Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '20

 
Kategori
Deneme
 

Tercihlerde Yapılan Hatalar

Nasıl bir ürkek cesaretlerdi bunlar. Öncelikle sen yazılarını okumak, ardından birkaç cümle ile sana yetişmeye çalışmaktı belki de hırslanarak sana olan ilgimi sevgiye dönüştürüp, önce gülümsemeyi, birazcık endişeler duymayı, ara sıra korkularını yaşamayı, kendine has çekingenliğimle elini tutmaya.                 

 

Ve evet ve sevgiden söz edecek kadar yakın nefesler almayı öğrendikçe, yabancısı olduğum sevme duygusundan korkmalarımla, sen sevgisini yaşamak oldukça kendi kendine güvenden ziyade, cesaretin aştığı bir anda sevdim seni derken gözlerimden yanılmıyorsam ılık bir sıcaklıkla yaşlar akmıştı ilk defa elimi tuttuğunda.

 

Yılların tarihini söylemek pek de önemli değildi, sadece sevdim seni diyebildim ki ardından kendime has düşlerle sanki gökyüzüne şemsiye asıyordum.

 

Sevdim seni ile sevmiştim seni arasındaki farktı ki bu günkü yaşamımda bu farkı düşünmek de garip olacaktı.

 

Galiba geçmiş zamandan gelecek zamana sığınan bir bekleyişti bu. Yılların ardında kalan ben yalnızlığımın sevgi ile onurlanması oldukça kendi kendime güven yaratıyordu.

 

Nasıl bir kendine özgüven veren ve değerler ölçüsüne girebilen ruhsal bir yapıydı kendine mutluluk hediye eden.

 

Sevmek şüphesiz yaratılıştan insanın iç yapısındaki özgüveni tetikleyen bir his kavramının yaşanır hale dönüşü.

 

Kimdin sen ve ben seni nasıl kendime getirdim. Veya sen bana gelme hazırlığı yaparken, eksik ve zayıf taraflarımı çok iyi belleyip, o korkak anlarımda bunlarla kendimi belki de teslim etmiştim ki, yıllara uzayan acılanmalarımın asıl kaynakçası şüphesiz bu ilk bakışlardı.

 

Şimdilerde Corana günlerimde yalnızlığın verdiği acılanmaları o günlerden bu günlere eşlemek belki de bu günlerdeki güçlü halime dayanasım geliyor. O kadar çok kaybetme korkularım oluşmuştu ki bu günlerdeki korkular bence çok daha az acıttı canımı.

 

Sevmenin limit hızı ile yaşamın içinde hızlanınca belki de aşırı bir korkusuzluk veya mutluluk hisleri ile boş vermişlikle yaşamın bu kısmında kendi kendine güven ölçülerimi büyüttüm.                          

 

 Belki de sevmenin tutsaklığıydı bu heyecanlı nefes almalara sebep olan.

Belki de sevmeyi diğer acılanmalardan çok daha önemsedim ki gözü kapalı inanma duyguları ile yaşamın içinde bulmuştum kendimi. Hem de onurlanarak, “ben de sevdim belki de ondan çok sevdim” derken garip bir şüphe oturdu içime, “o da mı çok sevdi beni” derken, meraktan ziyade, kendime övünç veya belki de paye çıkarma hevesinde idim.

 

Yıllarca bu endişe veya merak sorusu ile yaşamak oldukça tedirginlikti belki de ama, onur ve gurur çarpışmasının son haliydi belki beni endişelendiren.

 

Çoğu zaman korkulardı öne çıkan kaybetme duygusu ile yaşamımı zora iten. Belki de kimselerin ulaşamayacağı bir insandan sevdim seni derken dudakları titreyen bir görüntünün kaybolmasından korkuyordum. Oldukça önemli güven duygularımla bir anda kenetlenmiş bir düş yoğunluğu ile şaşkın davranış bozukluklarımdan korkuyor olabilirdim.

 

Bir gün ansızın “uzaklara, hem de çok uzaklara gidelim seninle, kaybolalım birbirimiz ile uzakların batan güneşinde” derken, kendimce onur duygusu veya kazanılmış zamanları yaşıyor olma hisleri ile sadece sessizce başımı evet anlamından aşağıya doğru kaç kere salladım şu an hatırlamam kolay olmadı ama o anda sevinç ağlaması ile “tahmin etmiştim benimle geleceksin” derken sadece şaşkın bakışlarımla neyi kutluyoruz hâlâ anlayamıyordum.

 

Kendime göre yaşanmamış sevgilerin fotoğrafları çekiyordum sanki, tüm yaşam kareleri oldukça berrak ve huzur vericiydi.

 

Belki kendimi kendimle kıskanıyordum, yolculuklar ve de sabahlara uzayan yolculuk anları ile, deniz kenarlarındaki yaşam kesitleri artık yaşanması imkânsız anlar ve zamanlarda var oluşla tekrarı olmayan sevmenin içindeki huzuru zorlarcasına var olduklarımız zaman kesitleriydi bu günlerdeki hiçbir zamana sığayacak cesaret ve sevme örnekleri idi.

 

En çok “Ildır” kumsallarındaki yaşam zamanlarının kareleri olsa bu günlerde daha iyi anlatılamazdı. Sevmekten ziyade tutsaklıktı bu kendine has özellikleri olan arlı ve kendine has düşüncelerle tekrarı olamayacak zamanlardı yaşananlar. “Kendine ürkek düşler” vardı yaşamdaki ben hep bu korkularla sabit olmayan yaşamların içinde bu ürkeklikle var olamadım ki sonuç yılları içine aldıktan sora yaşamdan kopuştu ansızın,

Onun kendine göre planları ve yaşam tarzı vardı ve en güçlüyüz dediğimiz anlarda “düştük.”

 

Ve kopuş çok hızlı sürdü, artık zapt etmek mümkün değildi.

Bu kopuş ömrümüze uzayacak yıpranışlara sebep olacaktı ki artık yaşama tutunmak oldukça zordu ve belki de çaresizliğimin başlangıcı ile yaşama merhaba diyordum. Ne kadar zorlu tutunamayışlardı yaşamımın içindeki örgüsüz tutuma yoksunluğu.

 

Belki de çaresizdim, beli ki de kendimi öyle hissediyordum, garip bir güçsüzlük ve inanılmaz bir bağımlılıktı ortada kalakaldığım. Aslında kim kimi terke etmişti belli olmayan bir yaşam kesitiydi.

Şimdilerde o beni yazarken, kendime konuşmalarımı kabullenmelerim bile yazısını birkaç defa okuyarak veya irdeleyerek, sebep olunan sorunları çözme çabasında idim.    

 

Sonuca ulaşmam yıllara akan zaman sonrasıydı ki yazılanların tümü, “ben de sevdim anlamına gelen” cümlelere anlam veremeyeceğim gibi gerçekliğinden de şüphem olamıyordu.                                               

Belki de kaderin bir kısmıydı acılanma yolcuğunda yaşam sıkıntısı yaşamış olmam.                                                                                     Hani derler ya “çok iyi değilim” cümlesiydi aslında “berbat bir yaşam var önümde” derken, durmayasıya yazıyorum ve beli konular yazdıkça kendimi koruma duygularım oluşuyordu ve bu arada da edindiğim dostluklardı asıl beni bataktan çıkaran.                                         

 

Düşüşüm, derinliği belli olamayan yaşam savaşımın vereceğim bir obruk çukuru idi ve ben kendi kurtuluşumu kendime inandırdığım kaç yıl geçmişti. Artık kimin nerede ve hangi şartlarda ve nasıl nefes alır bilmediğim uzun bir dönem geçti.                                                                 Ne kadar güç kazamdım veya daha ne kadar derine düştüm ölçüm hiç olamadı. Yalnız yalnızlığıma ve de bu aradaki kendimi harap edişime bu gün bile çözüm bulunmadı sanırım ki hala geçmişten cümleleri kullanarak nefes alıyorum sadece bir farklılık var, gözlerimden” ağlıyorum” diye yazdığım anda yaş akmıyor sadece öfke ve değer kaybetmek sevgi içinde pek de hoş görünmüyor.

 

Sevmek bedensel bir tavırdı ve hiç kimse sevgiye hükmedemedi, öyle kişilerin ağlayışları ve gülüşleri yazıldı okundu ki bizimkiler sadece teferruat kaldı. Yüzyıllardan gelen sevgili anlatımları var ki, çoğunda

şarkılara dahil olmuş çoğunda da kabirleri anılarını yaşatan insanlarla dolu.                                                                                                     

 

Çoğu da şarkıların içindeki cümlelerle mırıldanır haldeyiz bu günlerdeki yaşanmışlığın içinde hükmeden kitap kahramanlarını özlem ve de gülümsenen bakışlarla cümlelerine göre o anlarını yaşıyoruz tarihe dahil olmuş anlarla beraber.

 

Belki de bizi bağımlılaştıran sevgi anlatımları tarih öncelerinden gelen ve daha sonraki yıllardan gelen yaşam hikayelerine saygı duyma özelliğimizi içimizde biriktiriyordum.

Yıllar çok uzadı bu günlere göre ve o sevinci ne kadar onunla paylaştım bilmiyorum ama yıllarca sorguladığım bir tavrımdı.

 

Sanki o günlerin heyecanları bu günlerdeki acılanmalarımın eksiğinde kalacaktı.

Her zaman her an mutlu sonları özlemiş bir yapımda, garip bir tutukluk veya eksiklik vardı ki bu günlerdeki şaşkınlığımın sebebi hâlâ bulunmuş değildi. Belki bir yaşam hikayesi belki de yaşamın içinde kalan acılanmalar ile yokluk sevinçlerinin sarsılmaları peydahlanıyordu.

 

Aslında sorun benim onu ulaşılamaz zannettiğimdendi belki de bu anlara düşen telaşlı hisler.

 

Arkadaşım veya candan öte dost dediğimde bu düşleri anlattığımda “karamsar yaşamların seni ürkek yaşatıyor” derken bana söylemek isteğini anlamıştım. İlavesi ile “dene bakalım da diyemiyordu haklı olarak, hangi ölçüyü baz alacaktı ki ama ilk defa ona anlatışımla pişmanlık duydum.                                                                                          

 

Zamanla benden uzaklaşmasını sebebini bu günlerde anlamış olmam, belki de onun duygularını hırpaladım.

Belki de sevmek tercihlerde yapılan hatalar ile sevileni ortaya çıkarıyordu.

 

Ve o zamandan çok kısa olmayan zaman sonra neleri kaybettiğim acılarla anlamış oldum. Belki on yıllar sonra ona çektiğim acılanmaları anlatırken bendeki hatam ortaya çıkmıştı ki, sevgi en yakınında iken yıllara uzayan acılanmalardı aslında hatalarla yaşayıp çürüdüğümüzü.

 

Şimdilerde bu yazıyı okuyacak olursa ki sanmıyorum, aramızda açılan zamanlarla yıllara ulaşmış zamanda artık dönüşü olmayan yoldu yaşanılan

Mustafa yılmaz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..