Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

08 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Trakyalı man in Arap Şükrü...

Trakyalı man in Arap Şükrü...
 

Kaldığım otele çok yakınmış Arap Şükrü... Taksici altı liraya götürdü...

Şükrü kim?

Esmer diye mi ‘ Arap” derler... Yoksa gerçekten ‘Arap’ mıdır bilmem!

Güzel olurmuş buranın eğlencesi, bir gelen bir daha gelirmiş... Hevesleniyor insan, merak ediyor...

Arnavutkaldırımı bir sokak, karşılıklı meyhaneler... Bir tutam Çiçek Pasajı, bir çimdik Balık pazarı, bir gıdım da Nevizade...

Anason, balık kokusu, gırnatanın sesi neredeyse her yerde aynı...

“Nerde çokluk, orada çakıllık” derler ama bir yere ilk defa gidiyorsam, müşterisi, cümbüşü çok olan mekâna otururum...

Öyle yaptım, beyaz örtülü masalardan birinin köşesine iliştim...

İçerisi kalkıp kopuyor!

Beyaz gömlekli kravatlı bir sürü kafası güzel adam, sandalyenin üzerine çıkıp göbek atan, yaşı geçkince, kırmızı ayakkabılı, makyajlı, siyah elbiseli bir kadını alkışlıyor...

Garson geliyor...

“ Sizi şöyle alsam” deyip başka bir masa gösteriyor...

E orada da olup biteni göremeyeceğim diye geçiriyorum içimden... Dört kişilik masada tek başıma oturtmayacaklar ya beni!

Yerim değişiyor, servis açılıyor... Kadın da oturdu zaten!

Garson ne içeceğimi sormadan otuz beşliği koyuyor masaya!

Sipariş verdiğimi, unuttum herhalde!

Bardaklar, bir sürahi soğuk su, buz, beyaz peynir, kavun, üzerinde zeytinyağı gezdirilmiş domatesler, kızarmış ekmek...

Umutsuzca, ahtapot salatası ve lakerda soruyorum, garsonun cevap vermeden gidişinden, mezelerin çok geçmeden geleceğini anlıyorum...

&&&

Gırnata, cümbüş, Şükrü, tamam ama

Bu akşam dinlemeye ihtiyacım var...

Anlatmaya ihtiyaç duyar da, dinlemeye ihtiyaç duymaz mı insan?

Görmüş, geçirmiş, biriktirmiş, taştım taşacak hiç tanımadığım bir adam gelse mesela, karşımda duran boş iskemleye otursa, bedavaya değil iki dubleye anlatsa...

“Kim gibi” derseniz... Şu yan masada gözleri kapanmak üzere olan, kır saçlı, bıyıkları tütünden sararmış amca gibi!

Açılışı benden çok önce yapmışlar besbelli...

Sanki gündüzden...

‘Hadi bir iki bir şey içelim sonra evlere kaçarız” denir de, garson “kapatıyoruz” denene kadar içilir...

O hesap...

Yanında üç arkadaşı daha var...

Biri ensesi kalınlardan, kolye yüzük ne ararsan var...

“İş yemeği” desen, değil,

Olsa olsa mahalleden arkadaştır bunlar...

&&&

Mahalle arkadaşlıkları ne güzeldir yahu...

Kimse kimseye trip atamaz, gider yapamaz... Herkes herkesin sümüklü, kısa pantolonlu, babasının kulağından tutup eve götürdüğü, annesinden dayak yediği, kimin kime çıkma teklif ettiği, ret edilip ördeğe döndüğü hallerini bilir...

Ve unutmaz, unutturmaz da...

&&&

Neyse konumuz bu değil!

Şükrü...

Arap Şükrü...

Güzel yer be burası...

Bursa’ya yolum düşerse tekrar gelirim...

Yalnız bu otuz bejlik bana az geldi!!!

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara