Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Haziran '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Terk edilme korkusu

Terk edilme korkusu
 

Aşk kurşun yemektir.

Aşk kurşunlardan kaçmak değil, bedenimizi kurşunlara açmaktır. Bazı kurşunlar bedenimizi deler geçer . Bunlar acı vermediği gibi bize haz da vermez; çünkü hazzın temelinde merak duygusu vardır. Bu merak, yarın ne olacağını öğrenme kaygısı değildir. Bu merak dayanıklılık testidir. Acıya ne kadar dayanıklı olduğumuzu ölçmek yani sınırlarımızı keşfetmek….

Sınırlarımızı ölçüp de ne olacak?

Kendi duvarımızın ne kadar kalın olduğunu test ettiğimizde özgüvenimizin şiddetini de saptamış oluruz. Özgüvenimizin şiddeti , temel korkularımızın en önemlisi olan “ölüm” duygusunu azaltır. Özgüven ölüm korkusundan oluşan güçlü bir alkolü hafifleten sodadır. Özgüven sodadır…Ölüm korkusu ise sek içildiğinde bizi çarpan sert bir viski…

Çok hızlı aşklar yaşayanlar, sık sevgili değiştirenler, aslında tartıya çıkmaktan korkan obezlerdir. Öyle ya tartıya çıksa zaaflarını öğrenecek, duvarının inceliği ortaya çıkacak. Böyleleri aslında ölüm korkusuyla kardeş olan yalnızlık duygusundan kaçmanın yolu olarak bunu bulmuşlardır.

Aşk kurşun yemektir. O kurşunla yaşayıp acının sınırlarını keşfetmek, böylece “güç”e sahip olunduğunu ispatlamaktır. Acıyı hazza dönüştüren, ölüm korkusunu gideren “özgüven”i yakalama başarısını göstermektir.

Özgüven arabanın hava yastığıdır. Bunun çalışıp çalışmadığın kontrol etmek için duvara toslamaktır. Duvara toslamak ise bilgisayara bakım yapmak gibi elzem bir davranıştır.

Aşk eninde sonunda frenleri patlayacak ve duvara toslayacak bir arabadır.

Hani bazen bıçağı bedenimize dokundururuz. Acır bedenimiz. Biraz daha… Acı artar. Biraz daha… Biraz daha… Bedenimizi yaralamadan acıya ne kadar katlanabiliyoruz, bunu ölçeriz.

Aşk bıçağı bedenimize batırıp da acıya dayanma sınırımızı ölçmektir..

İşte bütün bu testleri yapıp da duvarımızın ne kadar sağlam olduğunu fark edip kalemizde güvenli bir şekilde otururken terk edilme korkusu gelir.

Sizin muhkem bir yapıya dönüştürdüğünüz kaleniz hiç ummadığınız ve daha önce test etmediğiniz duvarlardan yara almaya başlar. Hiç karşılaşmadığınız türden toplar kalenizi ateş altına alır.

Bilmediğiniz silahlar karşısında kendiniz çaresiz hissedersiniz.

Aşk tavan yapmış bir borsada , borsacının kağıtları ne zaman elden çıkarırsa kar edeceğini hesaplamak zorunda kalmasıdır. İşte borsa tavan yaptığında terk edilme korkusu bir karabasan gibi çöker.

Terk edilme korkusu kardan zararı hesaplama iki yüzlülüğüne götürür insanı.

Yaşanan güzel günler kar hanesine yazılır, sevgili kaybedildiğinde ise edinilen alışkanlıklardan nasıl kurtulacağı düşünülür. Ona aldığınız hediyelerin akıbetini kurgularsınız. Kimbilir hangi çöplüğe gidecektir ya da ona yazdığınız mektupların, şiirlerin akıbeti… Acaba onları yakacak mı yoksa saklayacak mı soruları özgüven balonunuzu patlatan birer iğne gibi saplanır bedenize. O kurşunlarla test ettiğiniz kaleniz bu iğnelerle yıkılmaya başlar. Dokunduğunuz bedene bir başkasının dokunacağını tahayyül etmeniz sizi kahreder. Bütün paylaşımcı, özgürlükçü kişiliğiniz gider; avını düşman bir ailenin reisine kaptırmış ilkel bir avcının öfkesine sahip olursunuz.

Terk edilme korkusu her canlının ölümü tatması gibidir.

Kendimizi bu korkudan uzaklaştırmak için çoğu zaman tavizler veririz. Bu da bizi daha kötü açmazlara götürür.

İşte o zaman bedenimizdeki kurşunlarla övünme dönemi biter, bir an önce o kurşunlardan kurtulma telaşına kapılır ve bizi kurtaracak bir cerrah ararız.

Maalesef her defasında bu cerrah Kırmızı Şapkalı Kız’daki kurttur.

 
Toplam blog
: 114
: 1620
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

1964'te Ankara'da doğdum. Meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirip fabrikada ve şantiyede çalıştım..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara