Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Aralık '06

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Toprak Ana dinle beni....

Toprak Ana dinle beni....
 

Toprak ana berekettir huzurdur... Bizi üzerinde bıkmadan usanmadan taşır, bakar, doyurur.. Ne kadar nankörlükte yapılsa, yine o bize sonsuz bereketiyle kucak açar... Ufacık bir tohum atsak, coşarak bize geri döner...

Kırgızlı bir annenin savaşta eşini ve üç oğlunu kaybettikten sonra toprakla dertleşmesini duydunuz mu hiç?.. "Kara toprak, sevgili toprak ana, hepimizi sinesinde barındıran, sensin!! Bizlere mutluluk vermeyeceksen neye yarar senin toprak ana oluşun? Dünyaya niçin geliyoruz? Biz senin çocuklarınız. Bize mutluluk ver, bizi mutlu kıl toprak ana"

Yaşadığımız her anımıza şahit olan toprak anayla siz hiç böyle konuştunuz mu?..

Bunu bilemeyiz, fakat, sinirlendiğimizde yalın ayak çimenlerin yada toprağın üzerinde dolaştığımız veya uzandığımız olmuştur... Yada stresimizi atmak için gidip çiçeklerin dibine çapa yapmışızdır... Ona akıtırız sinirimizi hiçbir şey demez kabul eder... Sakinleştirir bizi... Karnımızı yine onun verdikleriyle doyururuz..

Ve en son yine ona gideriz... Bizi bağrında uyutur sonsuza dek...

Dört mevsim ile toprak ananın diyaloğuna gelin birlikte kulak verelim... Toprak ana nasılda çözüm bulup huzur sağlıyor görelim...

DÖRT MEVSİM MASALI...

Bir zamanlar Toprak Ana, evinde yalnız yaşıyormuş. Yalnız yaşamak zormuş, bu yüzden canı çok sıkılıyormuş. Bir gün kalkmış, gök kralına misafirliğe gitmiş. Sarayın kapısına varınca, gürültüler, patırtılar duymuş. Kapıdaki nöbetçiye, "bunların ne olduğunu" sormuş.

Nöbetçi: "Ne olacak" demiş. Mevsim kardeşlerin gürültüsü. İkisi kız, ikisi oğlan dört yaramaz çocuk var. Kavga edip duruyorlar.

Toprak Ana: "Onları bana gönderin" demiş. Ben yalnızım, biraz da benimle otursunlar.

Nöbetçi, Toprak Ana'nın isteğini krala söylemiş. Kral da "Peki" demiş. Toprak Ana bunun üzerine evine dönmüş, mevsim kardeşleri beklemeye başlamış.

Önce en küçük kardeş gelmiş. Pembe, beyaz saçlı, güzel bir çocukmuş. Toprak Anaya: "Benim adım İlkbahar" demiş. Size ufak bir armağan getirdim. İlkbahar, çantasını açmış, çantasından tomurcuklanmış dallar, renk renk çiçek demetleri, cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar çıkarmış.

Çok geçmeden ikinci kardeş gelmiş. Tombul, kırmızı yanaklı bir kızmış. Adı da Yaz’mış. Kardeşine: "Haydi çekil bakalım, bak ben geldim" demiş. Sonra o da çantasından çilek, kiraz, şeftali, erik gibi meyveler çıkarmış, bunları Toprak Ana'ya sunmuş.

Derken üçüncü kardeş gelmiş. Sarı sapsarı bir çocukmuş. Toprak Ana’ya: "Ben sonbaharım. Yalnızlığı, sessizliği çok severim" demiş. Sonra da kuşları kovmuş, her yeri sarıya boyamış. Ortalığa bir sessizlik çökmüş.

Tam bu sırada dördüncü kardeş gelmiş. Çiçekleri, meyveleri dağıtmış, cebinden beyaz bir su çıkarmış, bu suyla her yeri beyaza boyamış. Bir yandan da, "Benim adım kış, benim adım kış" diye bağırıyormuş.

Dört kardeş de Toprak Ananın evinden gitmek istememiş. Kavgaya tutuşmuşlar. Ortalık alt üst olmuş. Toprak Ana kızmış: "Beni dinleyin" demiş. Ya sırayla gelin, evimde üçer ay misafir kalın ya da çekilip gidin. Hepinizi birlikte istemiyorum.

Bunun üzerine mevsim kardeşler düşünmüşler. Aralarında anlaşıp Toprak Ana'ya, "peki" demişler. İşte o günden beri sırayla geliyor, Toprak Ana'da üçer ay misafir kalıyorlar.

 
Toplam blog
: 529
: 3765
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

İstanbul'da doğmuşum... Dünyalar tatlısı bir kızım var... Herkesi kolay kolay sevemem... ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara