- Kategori
- Gündelik Yaşam
Tespit
Anadolu topraklarını merkez alan Selçuklu, Osmanlı ve en son, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde özellikle Alevi’lerin oynadığı rol hiçbir zaman tam anlamıyla algılanıp anlaşılamamıştır.
Oysa Özelikle bu üç devletin kuruluşunda Alevi’lerin çok büyük rolü olduğu gerçeği gözardı edilemeyecek bir gerçektir. Ve yine özellikle Selçuklu ve Osmanlı’nın yıkılışları da yine Alevi kesimin yönetimden elinin eteğinin çektirildiği ve hatta bu kesimin yönetime küstürülüp dışlandığı dönemlerin kaçınılmazını hazırladığı da aynı rededilemez gerçeklerdendir.
Zamanın da bu kesime dair tekrar eden hataların günümüz, Türkiye'sinde de vucut bulduğu ve bu vurdum duymazlığa devletin maalesef duyarsız kalmakta olduğu, günümüzün yaşanan gerçekliği ile ayan beyan ortadadır.
Zaten bu güne kadar iş başına gelmiş olan hemen hemen tüm hükumetlerin temel politikası bu proplemi bu günlerin çıkılmazına getirmiştir. Anadolu Alevi’liğini olduğu gibi (aslı gibi) kabullenip bunlara Sunni hanefi kesime tanınan hiç bir hakkın tanınmamış olması da bir noktada bu gerçeğin pek somut bir göstergesidir.
Ki aslında Laiklik ilkesinin Anayasa ile korunup kollandığı bir, Ülkede tek bir din ve mezhebin (Suni Hanefi’liğin vs.) direkt devlet eli ve imkanları ile aynı ülkede yaşayan tüm din ve mezhepten (görüşten) vatandaşlardan toplanan vergilerle desteklenmiş olması ve uzunca yıllar tüm tepkilere rağmen bu uygulamanın bir tabu gibi devam ediyor olması da işin en enterasan çapıklığıdır.
Bu olumsuz politikanın sonuçlarından biridir ki; Başından bahsettiğimiz Ta Selçuklu, Osmanlı zamanlarından günümüze dek özellikle Anadolu’ya Sevgiy’i, Hoşgörü’yü, Hümanizm’i, Barış’ı ve İslam’ın Tasavuf’i yorumlarını taşımış, bu engin hoşgörü, dinsel (göreceli kucaklayıcı) kültürü ile deyim yerindeyse 'Yetmiş iki buçuk millete bir nazarla bakan' engin zenginliği ile bir çok zaman birçok halkları savaşsız İslam'a kazanmış ve kazandırmış Anadolu Alevi dinsel görüşünün, Evliyalaşmış öncülerine neredeyse hiç yer verilmemekte yada kişilik ve başarıları Şeriat kökenli (Arap kültüründen izler taşıyan) Sunni mezhep vs. görüşlere maledilmeye çalışılmıştır ve hatta çalışılmaktadır.
Bu Evliyalaşmış kişilikler; Ahmet Yesevi Hazretleri’nden tutun Hünkar Hacı Bektaşı Veli’ye, Sarı Satık’ından tutun Abdal Musa Sutan Hazretleri’ne, Taptuk Emre Hazretleri’nden tutunda Yunus Emre’sine vb. Adını saydığımız saymadığımız birçok eri ve Evliyayı kapsamaktadır.
İşte bu ve bu gibi tüm çabalar Anadolu Aleviliğini yok sayma, zaman içerisinde emilize etme (değişime uğratma) çabalarının birer göstergesidir.
Yine Anadolu Alevi devrişanlarından Hüseyin Gazi ve Soyundan Seyit Batalgazi Hazretleri’nin kaleden kaleye atladıkları o kahraman Eyliyalaşmış kişiliklere özellikle yukarıda bahsettiğimiz Şeriat kökenli (Arap kültüründen izler taşıyan) Sunnilik bakış açısıyla filmler yapılmış olmasından tutunda, Yine Anadolu Alevi Dervişlerinden Hünkar Hacı Bektaşı Veli hazretlerinin talebeleri Taptuk emre ve Yunus Emre Hazretlerini aynı tarz ve görüşlerle değişime uğratma çabaları uzun vadede Anadolu Alevi kültürünü zedelemiştir, zedelemektedir ve zedeleyecektir de. Tabi iyi niyetli ve bilinmeden yapılmış tüm çalışma ve bu uğurda çalışanları da tenzih ederim.
Bu işin birçok boyutu olmasına karşın buradan sadece birkaç kesitine değinebildiğimiz bu köklü ve büyük dini görüşü (Anadolu Aleviliğini) yok sayma, zamanla değişime uğratma vb. şekillerde görmezden gelmek, hele hele, bilerek yada bilmeyerek bu süreçlere katkıda bulunmanın tarihe büyük bir vebal yüklenilerek not düşüleceği gözden kaçmamalıdır.
Sonuç itibari ile bu sürecin olumsuz yanlarından biri köklerinin bulunduğu topraklarda değerinin anlaşılamamış olmasından kaynaklanmaktadır ki, Anadolu Aleviliği bütün Dernek, Federasyon ve Konfederasyon gibi en büyük çaptaki atılımlarını özellikle Avrupa Birliği Ülkelerine doğru, (ülkelerinde) yapılandırmakta oralara doğru kaymaktadır.
Ve işte korkulanda bir noktada budur ki, özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devleti uzun vadede bu zengin kültürün mirasçısı iken bu dinsel kültürün tüm zenginliklerinden yoksun kalabilecektir.
Zaten bu dinsel kültüre yeterince yer verilmemiş olması bugün ülkemizdeki tüm gericiliklerin hızla boy salmasına Laik Atatürk Cumhuriyeti’nin artık neredeyse tüm dünyada Ilımlı İslam diye tanınmasına sebebiyetler oluşturmuştur...
İşte tam da bu yüzden Anadolu Alevi'liğinin taleplerine duyarsız kalınmamalıdır. Yahut bütünü kapsayıcı bir şekilde Laiklik tekrar gözden geçirilmelidir. Zira aksini düşünmek bile istemem...
27/09/2008 - 15:40