- Kategori
- Seçim
Temsilde adalet mi, yönetimde istikrar mı?

..
Öyle bir dert ki ülkemizde uygulanan seçim barajı derdi, hangi taşı kaldırsan altından o çıkar aslında. Solcu vatandaşların aslında sol parti olmadığını düşünmesine rağmen CHP’ye oy vermesinin de, dişe dokunur tek bir laf etmeyen MHP’nin milliyetçilerden oy almasının da müsebbibi odur. BBP şu an hala adını bilmeyenlerin olduğu bir partiyse, Besim Tibuk her seçim dönemi sonunda aynı siyasi görüşte olup kendini destekleyen daha kalabalık bir kitle bulamayıp küsüp gittiyse ve belki de en önemlisi hala bu iktidarın yeni dönem zaferine mahkûmsak seçim barajı sorunu nedeniyledir.
Yemek yemek gibi çeşidin keyfe kaçtığı basit bir konuda bile istediği kadar seçenek bulamadığı zaman oturduğu restorandan kalkıp giden milletimin tuhaf bir şekilde, ülkesinin akıbeti gibi hayati bir konuda yıllardır istemediği partilere oy verip, bu kandırmacaya tepkisiz kalması anlaşılır gibi değil.
Üstelik öyle bir kılıfı var ki bu demokrasi düşmanı uygulamanın, dinleyeni değilse bile söyleyeni o kadar güzel ikna etmiş ki fikrini değiştirmek mümkün değil; Yönetimde istikrar…
Halkın yarısının kabul etmediği anayasa maddeleriyle yönetilmesi yöntemidir aslında bizim taraftan bakınca bu cümle. ‘Temsilde Adalet’ ilkesinin saf dışı edilip her dönem milyonlarca insanın seçiminin meclise aksetmemesidir. Adaletin olmadığı yerde adaletsizlik vardır deme hakkı doğuran uygulamadır. Ve öyle bir çıkmaz ki bu, ne oy verdiği parti baraja takıldığı için oyu boşa giden ne de baraj altında kalacak partisinden umudu kestiği için en az sevmediği partiye oy veren tabandan tepki geliyor. Bu durumda geriye tek bir şansı kalıyor ülkemin, iktidarı elinde bulunduranların, yani bu baraj işinin kaymağını yiyenlerin ve bu adaletsizliğin pozitif yüklü tarafında oturanların vicdana gelip, tabandan talep gelmemesine rağmen bu barajı kaldırması…
‘%1’in altında oy alan partileri toplasan ne olur?’ diyor kimileri de bunu savunurken. Yıllar önce bir FB-Samsun spor maçında kalecinin kırmızı kart gördüğü hatalı bir penaltıyla 1–0 öne geçip maç sonunda da 5 farkla kazanan Fenerbahçe’nin o zamanki teknik direktörü Daum ne diyordu dahi lakabını hak edercesine? ‘İlk golü saymayın, 4–0 olsun.’
Aslında gerek o partilerin aldığı oy oranlarını toplayarak düz mantık yürütenlerin, gerekse de Daum’ un bize saf muamelesi yapıp aslında çok iyi bildikleri bir şey var ki o da şudur;
ilk gol sadece bir gol demek değildir, çok daha fazlasıdır…
Saygılarımla…