Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Ocak '10

 
Kategori
Deneme
 

Terra Inexista

Bu deyimi, Latince ‘Terra Incognita’nın (Bilinmeyen Ülke’nin) ötesi olarak, ‘Varolmayan Ülke’ anlamında, ilk kullandığımda 1996 idi sanırım. 1995 te ise Kafka ve Fassbinder’in rehberliğini bitirmiş ve normalistan ötesindeki marjinal ülkeyi terketmiştim.

Aradaki zaman dilimi, ‘trans-terra’ ya da geçiş bölgesi idi. Burası biraz da savaşlardaki mayınlı tarafsız bölgeler gibiydi, hiç kimse nerede neyin patlayacağını bilemez hani. Ben de öyle yaşadım. Epeyi sıyrık aldım ama gerçek anlamda bombadan (2003 Kasım) kurtulmak dahil, paçayı hep sıyırttım.

Varolmayan ülkede olmak ne demek?

Öncelikle sözcükler yetersiz demek ki bu cümleyi ben çok çok nadiren kullanırım.

Bugünkü ve önceki 2 metni düşünürsem, bu metnin artlarından gelmesi anlamlı. Çünkü geçmişe ve geleceğe 2 dikme aldım ve doğal olarak şimdi / an tanımlanmış oldu. Bu biçimiyle sözcükler yeterli durumda.

Varolmayan ülkeyi keşiften çok icat ediyorum.

Az da olsa keşfediyorum, çünkü bilimkurgu literatürü var, benden çok daha marjinal ve benden çok daha hızlı ölüme gitmişlerin son anlarındaki birkaç satır kırıntısı var.

İcat ediyorum, çünkü o tam olarak yok ve bana varolan ülke gerekli. İddialıyım, belki içinde 50 yıl yaşayacağım, belki de daha uzun.

En güzel yanı klasik söylemlerin gerekmemesi. Fantazya, masal ve hayal olabilir tasarlayacaklarım. Zaten hayal eksikliği çekiyorum.

Herkes gençken somut şeyler hayal eder, çocuk, aile, vd, vb. Onlar için ölümden sonra yaşayabilmek budur.

Bense çocuk yapmamayı seçerek, bencilliğimi ortaya koydum. Varolacak ülkemde de tek başıma yaşayacağım. Ölmeme yakın birileri, oraları keşfetmeye başlar ama yaşama alanımı bitiremez.

Gerçekten yaşamımda ilk kez kendime özel yaşam alanı tasarlıyorum. Ev değil, yaşama alanı, hacmi, (zaman dahil) hiperkübü, vd.

Kendimin / biyografimin gelecekbiliminde hiç bela, travma, vd yok. Yaşamımı sterilize ettim. Şeytanıma gereken ölüm bedelimi / diyetimi ödedim.

Böylelikle sanatsal yaşayabilirim. Sanatsal yazmadım ama sanatsal yaşayabilirim, şu anda yazarak tasarladığım da böyle bir şey.

Siyahı, beyazı, grisi bol ama büyük olasılık çok soluk renkli.

Etno-caz ve ‘new age’ karışımı fon müzikli.

Kesinlikle öz-raksım’lı. Bunun için henüz 1-2 epsilon koreografik tasarımım var ama somutlar ve başlangıç için yeterler.

Duygusu yine melankoli ama bu yepyeni ve bambaşka bir melankoli. Beni bitiren değil, çoğaltan bir melankoli. Cesetlerimin yeisini / yasını tutma bitti. Doğuracağım benlikçiklerin hüznü var, olgun bir hüzün bu.

Mekan olarak İstanbul’u arzuluyorum ama ne yazık ki orada yaşamam için tehdit var.

Özgürlük arzuluyorum ama bu namümkün, en azından şimdilik ve bu ülkede.

Ölüm riski yok. Benim için en önemli olan bu. Yaşamam güvencede.

50 yaşında yaşama (yeniden değil) yeni başlıyorum.

 
Toplam blog
: 2216
: 514
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Serbest yazarım. 1960 doğumluyum. BÜ İşletme mezunuyum. ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara