Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '07

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Tikim var

Tikim var
 

Tikim var ama öyle burun çekme, göz kırpma, öksürme, kaşını oynatma falan değil. Bilinenlerin hepsini uygulayıp, en geç on bir yaşında annemle babamı delirttikten sonra bir kenara bıraktım o işleri. Benim, iş yerinde her şeyden memnuniyetsiz olup da sürekli konuşana, sürekli söylenenlere tikim var.

Bu ruhu bozuk, mutsuz kişilik bu ülkede bir sürü işsiz varken kendine bir iş bulmuş biri olmasına rağmen, maalesef gününü her şeyin en iyisini o bilirmiş de bir türlü birileri onu keşfedip genel müdür yapmamış gibi sekiz saati söylenerek geçirir. Ya da o zaten her gün hiçbir işi yolunda gitmeyen biridir.

Ona göre kimse doğruyu bilmez. Şirketi verseler her şey istediği gibi olsun diye sayfalarca prosedür yazabilir, en ufak tökezlemede yeni prosedürü cebinden dahi çıkarabilir.

Bu tipe göre bir kere herkesin eleştirilecek bir tarafı vardır. “Bu çok meraklı, bu çok asabi, bu çok yaşlı, bu çok çocuk, bunu neye dayanarak kim müdür yapmış Allah’ını seversen, yemekler şöyle, sigara içme odası böyle, benim bilgisayarım kötü, bu müşteri de salak vır vır vır vır….” Yani her şeyin tam olsa bile bu tip, insanı kesin “gözünüzün üstünde kaşı var, bu nasıl iş” şeklinde eleştirebilir.

En tehlikelisi böyle bir tiple aynı ofisi, hatta yakın masaları paylaşmaktır. Hele sessiz, gamsız, biraz da her iş yeri aynıdır felsefesi ile olgunlaşmış biriyseniz vay halinize. Bütün gün konuşan bu arkadaş enerjinizi vampir gibi emer, akşam eve döndüğünüzde bir çıt dahi duymak istemezsiniz. Hatta kafanız gereksiz dolduğu için asosyal olmayı tercih edip, sevdiklerinizle bile görüşmek istemez hala gelirsiniz.

Bir kere bu tip, pozisyonu ne olursa olsun olduğu yerden memnun değildir. Aslında o kendi işini yapmalıdır da işte imkânları el vermemiştir mecburen başka yerde çalışmaktadır. Dolayısıyla bir türlü değeri bilinemeyen bu üstün vasıflı kişi, işe ilk girdiği günden itibaren çizgisinden hiç ödün vermez. Herkese emir vererek konuşur, genel olarak asabidir, her tel konuşmasını söylenerek bitirir ve telefonu “çaaaaat” diye kapatır, klavyenin tuşlarına saldırarak basar, müdürüne kızsa cevap veremez ama içinde kalanı gelir bağıra çağıra size döker. Söylenmesi hatta her hareketi normalden fazla seslidir.

Bana kalırsa bu tiplere iş verilmemesi gerekir çünkü aslında bu sabit fikirli işten anlamaz. Onun asıl işi söylenmektir. Ama süper anlar gibi şov yapar, teknolojiyi kullanma yönü çoğunlukla sıfırdır bir de bilmeden ahkâm keser. Eskiye çok bağımlıdır, bu internet ve bilgisayarların yeni işletim sistemleri de nereden çıktı şimdi şeklinde söylenir, yeniyi öğrenmeyi şiddetle reddeder. Yanlışlıkla sohbet edeyim deseniz iş dışında bir de hayatta nelere takılıp kaldığına inanamazsınız.

Onun için zaten hayatta da bir sürü yanlış vardır. Annesi niye babası ile evlenmiştir, kuzeni niye o işe girmiştir, sevgilisi niye onu doğum gününde en sevdiği bilmem ne restorana götürmeyi düşünememiştir ve daha neler neler… Hakkındaki her şeyi sürekli anlattığı için zahmetsizce sormadan öğrenebilirsiniz.

Aslında bu arkadaşların tek sorunu amaç olarak kendilerine söylenmek üzere bir dünya yaratmayı ilke edinmiş olmalarıdır. İçlerinden adeta negatiflik fışkırır. Onlar bu mutsuzluk çemberinin içinde mutlulardır. Yahu niye sinirleniyorsun diye telkin edeyim deseniz, her cümleleri “ama” ile başlar ve “bir söyle bin ah işit” atasözünün anlamını uygulamalı olarak öğrenirsiniz. Hiç boşuna yorulmayın, bu tiplerin her şeye verecek bir cevabı vardır. Mevzu yeter ki söylenecek bir şey içersin.

Bir kere bu tiplerden kurtulmak imkânsızdır. Genel olarak bayan menşeli bu arkadaşlar maalesef bir türlü yola gelmez. Genelde bu söylentili halleri yüzünden etrafta haklarında “evlense de kurtulsak” gibi yorumlar yapılır fakat bu tip huyludur, huyundan vazgeçmez. Zaten bulunduğu durumun evlilikle ilgisi falan da yoktur, bu onun sadece yaftasıdır. Hatta iş bu ya bir de söyleneceği evliliği bile vardır. Böyle tipler için temennilerinize dikkat edin., “Ay bir de evliliğimi dinleyin seansları” dinlediklerinize ek olacaktır.

Şimdi benim anlayamadığım normal insanlar olarak böyle tipleri biz iş yerinde çekmek durumunda mıyız? Bunları işe kim alıyor, durum fark edildiğinde arkadaş neden uyumlu biri ile değiştirilmiyor? Bize niçin kimse acımıyor? Bu tipler eğer psikolojik rahatsızsa, sabrımızın denenmesi için her şirkette bunlara bilerek özel kadro mu açılıyor? Bunlar yüzünden düşen performansımız, dolayısıyla da alamadığımız zamların hesabını kim verecektir? Özel olarak merak ettiğim diğer konu ise bunları kim hangi amaçla alıp evinde eş, çocuklarının annesi olarak besliyor?

Bu sorularımın sonu gelmez ama rica edeceğim bu tipler aklıselimlerden uzak dursun! Söylenmeyin kardeşim, söylenip de günümüzü, moralimizi aşağıya çekmeyin. Bir susun Allah aşkına da adam gibi çalışalım. Senin eşini, dostunu, aileni, iş yerinde sana uymayan her durumu dinlemek zorunda mıyız? Ayrıca merak da etmiyoruz. Gidin kendinize benzer arkadaşlar bulun, bir dernek kurun sabahtan akşama kadar söylenin. İş yerinde huzur kaçırıp, bir de üstüne para almayın rica ederim. O kadar çok söyleniyorsunuz ki bizim söylenecek halimiz kalmıyor!

 
Toplam blog
: 118
: 1607
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

Bir fikirden bir başka fikre, gerçeği bulana kadar bir halden başka bir hale geçip duruyorum. İncede..