Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

26 Ocak '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tembel bir İkizler Burcu elemanının ibretlik halleri!

Tembel bir İkizler Burcu elemanının ibretlik halleri!
 

Tam benlik...


İflah olmaz bir tembelim. Üşengecim. Oblomov’un vücut bulmuş haliyim. Ama hatırladığım kadarıyla hayatımın hiçbir döneminde de çalışmaktan, konuşmaktan, yazmaktan, gezip dolaşmaktan, hatta nefes almaktan bu kadar soğumamıştım. Yapılacak bir sürü iş, yazılacak bir sürü konu, okunacak bir dolu kitap var ama bende bunları yapacak heves yok. Yaptıklarım da zoraki. Biz İkizler’in ruh halinin havalarla yakından ilişkisi vardır. Umarım kapalı havadan kaynaklanan bir haldir bu…


***


Oblomov


“Oblomov” dedim de. Ne biçim bir karakterdir o da ya! Nefret etmiştim heriften. Karşımda duran canlı biri gibiydi. Her satırda artık bu kadar da tembellik olmaz diye kalkıp tokatlayasım gelirdi. (Oblomov: Rus yazar İvan Gonçarov'un aynı adlı romanının ana karakteri)


***


Ortada kuyu var yandan geç!

Tembellik faslından devam: Bohem öğrencilik yıllarım. Borç alıp Marlboro içiyoruz. Çay parasını zor buluyoruz ama Beyoğlu’nda yeni yeni yaygınlaşmaya başlayan barlarda, kafelerde garsonlara bahşiş bırakmayı hiç ihmal etmiyoruz. Bir bodrum katında oturuyorum. Bir gün koridordaki tavan lambası duyuyla, kablosuyla birlikte kopup yere düştü. O an acelem vardı, sonra süpürürüm diye üzerinden atlayıp çıktım. Kaldı öyle. Bir ay kadar. Eve gelen arkadaşları uyarıyorum, “dikkat, yerde cam kırığı var basmayın”. Hamarat ve merhametli bir arkadaş evin haline ve bana acıyıp evi dipten bacaya temizlemese kalırdı bir süre daha.


***


Aslında


Aslında bugünlerdeki tembelliğimin bir sebebi de biraz dağılmış olmam galiba... İşimin ve MB’nin haricinde birkaç yere ufak tefek şeyler yazıyorum. Yaz, yazdıklarının reaksiyonlarını kontrol et, başkalarını oku falan derken zaman akıp gidiyor. Hele sözlükler acayip zaman alıyor. Bir daldın mı çıkamıyorsun. Bu arada sevgili Kargamecmua’mızı bile ihmal ettik. Son iki sayıdır yazı gönderememişim.


***


Kargamecmua


Kargamecmua Kadıköy’de Karga Bar tarafından çıkarılan aylık bir dergi. Blogdan Kerem’le (Kara Karga) birlikte bir şeyler çiziktiriyoruz. Kerem epey zamandır yazıyor ben de birkaç ay önce katıldım ama tembellik dönemime denk geldiği için fazla verimli olamadım. Önümüzdeki maçlara bakacağız artık. Açılacağız inşallah. Kargamecmua’yı dağıtım noktalarından ücretsiz edinebilirsiniz. http://www.kargamecmua.org/
***


Saçma sapan bir anı


İlkokul ikinci ya da üçüncü sınıftayız. Okulun derslikleri yetersiz geldiği için bazı sınıflar bahçeye kurulan barakalarda eğitim görüyor. Bizim sınıf da onlardan birinde. Öğretmenler toplantısı nedeniyle dersimiz boş geçiyor. Öğretmenimiz uslu uslu oturun diye tembihleyip gitmiş. Kendi aramızda harala gürele vakit geçirirken, birden yan sınıftan bir çocuk bizim barakanın alçak penceresinden içeri atlayıp sıralar arasında heyooaauuuvee diye tuhaf sesler çıkararak koşmaya başlıyor. Sınıfın ali kıran baş kesenleri ve namusundan sorumlu muhafızları olarak arkadaşım Mustafa ve Erkül’le birlikte (Erkül adının hikâyesi az aşağıda) çocuğu yakalayıp bir güzel dövmemiz, Mustafa’nın çinkodan yapılma, alt tarafı dar ağız tarafı genişçe metal çöp tenekesini çocuğun kafasına geçirmesi, çöp tenekesinin o haliyle çocuğun kafasında Ku Klux Klan kukuletasına benzemesi, üçümüzün birden tahta cetvellerle davul çalar gibi çocuğun kafasındaki tenekeye vurmamız, kulaklarında patlayan o tangır tungur sesleriyle serseme dönen zavallı kurbanın elimizden kurtulmak isterken oraya buraya çarpması, sonra bacaklarından tutup sınıfımıza sızma operasyonu gerçekleştirdiği pencereden gerisin geriye tepe üstü dışarı atmamız...


O çocuk pencereden niye girdi, biz niye o kadar sert tepki gösterdik, kafasına çöp tenekesini geçirmek Mustafa'nın nereden aklına geldi anlamadım. Bu da çocukluğumun saçma sapan anılarından biri olarak tarihteki yerini almıştır.


Kulaklarınız çınlasın Mustafa ile Erkül. O çocuğunki zaten hâlâ çınlıyordur eminim!


***


Erkül


Okula başlayıncaya kadar “Erkül” diye bir ismi hiç duymamıştım; mezun olup Erkül’le yollarımız ayrıldıktan sonra da duymadım. Erkül’le arkadaş olduktan sonra tanımak bahtiyarlığına eriştiğim (bu deyimi de bir yazıda kullandım ya, hayatta gam yemem artık) babası Battal Amca nevi şahsına münhasır bir insandı. İnşaat içsiydi. Ancak diğer inşaat işçilerine göre biraz farklı giyinirdi Ayakta dizlere kadar çıkan siyah lastik çizme, üstüne kahverengi takım elbise, içte beyaz gömlek ve kravat. Kafada da kocaman bir kovboy şapkası… O haliyle çalışır, çizmesi hariç üstüne zerre kadar harç bulaştırmaz, işi bitince de o kıyafetle çıkar pos bıyıklarını burup etrafı süzerekten kostak kostak yürüyüp evine döner ve avluda kurdurduğu rakı masasına otururdu. Bu Battal Amca, gençliğinde bir Herkül filmi mi izlemiş, ne yapmışsa bu mitoloji kahramanı ve onun ismi çok hoşuna gitmiş, oğlu olursa adını Herkül koymaya karar vermiş. Bizim Erkül bebek dünyaya gelince de sevine sevine nüfus memurluğuna koşup çocuğuna Herkül adını vermek istemiş. Ancak nüfusta bu adı kabul etmemişler. Aynı zamanda çok da inatçı bir adam olan Battal Amca, kararından vazgeçmemiş, nüfus müdürlüğünde epey bi tantana çıkarmış. Sonunda bir akıllı çıkıp orta yolu bulmuş da bizim arkadaş H’si eksik bir Herkül olarak, Türkçe - Grekçe melezi bir isimle kütüğe kaydedilmiş.


***


‘Yeni AB Uyum Yasası Yolda: Büyüğe Saygı Tamamen Bitiyor’


“Dürüst tarafsız ahlaksız haber sitesi” Zaytung’tan bir manşet: “Yeni AB Uyum Yasası Yolda: Büyüğe Saygı Tamamen Bitiyor”


Ve bir son dakika haberi: “Hemoroid Hastalarının Oturma Eylemi Kanlı Bitti...”


Ve daha bunlar gibi nice hoş haber. Hepsi ince zeka ürünü, hepsi asparagas…


http://www.zaytung.com 'u okuyunuz, okutunuz. (Bana da ne faydası olacaksa artık!)


***


Uzak Sevgililer

Sis bastırmış iyice, sular yükselmiş;
Yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin.
Sadece ay -bulutlar ötesinde, mavi gökte-
Parlıyor üzerlerinde uzak sevgililerin.
Bütün gün aklımda bu, neye baksam:
Yürek dayanamıyor...
Açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım.
Her gece, gölgesi gelir diye düşümde,
Yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.

Li Po

Çeviri: Cevat Çapan

(Li Po ya da Li Bai: 8. yüzyılda yaşamış Çinli şair. Sarhoş olduğu bir gece kayıkla nehirde dolaşırken ayın sudaki aksini öpmek için eğildiğinde suya düşüp boğuldu)

Rüyadaki sevgilinin gölgesine yorganını ayıran ve ayın sudaki yansımasını öpmeye çalışan adam dünya ahret kankamdır benim.
***

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara