Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Mizah
 

Teknolojik sapıklıklar

Teknoloji geliştikçe, eski telesapıklar kılık değiştirerek çıkıyor karşımıza...

Yaz aylarıydı. Genelde eve girer girmez kapattığım cep telefonumu, çocuklarım tatilde olduklarından, açık tutuyordum. Bir gece uykumun “kıçta pireler uçuşma” aşamasında zangır zangır çaldı. Yerimden fırladım, “euzi billahi mineşşeytani racim...” diyemeden açma tuşuna baştım. Karşımda bir ses:

"Villa Yener’de alarm var!... Villa Yener’de alarm var!...”

Bana ne ulan! diye bağırdım, ama kaşımdaki hâlâ aynı teraneden çalıyor:

“Villa Yener’de alarm var!... Villa Yener’de alarm var!...”

O anda köşeli jetonum düştü ve anladım ki, çenemi boşuna yormanın bir anlamı yok, önceden kaydedilmiş bir ses bu.

Villa sahibini bir güzel kalayladıktan sonra pirelerin kaldıkları yerden uçuşmalarına izin verdim...

Ancak bu iş bulaşıcı hastalık gibi. Yakalandınız mı, kurtulamıyorsunuz bir türlü. Ondan sonraki her gece el ayak çekildiğinde telefonum çalıyor; bildiğim tüm küfürleri, gıyabında Villa Yener’in sahibine saydırmama sebep olan o nakaratı tekrarlıyordu:

"Villa Yener’de alarm var!... Villa Yener’de alarm var!...”

Telefonun ekranında beliren numarayı arıyorum ama bir faks sinyalinden başkasını alamıyorum. Bilinmeyen numaralarda da Villa Yener kayıtlı değil. Çıldıracağım! Telefonu kapalı tutsam, ya çocuklardan bir haber gelecek olsa diye endişeliyim. Baktım olacak gibi değil. Cep telefonumun o güne kadar hiç kullanmadığım bir fonksiyonu sayesinde kurtuldum bu illetten. Villa Yener’in numarasını şirket faksına yönlendirdim. Artık her “Alarm var!” dediğinde karşısında anlayacağı lisanda karşılık veriliyor: Zırrr! Ve hatta zır zııır!

Ancak Villa Yener’in sahibi namazında niyazında bir adam olmalı. Nasıl beddua ettiyse, cep telefonumla ilgili dertlerim asla bitmedi. Villa Yener’den kurtulduğumun bilmem kaçıncı ayıydı, cep telefonum çaldı...

“Alo, buyurun!” diyerek açtım.

Karşımda bir kadın. Alo, hello, mello gibi herhangi bir giriş yapmadan doğrudan isimle hitap ederek konuşmaya girdi:

“Alo, Elif!”

“??”

“Elif, sen misin?”

“Hayır, değilim.”

“Elif! Sana diyorum...”

Bu kadarına pes denir ancak. Dayanamadım:

“Yahu hanımefendi, insanı kendinden şüpheye düşünüyorsunuz. Benim sesimi Elif’e nasıl benzetirsiniz? Yoksa aradığınız Elif erkek mi?”

Pardon diyerek kapadı...

Bir hafta kadar sonra telefonum yine çaldı, her zamanki gibi “Alo buyurun!” diyerek açtım. Yine aynı kadın. O olay sanki hiç olmamış gibi, yine aynı sözler:

“Alo Elif!”

Bu defa hazırlıklıyım, benim cevap farklı:

“Hayır, ben Ayten!”

Kadın bozuldu.

“Beyefendi niye dalga geçiyorsunuz?”

“Hangimiz dalga geçiyoruz, hanımefendi? İkidir bas bariton sesimi duyduğunuz halde, Elif diye hitap ediyorsunuz...”
Haklısınız, diyerek kapadı...

Anlayacağınız, demokraside olduğu gibi teknolojide de çareler tükenmez...

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..