Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Televole

Ülkemizde toplumun sahip olduğu kültürleri incelemek istesek bir sürü çeşidine rastlarız. Bölgesel kültürlerin yanında Tele vole kültürü de karşımıza çıkar. Bu kültür genç nüfusu etkisi altına almış, yurdun her yerine ulaşmış ve tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Toplum neyi talep ederse o kültürü benimsiyor. Arz-talebe göre gelişiyor.

Şimdiye kadar yazdığım köşe yazılarından sadece birkaç tanesi hariç diğer yazılar akademik ölçüde, motivasyonu sağlayıcı, topluma ve bireye bir şeyler öğreten, kazandıran türden yazılardı. Bu yazıları yazarken de aralarına birer soru sokuşturur okurlarımı düşünmeye ve düşündüklerini yorumlamalarını teşvik ederdim. Nerde? Bu tür yazılarıma iki ya da üç tane yorum gelir. Ama yukarda bahsettiğim gibi sokak dili ile ve mahalle dedikodusunu andıran bir iki yazıma hele bir bakın; vay sen misin bunu yazan. Gelen yorumlarda ne kişiliğim ve nede yazarlığım kaldı. Ne kadar fikir sahibi olmuşlar değil mi? Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak bu olsa gerek.

Kendimce toplumun değer yargılarını ölçmek için bir strateji geliştirdim. Yaşadığım yerde çevreme; —aramızda en çok yalanı kim söyler? Diye sorarım. Arkadaşlar birinin adını söylerler. (ismi lazım değil) Adını söylemekle kalmaz; - Öyle yalan söyler ki her yüz kelimeden hangisi doğrudur diye o doğru olan kelimeyi aramak gerek. Çünkü bu kadar yalan içine yanlışlıkla bir doğruda karışmıştır derler. - Peki, en doğruyu kim söyler? Yine bir arkadaşın ismini verirler ve —Öyle doğru ve mert biridir. Hep gerçekleri korkmadan söyleyebilen bir kişidir diye ilave ederler. Gelin görün ki o yalan söyleyen, bir şeyler anlatmaya başlayınca çevresinde en az on beş kişi bulunur, konuştuklarını dinler onu dinlerken şu bizim doğrucunun yanında üç kişiyi göremezsiniz. Doğrucuyu dinleyen hiç kimse olmaz. Her ikisine değer biçende bu toplumdur. İnsanlarımız kendi davranışı ile nasıl çelişkili hareket eder? Ben anlamadım siz anlamışsanız paylaşmalarınızı istirham ediyorum.

Ağzımızda sakız gibi her işin başı eğitim der işin içinden çıkarız. Hele geldiğimiz bu noktaya bir bakalım; Parlamento nedir? TBMM de kaç milletvekili var? Kaç yılda bir seçim olur? Türkiye de şimdiye kadar kaç Cumhurbaşkanı ülkeyi yönetti? İsimleri nelerdir? Memleketin en büyük sorunu nedir? Bu sorunlara sizce nasıl bir çözüm getirmek gerek? Yurdumuz da kaç coğrafi bölge vardır? Biz hangi coğrafi bölgede yaşıyoruz? ÖTV nedir? Benzin litresi kaç liradır? Kaçı vergidir? İstiklal Marşını kim yazdı? Vb gibi soruları sokaktan geçen herhangi birilerine sorsan kaç kişi doğru yanıt verebilir? Ama bir televizyon dizisinin oyuncusunu sorun. Ya da bir futbol takımı hakkında yorum yapmaya kalkın. Hele bir dokunuverin bin tane yorum alırsınız. Oyuncularının özel hayatlarını ayakkabı numarasına kadar öğrenirsiniz.

Seçimlerde sandıklara gidiyoruz. Kabinde upuzun bir liste. Partilerin adı ve seçilecek adayların ismi var. Oy verenlerin kaçı bu partileri tanıyor? Kaçı oy verdiği partinin liderini biliyor? Bırak sade vatandaşı parti delegelerinin kaçı partisinin tüzüğünü biliyor? O halde biz neyi seçiyoruz? Aslında kendileri seçip belirliyor biz de seçimcilik oyunu oynuyoruz. Çok azımız TV kanallarında gördüklerimizi tanır, iyi konuşan, iyi giyinen ve yakışıklı olanı beğeniriz. Bu da bizim verdiğimiz eğitim sonucunda oluşmuş kültürdür. Düşünen, yorumlayan, sorgulayan ve üreten birey yetiştirmeyi amaç edinmeyip; sürekli sınavlarla meşgul ederek koşulsuz itaat eden ve bilgi köleleri yetiştiren eğitimin sonucu budur.

 
Toplam blog
: 154
: 861
Kayıt tarihi
: 25.01.10
 
 

Rize nin Çamlıhemşin ilçesinde doğdum. 1969 yılında ilkokul,1972 yılında ortaokul,1975 yılınd..