- Kategori
- Kişisel Gelişim
TOPLUMSAL AŞINMA

Sanırım yedi yaşındaydım ve ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum. Babamla birlikte dolaşmak, çayıra gitmek, bir işe yaramak, tarifi imkânsız bir zevkti köy yerinde, Yürürken babam, yolda rastladığı taşları ayaklarıyla yolun kenarına itiyordu. Dayanamayıp sorduğumda “başkalarının zarar görmemesi için” cevabını almıştım. O gün bugündür, bu alışkanlık bende de yerleşti. Nitekim sadece taşlı köy yollarında değil, asfaltlı şehir sokaklarında da zaman zaman taşlara rastlamak mümün”.
Toplum olarak karşı karşıya bulunduğumuz önemli sorunlardan biri de hiç kuşkusuz toplumsal duyarlılıktır. Konuya girerken öncelikle kavram üzerinde durmakta yarar olacaktır. Kavramların yer yerine oturması, onlar üzerine kuracağımız yapının sağlamlığı için önemli bir delildir. Bilindiği gibi insanların bir arada yaşama ihtiyacı ve isteği toplumsal hayatı başlatmıştır. İnsanlık tarihi boyunca toplumsal hayat giderek gelişmiştir. Bilindiği gibi bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde ise yer yüzündeki bütün insanların tek bir toplumu, dünya köyünü oluşturmaya başladığına şahit oluyoruz. Toplumsal duyarlılık çok kısaca kişinin toplumsal hayata karşı hassas olması biçiminde açıklanabilir. Bu ise bireyin toplumsal yaşam sürecindeki rolünün en iyi biçimde oynaması ve başkalarıın haklarına gereken önemi vermesidir. Esasında bu kavramlar, bu cümleler bize hiç de yabancı değildir. Başkalarının haklarına saygı göstermek, kurallara uymak, haksızlık yapmamak... Bizbunları hep duyarız. Ancak günlük hayatımızda bu değerlere yer vermek, onları yaşamak ne yazık ki kolayca gerçekleşememektedir. Toplumsal duyarlılık mahallemizde, semtimizde, ilimizde, ülkemizde ve nihayet dünyamızda, gerçekleşen bir olumsuz gelişmeyi dinlemektir. Bu dinlenenleri duymak ve anlamaya çalışmaktır. Söz konusu gelişme olumsuz bir olay ise bu olumsuz gelişme içinde yaşayan insan ya da insanların düşündüklerini düşünebilmek, onlar gibi hissetmek, onlarla üzülmektir. Toplumsal duyarlılık, bu üzüntülerin giderilmesi konusunda çareler düşünmek, tepki göstermektir. Üstelik bu tepki başka olumsuzluklara başka üzüntülere yol açmamalıdır.
Toplumsal duyarlılık, yeri geldiğinde toplumsal değerler için canını vermeyi göze almak, bilgi ve becerisini toplum yararına kullanmaktır. Toplumsal duyarlılık, fethedilen bir ülkedeki insanların size tamamen yabancı olan inanç ve geleneklerine saygı göstermektir. Fethettiğiniz bir gönlün gerçeklerine saygı göstermeniz gereği gibi. Toplumsal duyarlılık, bireysel duyarlılığı ve kurumsal duyarlılığı kapsamaktadır. Bireysel duyarlılık, kişinin kendisini tanıması, özelliklerinin farkında olması kısaca kendisine saygı duymasının en güzel ifadesidir. Kurumsal ya da örgütsel duyarlılık ise dahil olduğumuz kurumun kültürünü benimsemeyi, uyum göstermeyi, çabalarımızı kurumun amaçları doğrultusunda yoğunlaştırmayı ve kurumun çıkarlarını gözardı etmemeyi gerektirmektedir. O halde toplumsal duyarlılık kendimize ve çalıştığımız kuruma karşı hassas olmayı da beraberinde getirmektedir. Psikoloji biliminin ifadeleri ile toplumsal duyarlılık, süper ego (üst ben) ile id (alt ben) arasında sağlıklı bir dengenin kurulması ve süper ego’nun, id’den gelen bütün arzulara yenik düşürülmemesidir. Bir başka ifade ile toplumun çıkarlarının bireysel çıkarların önünde tutulmasıdır. Bütün bunlardan sonra akle gelen, gelmesi gereken soru şudur: “Acaba bu toplumun üyeleri olarak bizim toplumsal duyarlılığımız ne düzeydedir?” Bu soru, üzerinde uzun uzun düşünülmeye değer değil mi sizce? Toplumsal duyarlılığımızın düzeyi konusundaki sorunun cevabı, sosyal bilimlerinmetodolojisi bakımından akla başka bir soru getirmektedir: “Toplumsal duyarlılığı ölçmek için elimizde ne gibi araçlar veya ölçütler bulunmaktadır?” Bu konuda elimizde bir bilimsel araştırmanın verileri bulunmamakla beraber, davranış bilimleri ve insan ilişkileri açısından toplumsal duyarlılığın göstergesi olabilecek bazı noktaları şu şekilde özetleyebiliriz:
* Toplumsal duyarlılığın en önemli göstergelerinden biri, kişinin kendi “ben”i üzerine eğilmesi, kendisini gözden geçirmesidir. Kendini gözden geçirmek kişinin, varlık alanındaki rollerini, davranışlarını, ilişkilerini, kısaca bir bütün olarak kendisini sorgulayabilmesidir. Herşeyden önce kişinin kendisi ile başa çıkabilmesi, kendisine egemen olabilmesi gereklidir.
* İnsana saygı, toplumsal duyarlılığın temel taşlarından biridir. İnsana saygı, bize ters bile gelse duygu, düşünce ve inancından dolayı başkasını hor görmemek, zor kullanarak onları değiştirmeye çalışmamaktır. İnsana saygı gerçek anlamında demokrasiyi, hak ve özgürlükleri benimsemeyi ve davranışlara yansıtmayı gerektirir. İnsana saygının temelinde ise insan sevgisinin yer aldığı unutulmamalıdır.
* Toplumda yürürlükte bulunan yasalara bağlı olma, toplumsal duyarlılığın en somut ve ölçülebilir göstergelerinden biridir. Trafik kurallarından anayasal yaptırımlara kadar birçok yasal düzenlemelere uygun davranışlarda bulunmak, her vatandaşın en önemli sorumlulukları arasındadır. Ancak bazıları çok basit ve gündelik davranışlarla ilgili olan bu sorumlulukları yeterince önemsemediğimiz bir gerçektir. Her 24 saatte 25 can verdiğimiz trafik canavarı, bu durumun en canlı ve güncel örneklerinden sadece biridir.
* Çalışmak ve üretmek de toplumsal duyarlılığın ölçütleri arasındadır. Burada salt bireysel amaçlar ve çıkarlar değil, toplum için çalışma ve üretme anlayışını geliştirilmesi önemlidir.
* Bilgi çağı olarak adlandırılan günümüzde kişinin kendisini geliştirme çabası içinde olması, toplumsal duyarlılığın önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Bilginin bir kaç yılda bir ikiye katlandığı günümüzde işi ve statüsü ne olursa olsun tüm bireylerin hızlı bilgi artışından etkilendikleri bilinen bir gerçektir. Kişinin kendisi, aile hayatı, sosyal hayatı ve özellikle işinde hayat boyu öğrenmeyi bir alışkanlık haline getirmesi, hem çevresine uyumu hem de topluma katkısı bakımından önemlidir. Kişinin gelişme isteğinin bir sonucu olan bu alışkanlığın daha birçok yararlarından söz edilebilir.
* Toplumsal duyarlılığın ögelerinden birisi olarak kaliteyi zikredebiliriz. Kalite, kişinin içine doğrudan ya da dolaylı olarak girdiği her etkinlikte belirli bir standardı hedeflemesidir. Giyiminden davranışlarına, ilişkilerine, işindeki ayrıntılara kadar her yerde mümkün olduğunca daha iyi ve güzelini yapma yönündeki gayret, bireyin kendisine ve diğer insanlara duyduğu saygının önemli bir göstergesidir. Bu anlayış, her işte mutlaka mükemmeliyetçi bir yaklaşımı değil, rutinin sağırlığı ve körlüğünün önüne geçecek dinamik bir hayat biçimini içermektedir. Toplumsal duyarlılık için daha birçok ölçütten söz edilebilir kuşkusuz. Ancak yukarıda belirmeye çalıştığımız noktalar bile insanlarımızın toplumsal duyarlılıkları için önemli fikirler vermektedir. Bugün toplumumuzda yaşanan olaylar ve gelişmelerin birey olarak bizlerin toplumsal duyarlılığı ile yakından ilgili olduğu bir gerçektir. Hızla artan trafik kazaları, çığ gibi çoğaln hukuk davaları, geciken adalet, terör olayları, kanun dışı davranışlardaki artışlar, alınteri dökmeden kazanma hırsı, uyum ve davranış sorunlarındaki artışlar, arabadan dışarıya çöp atanların sayısındaki artışlar... Ve benzeri olaylarda birçok faktörün yanında tek tek bireyler olarak toplumsal duyarlılığımızın yetersizliğinin de etkili olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Sonuç olarak topluma verdiklerimizle ondan aldıklarımız arasındaki hassas denge, toplumsal duyarlılığımızın en güzel aynasıdır. Bu dengenin bireyden yana bozulması oranında toplumsal duyarlılığın zedelenmesi sözkonusudur. Bunun sonucu, toplumsal duyarsızlıktır. Siz bu aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz? İşinin hakkını vermemek, sadece kendi penceresinden bakmak, başkalarını, onların düşüncelerini önemsememek, yalnız ve ancak kendi yararı ve çıkarı olunca birşeyler yapmak, toplumun çeşitli kesimlerindeki gelişmelere kayıtsız kalmak, acı çeken insanları görmemek, yokluk çeken insanların halini önemsememek, yerleşmiş görgü kurallarını hiçe saymak, çeşitli ortamları fırsat bilip ticari amaçlar uğruna dürüstlükten ödün vermek, olayları işine geldiği yorumlamak, hep başkasını eleştirmek.
Bütün bunlar toplumsal duyarsızlığın örneklerinden birkaçı. Her bireyin toplumsal duyarlılığını geliştirebilecek bir potansiyele sahip olduğu unutulmaması gereken önemli bir noktadır. Yeterki bunu isteyelim ve gerekli çabayı gösterelim. Gerçekten de zarar verebileceği düşüncesiyle sokakta rastladığımız taşı yolun kenarına almak bizim elimizde.