- Kategori
- Tarih
Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı
Güneşli bir kış gününde tramvaya binip, Sultanahmet'te soluğu alıverdik. Bugün Topkapı Sarayını gezmeye karar verdik. Sultanahmet meydanında, mısırcılar, kestane kebap satanlar, turistler... Avrupalı turistleri görmek çok zor. Daha çok Arap ve Çinli turistleri görmek mümkün. Ayasofyanın yan tarafından öylece Topkapı Sarayının dış bahçesi derken, içeriye girdik. Tabi buraya gelmeyeli çok uzun zaman olmuş.
Sarayın selamlık bölümü ve kabul odasını bunları gezdikten sonra, Padişahların giyisilerin sergilendiği bölümü gezdik. Kıyafetler oldukça etkileyici. Onlar tarihin tanıklarıydı. Fatihin pembe kaftanı ve diğer Sultanların kaftanları. İki tane üzerinde dualı gömlek örneleri de vardı. Kaftanların desenleri ve renkleri çok özel seçilmiş geldi. Bu kaftanlar çok daha fazla olabilirdi. Oldukça az ve sadece kaftan ve gömlek olmasını çok anlayamadım. Padişah Sarıkları ve diğer giyisileri ve diğer eşyaları? 800 yüzyıl için çok yetersiz bu giysiler. Hazine odasına girince ise Sultan Selimin hazine mührü, kılıçlar, mataralar, nişaneler yabancılara ve Osmanlı imparatorluğuna ait nişaneler.
Padişah Tahtları; oldukça ihtişamlı, altın ve diğer mücevherlerle süslenmiş, tahtlar oldukça etkileyiciydi. Zümrüt bütün mücevherlerin arasında en çok dikkat çekici olanlardı. Osmanlı zümrüt ve elması diğer taşlara göre daha çok sevmiş. Bu bölümde nişaneler ve başa takılan mücevherler çok etkileyici. Her şey göz kamaştırıcı, tabi ki kaşıkçı elması bütün nazı ve ihtişamı ile görernleri büyülüyordu adeta.
Buna karşılık duvarların kenarlarında kirler öylece duruyor, yakışmaz bir şekilde sarayda göze çarpıyordu.
Derken Kutsal emanetler bölümüne girip orada, Hz. Muhammed'e ait Sakalı Şerifi, Ayak İzi, Hırkayı Şerif Sandukası ve diğer ufak tefek kullandığı su tası gibibir çok şeyi görebilirsiniz. Hz. Musa'nın Asası, Hz. Davut'un Kılıcı, Hz. Ömer'in Kılıcı, Hz. Ali'nin Kılıcı Hz. Fatma'nın Seccadesi. Çok etkileyici. Manevi olarak insanda büyük bir hoşluk.
Sünnet odası ve Enderun Mektebi derken, Hareme girme saatini kaçırmışız. Burayı ayrıca gezmeyi planlamak gerekecek. Topkapı Sarayı büyülü bir mekan...
Sarayın deniz manzarası ömre ömür katar. İstanbul ayaklarının altında, Kadıköy, Haydarpaşa, Haliç Sarayburnundan başka bir güzel görülüyor. Güneş kış günü için hiç fena sayılmaz. Burası Sultanların evi. Burası Osmanlının üç kıtayı yönettiği yer. Burası bir yanı Ayasofya, bir yanı Gülhane, burası Topkapı Sarayı. Saray ziyaretçilerle dolup taşıyordu.
Daha fazla ne görebilirdik? Daha fazla metaryal mutlaka vardır. Onlarda zamanla ortaya çıkarılmalı. Dikkatimi çeken en önemli husus Haseki Sultanların mücevherleri, neredeler? Kolyeler, yüzükler, küpeler nerelerde? O kadar yıl, 800 yıl boyunca Hürremin, Safiye Sultanın diğer bütün kadın Sultanların mücevherleri nerede? Yok mu, varsa niçin sergilenmiyor?
Bilgilendirme panoları ise çok yetersiz. Taş tuğraların yanında hiç bir şey yazmıyordu. Osmanlıca mı öğrenelim? Bahçe çok daha güzel ve özenli olmalıydı. Çiçekler çok azdı. Büyük saksılarda zambaklar öylece soluk duruyordu. Halbuki bahçede nergisler, güller, ortancalar, erguvanlar olmalıydı. Saraya yakışır bahçe düzeni içinde.
Topkapı Sarayında dolaşmak geçmişe gitmek gibi. Sultanlar yok ama kavgalara sebep olan tahtlar öylece duruyor. İktidar mücadelesinin en büyük simgesi bütün görkemi ile orada. Cansız tanıklar olan tahtlar. Burada zamanı geriye yürümek gibi. Zamanın tanıkları onlar, bizim geçmişimiz, onlar kültürümüz. Onlar geçmiş ile geleceğin köprüsü. Topkapı Sarayında yürümek zamanda yürümek gibi...