Tunus'dan Mısır'a, Akdeniz'de Amerikan jikletli, islamcıl demokrasi!...

Akdenizin güneyinde sular ısınıyor... Bu kez, bu ısınma alışageldiğimiz İsrail politikasından kaynaklanmıyor... Anlayabildiğimiz kadarıyla bu yarım kürede çok büyük bir değişim yaşanıyor... Bu, bir ucu da daha önceden bize batmış, diğer bir ucu Çin'e kadar uzanan çok daha büyük bir dönüşüm politikası!... Ve her zamanki gibi, ulusal iradeleri aşan işler...  

Bu yüzyıla girer girmez, sanki kurulmuş bir saat gibi çalışıp, Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da meydana gelen Gül, Portakal ve Lale devrimlerine, Afrika'nın mis kokulu “Yasemin Devrimi” yle cevap vermesi ne kadar da muhteşem bir görünüm arz ediyor!... Mısır'dan bu denli güzel kokular hiçbir zaman gelmese de, sanırım onlar da olası devrimlerine herhalde ''Nil Devrimi'' gibi, çekici bir ad bulurlar!...Ve bu devrim, Güney Sudan sorununun çözülmesine, ABD lehine önemli bir katkı sunar!...  

Zaten anlayabildiğimiz kadarıyla, son altmış yıldır bu dünyadaki az gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan tüm demokrasi hareketleri ve tüm dikta rejimlerinin arkasında, Amerika var!... Sosyalist sistemin dışında kalan ülkelerde bu böyle...  

Bir zamanlar, Osmanlıyı yiyip bitirdikten sonra, tamamen dünyaya egemen olan İngilizlerin cetvelle çizdikleri Ortadoğu haritası vardı... Ve hala kullanılmakta!... Ve bu harita yeniden, bu gün de ABD tarafından bilgisayar ortamında matrisleniyor...  

Akdeniz'de yelken açmak için birkaç yüzyıl önce Osmanlıya vergi ödeyen ABD, şimdi o eski Osmanlı mülkünü kendi keyfine göre şekillendiriyor, düzenliyor... Ve bir türlü iki yakası bir araya gelemeyen Afrikanın o güzelim insanları, yokluk, sefillik içinde yaşamlarını sürdürüyor... Şüphesiz ki, binlerce yıllık Akdeniz uygarlığının sınırlarında yaşayan Afrika halkları, diğerlerine göre çok daha şanslı!...  

Bizim dışişlerinin bölgede çok öznel, duygu yüklü politikaları var!... Ama ekonomik ilişkiler geliştirilirken, bu ilişkilerin sosyal ve kültürel boyutunu iyi hesaplayamadığı, kifayetsiz(!) politikaları var!... Ve bizim siyaseten bu kifayetsizliğimize karşın, ''Kifayet'' sözcüğü bölge halklarını dilinde dalga dalga yayılıyor!... Onlar da kendi dillerinde, diktatöryaya, ''Yeter'' diye bağırıyorlar!...Fakat ne yazık ki, bu dalgayı denetlemek, akıllı bir mecraya sokabilmek, tamamen onların insiyatifinde değil...  

Çünkü batı ve özellikle Britanya, bir zamanlar arzu etseydi, kültürünü emperyal bir şekilde bu topraklara taşırken, adil bir şekilde hukukunu ve demokrasisini de taşırdı!.. O gün uygun bulunmamış, şimdi, bu gün uygun bulunuyor!... Meselenin aslı budur... Bizim başbakanımız, bekleyip gördükten sonra, ironik bir şekilde, Mısır diktatörüne ''lütfen çekil'' demeye sözde çalışsa da, durum budur!...  

Dezenformasyon'un en mükemmel örneklerini, eğer böylesine bir vizörden olaya yaklaşırsanız, görebilmeniz de mümkün olacaktır. Ben ''El Cezire TV'' yi bu konuda en tarafsız, en gerçekçi yabancı bir haber kaynağı olarak izlemeye çalışıyorum , gazetelerimizdeki önem verdiğim yazarları tümüyle incelemeye çalışıyorum. Ve arada sıra da dönüp tarihe, şöyle bir bakıyorum!...  

Mısır'ın, Osmanlıyı katakulleye getirdikten sonra İngilizlerce işgalinden bu yana, Kavalalı hanedanıyla, bir sömürge olarak(!) batıyla teması bizden çok daha derindir... İngiliz kültürüyle ve demokrasisiyle olan ilişkileri de... Bu yüzden Afrika'nın en stratejik mevkisinde, demokrasiye geçiş süreçleri, ''Müslüman Kardeşler Örgütü'' gibi, ciddi bir muhalefetin olmasına rağmen, çok da sıkıntılı olmayacağa benzer... Kahire'de, olası bir federal yapılanma için, İstanbul gibi, entellektüel seviyesi yüksek, iyi bir başkenttir!...  

Şimdi sırada Şam coğrafyasının kapsamındaki ülkelerden, Filistine payandalı olduğu için önce Ürdün'de ve sonra Lübnan, Suriye'de ilerletilip, geliştirilmeye çalışılacak sözde demokrasi hareketleri var!...  

Ve, Philip H. Stoddard' ın halefleri ağabeylerinini bölgede yaktıkları ışığın doğrultusunda, ilerlemeye devam etmektedirler.