- Kategori
- Kitap
Tesadüf serisinin ilk meyvesi…

– Görülecek çok yer var ama ben bittim. Biraz dinlenmeliyim. Güneş batmadan Aşk Çeşmesi’ne çıplak ayaklarım ve elimde bir şişe Chianti ile gitmek istiyorum.
-Eğlenceli görünüyor. Ben kafileyi otele götürmeliyim. Ahsen, akşam lütfen bize katıl. Pişman olmayacaksın söz.
-Söz vermeyeyim düşüneceğim. Hoşça kal.
-Gözümü kapıdan alamadığım bir gecenin içinde bunalmamı istemezsin sanırım. Bana acımıyorsan guruptakilere acı. Rehbersiz mi eğlensinler?
-Komik adam. Kaçtım ben.
Roma’ nın turist kalabalığında sokakta ilerlerken, ilk gördüğü dükkândan şarabını da aldıktan sonra, Aşk Çeşmesi’ nin yolunu tuttu. Sandığından daha uzun süren yolun üzerinde gördüğü insanlar, binalar, park ve bahçeler, evlerin bahçe gibi görünen balkonları her şey onu geçmiş hayatından uzaklaştırıp başka bir hayatı yaşamasına vesile oluyordu.
Arda ile konuşmalarından aklında kalan Sistine Şapelini çantasındaki küçük not defterine yazdı. Şapel’ e gece de gidebileceğini bilmek onu çok keyiflendirmişti.
Saat, Arda’nın teklifini kabul edip etmeyeceği kararını vermesi gerektiği vakti gösteriyordu. Kirli ayaklarını düşündü bir an. Köşede öpüşen bir çift gördü. Elindeki şişenin içinde hala sallanan kırmızı şarabı, omuzuna dokunup öpüşmesini durdurduğu kıza verdi.
Meydandaki kafelerden birine girip gülümsedi. Tuvaleti bulur bulmaz içeri daldı. Ayaklarını yıkayıp kuruladıktan sonra, sandaletlerini giyip bağladı.
Saçlarını toparlayıp, minik baykuşlu çantasına attığını rujunu çıkartıp dudaklarını renklendirdi. Dudakları olduğundan daha iri ve gösterişli görünüyordu. Aynada kendine son bir bakış atıp “Hazırsın kızım. Git ve gecenin tadını çıkart.”dedi ve dışarı çıktı.
Köşeyi döner dönmez Chianti Restorante yazılı tabelayı gördü. Hava akşamüstü pastelliğine kavuşmuştu artık. Bulutların arasından beliren beyaz yuvarlak, güneşe gitmesi gerektiğini hatırlatıyordu.
Arkadan bir adamın bağırması dikkatini çekti. Köşede öpüşen çift, Ahsen onlara baktığında, saray selamı ile selamladılar onu. Kahkaha attı. Oldukça keyifliydi.
Eski Ahsen’den eser yoktu. Adeta başka bir kadın olarak yeniden yaşamaya başlamıştı. Eliyle selamlayıp, kendini yokladı ve restoranın içine doğru yürümeye başladı.
Yürüdüğü koridorun iki yanında düzenlenmiş masalarda oturan insanlar nedenini bilmediği bir şekilde ona bakıyordu. Kendince, “Sadece bir ruj sürdüm heyyy bu da ne?” diyerek yürürken yanaklarının ısındığını hissetti.
Arda ileriden onu fark eder etmez hemen yanına geldi. Sarılıp selamladı ve Ahsen’in yerlere değip kirlenmesini istemediği için külotunun kenarına sıkıştırdığı eteğini aşağıya doğru çekip düzeltti.
Ahsen tuvaletten çıkarken elbisenin ucunu düzeltmeyi unutmuştu. Bir bacağı kalçası ile bağlantı yerine kadar sıkıştırılmış etek ucunun altından görülüyordu.
Elbisesini düzelten Arda, en az Ahsen kadar kızarmıştı.
-Ahsen, bu kadar muntazam bir güzelliği sanırım herkes görsün istemezsin. Çok kıskandım.
-Aman Tanrı’m rezil oldum. Elbette unutmuşum. Ben şey tuvalette…
-Açıklama yapma tahmin ediyorum. Bu şekil pek dekolte için hazırlanmış görünmüyor. Hadi ama asma suratını. Acıkmadın mı?
-Ben de ne sandım. Ne aptalım.
“Tesadüf Serisi – 1 Ah SEN” adlı kitabımdan küçük bir hediye Syf.71