- Kategori
- Güncel
Terör her yerde :(

Terör her yerde :(
Ülke olarak bu haftaya iyi başlamadık... Dahası canımızı sıkan haberler almaya devam ediyoruz... Haftanın ilk günü Trabzonspor-Fenerbahçe maçındaki iğrenç olaylar midemizi bulandırdı! Bırakın futbolu, bütün sporlardan tiksinir olduk! Birkaç yıldır süregelen ve bazılarınca da kızıştırılan gerginlik sonunda ete kemiğe büründü. Ve bırakın yeşil sahalarda görmeyi en yasa dışı eylem alanlarında bile görmek istemeyeceğimiz olaylar çıktı...
Sahi maytapların, kapı kollarının hatta taşların ne işi vardı o statta? Bunlar o stada nasıl girdi? Sahada ne oldu da bütün bunlar sahaya yağdı? Hangi haklılığın, saçma tepkisiydi o yabancı maddeler? Yabancı madde diyoruz ama sadece sözde... Gerçekte bizim sahalarımıza yabancı olan futbol topu sadece, değil mi? Hayır, madem haklılığınıza bu kadar güveniyorsunuz, neden kendinizi haksız duruma düşürdünüz? Dahası hukuktan ne zaman, hangi hakla, kimin adına vazgeçtiniz?
Bir taraf "3 Temmuzdan beri yapılanlar..." diye başlıyor cümleye, öbür taraf "Kupamızı çaldılar..." diye! Başka hiçbir şey konuşmak akıllarına gelmiyor! Aslında geliyor da gerek duymuyorlar... Çünkü mevcut bahaneler o kadar güzel, o kadar yaratıcı ki... Her derde deva! Konuşmalarına bu cümleler ile başladıkları vakit hiç kimse kötü oyunlarının, yanlış transferlerinin, başarısızlıklarının, kontrolsüz açıklamalarla şiddete davetiye çıkarmalarının hesabını soramıyor! En sabırlısı bile sıkılıyor, uzaklaşıyor... Haklı bulmamasına rağmen "Yahu he, he!" deyip onları kendi bahaneleriyle baş başa bırakaıyor. Ve işte sonuç: Terörizm. Hem de her yerde, maalesef!
Her ne kadar bu kümilatif terörizmi bir süredir beklesek de "ha" diye hazmedemedik... Edeceğe de benzemiyoruz... Ancak başka bir şey oldu ve dikkatimizin tamamını celbetti... Başka bir şey diyorum ama... Çok da farklı değil aslında! Nitekim yine şiddet var işin içinde... Farklı olan şu ki bu kez korkulan olmuş ve şiddet maalesef ölümle taçlandırılımış (!)
Berkin'den bahsediyorum... Geçen yılki olaylarda evden "ekmek almaya" diye çıkıp bir türlü eve gelemeyen çocuktan... Öldü. Ve kutuplaşmaya teşne olanlar bu çocuğu da kullandı hemen... Çarşıda pazarda yanıbaşlarında nice çocuk mahvolurken dönüp bakmayanlar onu bayraklaştırdı... Onu bahane ederek yakıp yıktılar... Oysa bir insan, bir çocuk, öldüğü için sokakları birbirine katan bu insanlar arasında bir polis öldüğünde acımayan hatta sevinenler de var!
Öte yandan sessiz, çok sessiz kalanlar da var... Bir Fatiha dahi okuyamayacak kadar sessiz... Bu insanlar, polisler öldüğünde sokaklara çıkmayan aksine gizliden gizliye sevinen ama Berkin için sokakları birbirine katanları anlamıyorlar... Belki de bundan acıyı acıyla yarıştırarak "Neden?" diye soruyorlar! Yine bu insanlar Berkin'in evden "ekmek almaya" diye çıktığına inanmıyor. Hatta bu iddialarını çocuğun eylemlere karıştığını gösteren görüntüler yayınlayarak destekliyorlar... Belki haklılar... Ama eyleme katılmanın cezası, ölüm mü ki?
Hiçbirimiz, bir diğerimizi dinlemiyor; dinlesek de umursamıyoruz... Tartışıyoruz ama öyle ya da böyle sonuca varmak için değil, karşıdakini yeni bir çıkmaza sokmak için... "Ama böyle de bir durum var..." diyerek konuyu dağıtmalarımız hep ondan... Tabii sağlıklı tartışamayınca birbirimizi anlayamıyoruz... Birbirimizi anlayamayınca birbirimizden uzaklaşıyor hatta nefret ediyoruz... Ve çok geçmeden şiddete başvuruyoruz... Ölüm ise maalesef fazla uzakta değil!
İzmir'de elindeki ekmekle eyleme katılan ve polise sarılan yaşlı teyze bize bir mesaj veriyor... "Herkes bizim çocuklarımız, ayrım yapmayın. Yazıktır, günahtır! Hepsi bizim çocuğumuz. Polislerimiz de bizim çocuğumuz!" Haksız mı? Aslında mesele basit, çok basit! Herkes sadece kendi yasını tutuyor... Ve gene herkes sadece kendi zaferini kutluyor... Ne acıyı paylaşan var, ne zaferi! Oysa aynı gemideyiz... Acı da bizim olmalı, zafer de... İşte bütün mesele bu!