Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '12

 
Kategori
Eğitim
 

Tekerleme yoluyla Eğitim

Mersin Mimar Sinan İlköğretim Okuluna, ününü duyduğumuz Saadet Öğretmeni tanımak, öğrencileriyle ilişkisine tanık olmak, uygulamalarını yakından görmek için Çukurova Üniversitesi Eğitim Bilimleri Öğretim Görevlisi hocamız ve bir grup arkadaşımızla Mersin’e gidiyoruz.

Okul, Mersin’in ücra bir köşesinde. Okula girdiğimizde bizi okulun müdürü Kutlay Su Bey karşılıyor ve bizi Öğretmenler odasında ağırlıyor. 103 öğretmeni ve yaklaşık 1700 kadar öğrencisi olduğundan bahsediyor. Bölge ve okul sakinleri genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesinden gelmiş. Çoğu zaman eylemlerle, biber gazıyla karşı karşıya kalan bu bölge ve okulda verilecek eğitimin işlenmiş bir mücevher kadar değerli olacağını düşünüyorum. Sıcak sohbetimiz devam ederken bir yandan çayımı yudumluyor, bir yandan Müdür Beyi dinliyorum. Diğer yandan da öğretmenleri süzüyorum. Dikkatimi en çok çoğunluğun genç olması çekiyor. Bir an için kendimi öğretmen olarak hayal ediyorsam da bu durum fazla sürmüyor.

Oysa uzun zaman önce bırakmıştım hayal kurmayı. Tekrar hayal kuracağım anları düşünürken, kapıda beliriveriyor Saadet Öğretmen. Sanki ilk defa değil de yıllar öncesinden görüşüyormuşçasına sıcacık selamlıyor bizi. Saadet Öğretmenin mesleğinde titiz ve zamanının kıymetli olduğunu, ‘Hadi arkadaşlar sınıfa çıkalım, öğrencilerim sizleri merakla bekliyor’ deyişinden anlıyorum. Ve sanki yüreğinin kıpırtılarının yüzüne yansıdığını hissediyorum.

Sınıfa doğru ilerlerken, koridorun o dar merdivenlerde adını koyamadığım bir şeyler hissediyorum. Ve sınıfa girdiğimde adını koyabiliyorum artık: “Özlem”. Evet, bu sadece bir “özlemdi''. Bu özlem, çocuk masumluğumu kaybedişimin, yer yer iple boynumuza astığımız kokulu silgilerin, tebeşir kokulu sınıfların, kareli masa örtülerinin, öğretmenimden yıldız almanın, ayaklarımı yerden kestiği o günlerin özlemiydi. Daha önce bu kadar büyüdüğümü, o günlerin ne kadar eskide kaldığını, bu ana kadar hiç bu kadar canlı hissetmemiştim. Hayatta bu kadar mı kaybolmuştum? Yıllar mı hızlanmıştı, ben miydim hızlı olan? Yoksa ben miydim renk değiştiren, hayatında o masumiyeti kaybeden?

Bir kız çocuğu takılıyor gözlerime. Gözleri yosun yeşili. Kirpikleri o kadar gür ki kaşlarını tarıyor. ‘Hoş geldin abla’ diyor, ‘Sağ ol tatlım, hoş buldum’ diyorum ama duygularımı açığa vuramıyorum. İçimden yanaklarını sıkmak geliyor. Yapamıyorum ama. Neden yapamadığımı da bilmiyorum. Sadece omzuna dokunmakla yetiniyorum. Bu küçücük davranışım bile, onu mahcup bir mutluluğa büründürmeye yetiyor.

Bu uygulamalı eğitimde, Saadet Öğretmenin birçok faaliyetine tanık oluyorum. Bunlardan en çok dikkatimi çeken, “tekerleme” etkinliğinden söz etmek istiyorum. Tekerleme deyip geçmeyin, sakın. İlk bakışta anlamsız gibi görünen bu tekerlemelerin, Saadet Öğretmen ve öğrencileri için değeri büyük.

Saadet Öğretmen, yirmi kadar uzun ve karışık sözcüklerden oluşan bu tekerlemeleri önce öğrencilerine ezberletip, daha sonra şarkı haline getirerek, onlara el, kol ve mimik hareketleriyle anlam kazandırmış. Bunları bize göstermek için, hemen bir öğrenci kaldırıyor tahtaya. Öğrenci, bütün tekerlemeleri bir çırpıda, dili hiç dolaşmadan, hiç yanılmadan hatta arada nefes bile almadan söyleyiveriyor. Bu tekerlemelerin, ‘iğne battı, canımı yaktı’, ‘bisiklete bindik, karıncayı ezdik’ gibi basit tekerlemeler olduğunu düşünmeyin sakın.

“Bir berber bir berbere, bre berber, beri gel, diye, bar bar, bağırmış.” “Çatalca’da topal çoban, çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalca’da topal çoban, çatal yapıp çatal satar, karı için Çatalca’da topal çoban, çatal yapıp çatal satar.” tarzında bugün (diksiyon) eğitiminde yaygın olarak kullanılan, biz büyüklerin dahi hızlıca, tekrarsız ve yanlışsız söylemekte zorlandığı konuşma tekerlemeler bunlar. Sonra üç öğrenci daha kaldırıyor tahtaya, biri başlıyor tekerlemeleri söylemeye. O durunca diğeri devam ediyor ve sonra diğeri. Yine hiç durmadan, şaşırmadan, tekrarlamadan söylüyorlar tekerlemeleri.

Ayrıca, şarkı biçimine getirilerek söylenen tekerlemeleri bir öğrenci arabesk, diğer bir öğrenci pop tarzında söylüyor. Böylece, müziksel-ritmik zekanın öğretimde uygulanması gerçekleştirilmiş oluyor. Saadet Öğretmen, tekerlemelerin aynı zamanda geçerli anlamlarının olduğunu da öğretiyor. O bunları öğretirken, öğrencileri, tekerlemenin anlamına göre el, kol ve mimik hareketleri yapıyor.

Yapılan bu etkinlik öğrencinin konuşma ve devinişsel gelişimine etki etmenin yanında, ona günlük yaşamda uygulanabilir pratik bir dil kazandırıyor. Öğrencinin sözcük dağarcığı gelişiyor ve sık sık yapılan tekrarla dilsel bellek gücü artıyor.

Öğrenciler tekerlemeleri, diğer etkinliklerinin yanında, ağızlarında kalem tutarak da çok hızlı ve anlaşılabilir şekilde söyleyebiliyorlar. Böylece öğrencilerin dil sınırları genişletilmiş ve alıştırmalar yaptırılarak güçlendirilmiş oluyor.

Evet, başta demiştim tekerleme deyip geçmeyin, diye. Saadet Öğretmen de deyip geçmeyin. Tekerleme etkinliği, Saadet Öğretmenin uygulamalarından sadece bir tanesi. O daha birçok uygulamasıyla, zihinsel ve duygusal yönden öğrencilerini fethetme yolunda ışık saçmaya devam ediyor. Öğrencileri de tıpkı kelebeklerin ışığa koştuğu gibi ona koşuyor.

Saadet Öğretmen öğrencilerine hem saygılı, hem de sıcak ve içten davranıyor. Onun öğrencilerine böyle dokunması, saçlarını okşaması, yanaklarını sıkması dikkatimi çekiyor. Yine dalıyorum ilkokul günlerime. Bana göre o zamanlar öğretmen bir tabu gibi dokunulamaz, erişilemez, ulaşılamaz bir varlık idi. Oysa şimdiki ben olsaydım, gider sıkıca sarılırdım öğretmenime.

Şimdi anlıyorum, o yosun gözlü kız çocuğunun yanaklarını neden sıkamadığımı, neden sadece omzuna dokunmakla yetindiğimi. Çünkü henüz ben bir öğretmen değilim. Onun için uzak duruyorum, dokunamıyorum yanaklarına.

Çıkışta gözlerim arıyor yosun gözlü, gür kirpikli kızı. Oysa o, çoktan kalabalığa karışmış…

 
Toplam blog
: 3
: 854
Kayıt tarihi
: 29.11.12
 
 

Çukurova Üniversitesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği bölümünde okumaktayım. ..