- Kategori
- Sosyoloji
Töreler ve törenler

Yokluk karanlıklarından varlık aleminin aydınlık ufuklarına hediye edilen insanoğlunun alın yazısı mıydı Töre? Yoksa, Töre mi kendi yazısını yazıyordu masum bebeklerin alınlarına? Beyazları karaya döndüren beşeri bir fırçanın darbeleri altında ezilmek neden? Yüzyıllardır hükmünü İlahi bir adalet maskesi altında sürdüren bu hegemonyatik kanunları kim yazdı?
Timsahların gözyaşı mürekkebiyle yazılan bir yazının senaryosu hep aynıydı. Tek değişim kahramanlar. Bunlara kahraman demek istemiyorum. Çünkü onlar piramit işçileri gibi. Altında ezilir, ölür, sakat kalır; kimsenin umurunda değildir. Onlar için önemli olan tek şey, bir akşam serinliğinde seyrettikleri o haşmetli yapı. Gerisi hep boş.
İşte bu kanunların gölgesindeki o beyaz zenci. Kendisine giydirilen rolü oynar. Bir baharın seherinde alnında güneşin ilk ışığını yudumlar. Serpilir bir çınar gibi. Heybetli ve haşmetli. Ve sonra karşıdan bir bulut gelir siyah değil simsiyah. Güneşi örter yağızın. Ona yeni bir rol bulmuştur. Çünkü o yüzyıllardır burada vardı. Atasıydı, büyüğüydü. Bu rolü mutlaka oynamalıydı. Töreler ve atalar…….
Nemli dudaklar kurumaya başlar. Nefesler tıkanır. Dermansız bir dizin son adımlarıydı belki. Atalar meclisi kendisine bir rol arkadaşı bulmuşlardır. O da kendisi gibi bir beyaz zenci idi. Ve hemen oyun başlanmalıdır. Atalar sevinçli, atalar mağrur. Başlarlar figüranları bulmaya. Dekor hazırdır. Arkadan bir neşeli ağıt çalar. Ve ilk bölüm çekilir. Töreler ve düğünler…….
Artık film çekilmeye başlandı ya geri dönüş yoktur. Güneşin kavurduğu çorak toprağa bir damla gözyaşı düşer usulca. Ve ardından bir filiz haykırır sessizce. Artık yeni bir beyaz zenci vardır senaryoda oynadığından habersiz. Kavurucu rüzgarların ensesini yalayacağından habersiz zorlar toprağını. Gün geçer ve artık filiz toprağından çıkar bir zılgıt sesiyle. Töreler ve bebekler……
Roller çoğaldıkça atalar daha bir zevk alamaya başlarlar. Lakin oyuncuların damarından artık kan değil keder akıyordur. Bu taze filizin kulağına adı fısıldanır: Hüzün. Hüznü büyütmek ana babaya kalmıştır. Her geçen gün daha da zorlaşır oyun. Senaryoyu hazırlamak epey maharet istiyor ya. Atalar da artık bu filmi güzelleştirmek için bütün zekalarını kullanırlar. Töreler ve oyunlar…..
Yağmurlar sağnak sağnak yağmaya başlamıştır babanın yüreğine. Kendini en çok kışa yakıştırıyordu. Bu rüzgarlar sebepsiz değildi. Nefesler kesik kesikti artık. En çok Hüzün’ü düşünüyordu. Çünkü hüznü büyütmek her babaya nasip olmazdı. Artık yeşerirken bir yanı; bir yanı da yaprak döküyordu. Ve kararını vermişti. “En güzel şarkıyı bir kurşun söylüyordu.” İşte o şarkının bestesini yazacaktı bu akşam. Ertesi gün beyaz zenci sadece beyazdı artık. İlk nefesi gibi. Töreler ve beyazlar…..
Senaryoyu kim değiştirmişti? Herkes suçu diğerine atıyordu. Kimse filmin böyle biteceğini tahmin etmemişti. Atalar hata yapmazdı ya bu nerden çıkmıştı? Sonunda büyük başlar biri aydınlık bir fikir bulmuştu. Bunu filmin sonuna koyalım böylece filmi de bitirmiş oluruz. Herkesin hoşuna gitti. Artık final müziği çalmalıydı. Ağıtlar ezberlenmişti. Biraz matem, biraz sitem, birkaç damla gözyaşı da oldu mu işte sana son. Tören mükemmeldi. Töreler ve törenler……
THE END