Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

07 Mart '17

 
Kategori
Emlak
 

Tok satıcı Toki

Tok satıcı Toki
 

Devlet gibi soyut bir kavramın ne olduğuna ilişkin kafamda bir fikir oluşmaya başladığında Alaçam İlkokulu'nun 1-A Sınıfı'na gidiyordum. 
'' Yerli malı Türk'ün malı; herkes onu kullanmalı '' sloganıyla özdeşleşmiş bir program dahilinde sınıflarımızda kuru üzüm, fındık ve süt dağıtılırdı.
O çocuk halimizle bundan o kadar mutlu olurduk ki; dağıtım için sınıflara gelen görevlilerin başlarında oluşturduğumuz izdiham görülmeye değer birşeydi.
Görevlilerin başlarındaki bu kalabalığa rağmen; yüzlerindeki mütebessim halin hiç eksilmemesi '' Devlet '' denen soyut kavramın '' Veren el anlamına '' geldiğini gösteren ilk kanıttı bizim için.
 
Sonra Devlet parasız yatılı okuluna gittik. Parasızlığımıza küçük de olsa bir merhem olsun diye devletin verdiği aylık öğrenci maaşı yüzümüzü güldürüyordu.
Tam tamına bir buçuk porsiyon döner yiyebildiğimiz, yükte hafif pahada ağır bu maaş, devletimizin veren elinin ne kadar açık olduğunun bir başka kanıtı olmuştu haliyle bizim için.
 
Derslerimizde Yüce milletimizin tarih boyunca kurduğu tüm devletlerin kuruluş felsefesini bu " veren el mantığı "üzerinde yükselmiş olması, değiştiremeyeceğimiz tek şeyimiz olan tabiyetimizle övünmemize yol açtı.
 
Böylesi bir geleneğin yüz yıllarca bizim aslımıza dönüşmüş olmasından övünç duymaya daha çok küçükken başlamıştık dolayısıyla.
 
Zaman ilerledikçe memleketimizle ilgili yaşanan onca soruna rağmen bazen hızlı bazen yavaş ama daha yaşanabilir bir ülke olma yolunda emin adımlarla yürümeye devam ediyordu güzel ülkemiz.
Biz de anne babamızdan böyle bir devletin milleti olmak için çok çalışmamız ve kanaat etmemiz gerektiği  yönünde bir terbiyesi aldığımızdan, bardağın hep dolu tarafına bakmaya çalışıyorduk. İlgilendiğimiz şey, o için sahip olmadığımız imkanlar değil; şuan için iyi olan ne var sorusuna cevap aramak oluyordu. 
Sonra üniversiteyi kazandık. Devletimizin verdiği öğrenim kredisi öyle ilaç gibi geliyordu ki her ay; bankamatikten çektiğimiz günün ertesinde hemen markete koşup ortaklaşa bir kahvaltılık pastırma alıyorduk.
Marketçi abimiz pastırmaları ince ince kesmek konusunda o kadar yetenekliydi ki; anlatamam. 
Lakin inceliğin de bir fevki vardı ve bir pastırma dilimine bakınca karşı tarafın da görünmesine hiç gerek yoktu. Ne olurdu ki biraz daha kalın kesiverseydi şu pastırmanın dilimlerini.
Neyse sorun değildi. 
Sonra üniversiteden mezun olduk. Kimimiz işe girdi, kimimiz askere gitti ve kimimiz de evlenip bir yuva kurmanın hayaliyle hemhal oldu.
Lakin o vakit kim nereye yönelirse yönelsin herkesin buluştuğu ortak bir nokta vardı ki; düşünmesi bile hepimiz için aynı oranda yorucu birşeydi.
Soru şuydu : " Evin var mı evladım ? "
Çoğumuzdaki cevap aynıydı. " Yok ama en yakın zamanda borç harç yapacağız bir şeyler. "
Tam bu esnada ülke genelinde başlayan Tokilenme furyası, sıcaklığını çok eskiden bildiğimiz devletimizin o veren elini tekrar bize hatırlatır gibi oldu.
Bizim de artık bir evimiz olabileceği için umutlandık.
Umutlanmakta haklıydık çünkü devlet geleneği bin yıllara varan dünyadaki tüm milletlerde devlet halkını müşterisi olarak görmezdi.
Devletin halkıyla karlılık üzerine kurulu bir ilişkisinin olması herşeyden öte onun büyüklüğüne yakışmazdı.
 
Devletin televizyonlarındaki reklam furyaları özel televizyonlarınkinden fazla veya onlarla aynı olmaz; radyolarındaki programlar reklamlara kurban edilmezdi.
Hele hele dar gelirli insanların uzun vadeli borçlanmalar ve kolay ödeme koşullarıyla ev sahibi olmaya dönük hayaller fahiş fiyatlarla piyasa ekonomisine kurban edilemezdi.
Lakin Sevgili Levent'in ( Erdoğan ) geçen haftaki yazısında Sapanca'da yeni yapılan Toki binalarının satış rakamları ve koşullarıyla ilgili verdiği detayları okuyunca artık devletin halkıyla Toki vasıtasıyla kurduğu ilişkinin çerçevesinin iyiden iyiye değiştiğini Sapanca ölçeğinde de görmüş olduk.
 
Levent'in yazısında belirttiği, 3+1 daire fiyatlarının 290 bin Türk Lirası'na varmış olması, arsa payları ve kat ittifakları konusunda Toki'nin yerel yönetime tabi olmayışı, bu şekilde dar gelirli insanımız kadar çok daha uygun fiyatlara daire satan yerli firmaların madur edilmesi, binaların estetik bir kaygıyla alakalarının olmayışı gibi konulara tekrar girmeyeceğim.
 
Ama Devlet'e bağlı bir iktisadi teşebbüsün, halkı mülk sahibi yaparken belirlediği rayicin bu derece fahiş olmasını ve '' beğeniyorsan al beğenmiyorsan tantana yapma '' dercesine bir yaklaşım sergilemesini anlamakta güçlük çektiğimi belirtmek isterim.
Allah ev sahibi olurken yardımcı olsun hepimize, ne diyelim başka.
 
Toplam blog
: 70
: 289
Kayıt tarihi
: 26.07.14
 
 

Sapancalı, Üniversite mezunu, satış pazarlama sektöründe çalışan Errare Humanum Est ve Dum Spiro ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara