Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

25 Ağustos '08

 
Kategori
Öykü
 

Testi-3-

Testi-3-
 

..


“Nabza göre şerbet vermek her yiğidin harcı değildir. Enine boyuna kesip biçeceksin, tartacaksın her şeyi. Sonra çevreyi de iyice gözünün içine alacaksın ve en sonunda edeceğin lafı edeceksin. Yıllarca böyle yaptı Façeta.”

“Hani abi, insanın bazen inanmadığı şeyler olur. Mesela sevmediği biri olur ortamda adı geçen, onunla ilgili dahi olsa, iyi konuşmaya devam eder diyorsun.”

“Hatta o kişiyi yüceltmeye daha çok önem verir, ki, insanlar her şeyi bal gibi bilirler aslında. Ama ortamın güçlüsüne baktıklarından, Façeta direk ona çalıştığından, ne şiş yansın ne kebap olur o an her şey. Yani, ortamın güçlüsü kimse herkesin bir gözü onun üzerinde olur. Onu tartar biçerler. Eğer o gülerse herkes güler, eğer o sinirlenirse kısa bir bocalama, onlar da kaşları çatarlar. Güçlü çok iyi rol yapmak zorunda. Güçlü olmak başka, güçlüyü oynamak başka. Çoğu zaman güçlüyü oynamak güçlü olmaktan daha kolaydır. Gerçek güçlü çok kıvranır gücünü elinde tutmaya. Ama rolse yaptığı kişinin, gelsin laflar gitsin beylikler. Senin anlayacağın bize düşen bu ikisi arasındaki farkı yakalayıp gerçek güçlüye ulaşmak. Zaten sorunumuzu o çözecek. Façete bize bu yolda yol gösterecek.”

“Dur bakalım anlamış mıyım…”

Antalya’ya seksen kilometre kalmıştı. İkindi öğlenden aldığı yorgun güneşi kollarında bir süre dinlendirdi. Hafiften deniz yönünden esti rüzgar. Kuşluktan başlayıp pişen toprağı ve ağaçları yudu ekindi esintisinde rüzgar.

“Bilmem artık. Dedim ya, şimdiki nesil düşünce tembeli. Şu klimayı kapat da camları açalım. Hava serinler bu saatlerden sonra.”

“Tamam abi.

Düşünce tembeli lafını ikide bir ediyon da abi, neyi düşüneceğimizi bilmezsek nasıl düşüneceğiz de? Bizim işte biliyorsun, gerektiği kadar düşünmezsen, ya dikkatsizlikten tahtalı köye biletini keserler, yada başka şey olursun. Fazla düşündün mü de, başına gelmedik işler açarlar. Fazla soru yok yani.”

“Düşününce soru sorarsın, demek istedin galiba.”

“Aynen öyle. Fazla soru fazla meraktır, bilirsin abi.”

“Yedirebildin mi bari?”

“Neyi? Bak abi anlaşalım; bir yıldır seni tanırım, bir gün olsun seni eleştirmedim ama bana soru sorduğunda mutlaka iki anlamı oluyor sorunun ve bu hoşuma gitmiyor.”

“Mesela?”

“Sen uyumadan önce konuşurken hani şişe mevzusunu anlatmıştım ya sana?”

“Ee?”

“'Alabildi mi?' deyince sen, gücüme gitti önce.”

“Neden?”

“Şişeyi alabildin mi var, parayı alabildin mi var?”

“Başka?”

“En baştaki sorun zaten kafamı karıştırmıştı. Dedin ya, 'neden yapmış bunu sana,' diye. Sanki o olay benim başıma gelmiş gibi, bir de gösteri izlettirme manasında.”

“Mana mı?”

“Veya anlamında."

"Sizin nesil çabuk yaşlanmış, çok çabuk.”

“Abi, sizin nesil sizin nesil… Kaç yaş var aramızda allasen? Bilemedin on yıl.”

“Her on yılda bu ülkenin şarjı biter oğlum, on yıl deyip geçme. 'Mana' diyeceğine 'anlam' deseydin demezdim bunları sana.”

“Neden? ‘Anlam’ Türkçe mi; ‘mana’ gibi o da?”

“Salla gitsin. Takma kafana. Zaten o yüzden birlikte iş yapıyoruz; sen bana uyuyorsun ben sana. Tamam mı? Anlaştık mı?”

“Dediğin gibi olsun abi?

Ne anladığımı anlatıyordum…”

“Bu arada yavaşla istersen, su dökelim. Yollarda pet şişelere işeyen prostatlılara dönmeyelim. Şu ilerdeki kamyoncuların durduğu yer iyidir. Tuvaleti kötü, yemekleri iyi yerdir kamyoncu durakları.
Laflarımı yorumlamaya çalışma. Gerçekle karşılaştığında eğer gerçekten seni etkilemişse sözlerim, beyninden çıkarır kullanırsın. Eğer iyi yedirebilirsen beynine. Yoksa laflarımdan çay demlersin, olur sana bal kabağı.”

“Tamam abi.

Abi, Façeta’dan bahsedecektin."

“Anlatırım.”

***

Gelecek sefere, eserse…

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..