür. Ve siz, yani siyasal iktidar, insanları en absürd tarafından yaşam mücadelesi içerisinde yaşayamamak gibi bir korkunun içerisine iterseniz, ortaya işte Tekel İşçsinin yılmaz, bitmez ve tükenmez mücadelesi çıkar. Geçici ve Sözleşmeli Çalışma şekli kavramı ile yıllarca çalışmış olduğu kurumdan bir çırpıda insanları bir başka yerlere kaydırıp, özlük haklarına göz dikerseniz, emeklilik haklarını hiçe sayarsanız, ücret ve iş güvencesi gibi özlük haklarına yönelik saldırıyı hiç tereddütsüz işçinin üzerinde uygulamaya kalkarsanız kaya gibi sert bir mücadelenin içerisine dalan muhataplar bulursunuz karşınızda. Bu insanları işçiden saymazsınız ki durum vaziyet bu minvaldedir, 657 sayılı kanunun 4-A bendinde memur olarakda görünmecek olan Tekel İşçileri, 10 ay çalıştırılıp, 10 ay üzerinden ücretlendirilmekteler. Çıplak maaş ve yan ödeme diye her hangi bir ek ödemede söz konusu değil. Kaldıki 4-C bu kadarla sınırlıda kalmıyor ve işçiye son kertede en feci darbeyi her yıl yenilenen sözleşme ilede vuruyor ve emekli maaşının yarı yarıya düşmesine neden oluyor. Yetmiyor bunca ceza, sözleşmenin feshi halinde ihbar ve kıdem tazminatı adı altında her hangi bir tazminat alamıyor işçiler. Ve ayrıca 4-C, çağdışı bir başka uygulamayı daha işçiye dayatıyor. “Sendika üyesi olamazsın”. Anayasaya aykırı olan bu hükmüde uygulamaktan iktidar partisi imtina etmiyor.

Şu yukarıda bir nebze olsada ifade etmeye çalıştığımız Tekel İşçisine dayatılmaya çalışılan ilkellikler karşısında, kim olsa o siyasal iktidara ve o rejime öfke kusar. İşte Tekel işçiside bunu yapmaktadır ve Ankara’nın karında, kuru ayazında öfkesini iki aydır aralıksız bir şekilde kusmaktadır. Kızının cenazesini kaldırıp, soluğu direnişte alan işçinin kaybedecek daha neyi vardır?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..