Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '14

 
Kategori
Futbol
 

Trabzonspor’a “ek fatura” kesildi!..

Trabzonspor’a “ek fatura” kesildi!..
 

Az sözle, çok şey anlatmak!..

Deyim dediğimiz, halkımızın deneyim ve gözlemlerinden süzülüp gelen “kalıplaşmış sözler”, bunun en güzel örneğidir. Şimdi gel de bunlardan biri anımsama:

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak!..

Bu, ne mi demek?

“Bir tehlikeden sakınmaya çalışırken daha büyük bir tehlikeyle karşılaşmak...”

Bunu niye anımsadık?

Trabzonspor yönetimi, Fenerbahçe maçında cezalı duruma düşülür kokusuyla, Konya'daki maça taraftar alınmasın diye karar çıkarttı.  “Kötü ve çirkin tezahürat”tan ceza alınsaydı, Fenerbahçe maçında, Avni Aker tribünlerini kadınlar ve çocuklar dolduracaktı.

Fenerbahçe maçında olanlar, maçın oynanmasını engelleyen ortam... Bunlara bağlı olarak Trabzonspor’a kesilen “ek fatura”, sonradan gelecek “asıl fatura” göz önünde tutulduğunda, ne kadar yanlış düşünüldüğü bugün ortaya çıkıyor.

*****

PFDK’in kestiği “ek fatura”da neler var?

“... taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içerisinde 4. kez gerçekleştirilmesinden dolayı takdiren 1 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama..

Ayrıca, “... taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 5 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama..”

Yani?

Toplam 6 maç ceza...

Tahkim Kurulu’nda cezaya itiraz edilip edilmeyeceğini bilemeyiz. Edilse bile, “ek fatura” öyle kalır ya da “fatura”da indirim olabilir.

Trabzonspor’a kesilecek “asıl fatura” sonraya kaldı. Bunu TFF Yönetim Kurulu kesecek:

3-0 hükmen yenilgi.

(Fenerbahçe’ye 3 puanı kendi ellerimizle hediye ettik, demek, Fenerbahçe’nin 3 puan alamayacak gücü yoktu demek değildir. Öyle olsa bile, bu, sonuçta bir avuntudur. Ama bu, yapılan yanlışı örtmeye yetmez. Sorumluluk taşıyanlar, taraftarı sorumsuzluğa yöneltmişseler, bunu hesabını kendi “camiaları”na, kamuoyu önünde olmasa bile, kendi aralarında tartışarak vermek zorunda kalırlar.)

*****

Deyimle başladık deyimlerle sürdürelim:

Öfkeyle kalkan zararla oturur!

Ne ekersen onu biçersin!

Dolduruşa gelmek!..

Dolmuşuna binmek!..

Başkalarını da bulmak mümkün. Geçmişe bir yolculuk yaptığımız zaman, futbol dünyasında kimin, nasıl, kimlerce “dolduruşa getirildiği” görülür. Örnekleme yapmaya gerek yok. Şöyle çevresine bir bakan, “güncel”i izleyen, neyin ne olduğunu görür. Bir de, “balık hafızalı” değilse, işler kötüye gidince, "dolduruşa getiren"lerin, “tarafsızlık” adına nasıl konuştuğunu da..

Niye?

Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında sürüp gitmesi istenen gerilimden nemalananların olduğu bir gerçektir.

Gerilimin sürmemesi, ağızdan çıkacak sözlere dikkat etmek, sağduyulu davranmakla mümkündür.

Bilinir ki, yönetici seçilmek kolay, yönetici olmak zordur!

Ağızdan çıkanları alkışlayan, devamını bekleyenlere değil, eleştiri yapanlara kulak vermek gerekir. “Haklı olduğum için alkışlıyorlar” diye düşüldüğü an, bir tehlikenin kucağına düşüldüğü kesindir. Hele, konuk olunan yerlerde, gurur okşayıcı sözler söyleniyorsa, onların niye söylediği/ yazıldığı üzerinde düşünmek gerekir.

(Adnan Veli, Orhan Veli Kanık'ın kardeşi, "Mapushane Çeşmesi'nde anlatır: Bir mahkum, özellikle yeni gelene niye içeri düştüğünü anlatır; suçsuz olduğunu inandırmaya çalışır. Eski mahkumlar da, hoşuna gitsin diye, o mahkumu "Haklısın" diye desteklerler. Aşka gelen mahkum, herkese çay ısmarlar. Sonra, konuşmalardan sıkılan biri, ters bir söz söyleyince, mahkum, çaycıya "Herkesin içtiği kendine" der.

Bir kez, iki kez... sürüp gidermiş bu durum.)

Kişi, başkalarını sorgulayacağına önce kendini sorgulamalıdır.

İleriyi görmek, bir yetenek işidir. Günübirlik düşünmek, elde edilecek geçici kazanımlar, “uzun vade”de hiçbir işe yaramaz.

*****

Siyasetçi, “devletin gücü”nü ele geçirince, onu kendi “güç”ü sanıyor. Bunun yanında "seçilmiş" herhangi biri de öyle... Bu, özellikle kentiyle bütünleşmiş futbol takımlarında da kendini gösteriyor.

Takıma yönetici seçilen, kendine yönelik eleştirileri, kentine yönelik “hakaret” olarak algılamaya başladığı zaman, iş bitmiştir. Artık, “namus”, “şeref”, “ahlak” gibi güzelim kavramlar, kendi olumsuzluklarını örtmek için kent adına kullanılır.

O zaman ne yapmalı?

Sorunun yanıtını o kesimin sağduyulu üyeleri vermelidir.

Son söz:

Geçmişe saplanıp kalmak, geleceği kurma gücü olmayanların girdikleri çıkmaz sokaktır.

 

http://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com


 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..