Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sabiha Rana Melekler Yüreğinizden Öpsün

http://blog.milliyet.com.tr/sabiharana

09 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

TÜRBAN diyor ki; aklımızı başımıza örtelim!...

Türban ya da başörtüsü hiç farketmiyor...

Güzel ülkemin olmazsa olmaz gündem konusu. Anladığım kadarıyla bu türban konusu, kalü bela'dan beri gündem oluşturmuş ve korkarım ki, kıyamete kadar da gündem oluşturmaya devam edecek...

Bu konuyu kaşımak kimlerin hoşuna gidiyor bilmiyorum ama bıkmadan, usanmadan, temcit pilavı gibi önümüze koyanlar da yine onlar...

Bir de onlara fırsat veren (adları lazım değil) siyasileri ve akademisyenleri unutmamak gerek. Demek ki onların da işine geliyor, bu kadın başının örtüsü.

Kendimce ufak çapta bir araştırma yaptım ve gördüm ki; kadının başını örtme zorunluluğu Hz. Muhammet'ten önce de varmış.

Ta, (İ.Ö. 1112-1074) Asur Kralı Taglat Phalazar zamanında başlamış bu türban meselesi.. Phalazar o gün hangi akla hizmet ettiyse bir de kural koymuş: "Evli kadınların sokağa çıktıklarında başları açık olmayacak. Özgür kişilerin kızları peçe takacak. (DİKKAT! Hem de ''özgür'' kişilerin kızları) Fahişeler ve esirler başlarını örtmeyecek." Neden diye sormayın, çünkü onlar, bu yasakları getirenleri tahrik etmeye devam edecekler de ondan! Araştırmalarım beni yanıltmıyorsa, ki inşallah yanıltmıyordur, Phalazar'ın başlatmış olduğu bu uygulamanın daha eskilere dayandığı izlenimi doğuyor..

Demek istediğim, o zamanlarda bu yasaklamanın ''dinsel'' bir yönünün bulunmadığı.

Çünkü; Asur'da çok dinlilik, İsrail'de de tek dinlilik varmış.. Her iki toplumda da zaman farkına rağmen aynı kural uygulanıyormuş..

İsa Peygamber; Babil'i (İ.Ö. VIII. yüzyıl) küçük düşürmek, lanetli bir kent olduğunu belirtmek için, "kadınlarının, saçlarını açtığını, eteklerini kaldırdığını ve bacaklarını gösterdiğini" ileri sürmüş. İncil'de, bir kadın için, başı açık olmak, çıplak olmakla aynı anlama geliyormuş.

İsa zamanımızda yaşasaydı ne düşünürdü acaba diye de düşünmeden edemiyorum.

Asurlular döneminde nişanlı bir kızın, kendisini istemeye geleceklerin karşısına kapalı çıkması gerekiyormuş. Ama! Ne yazık ki Jacob adlı kişinin başına gelenlerden sonra peçenin şeffaf olmasına göz yumulmuş. Jacob'un hikayesini öğrenince peçenin neden şeffaf olmasına hak verdim.

Hikaye kısaca şöyle;

Jacob, Rachel adlı bir kızla evlenmeye karar verir. Verir vermesine de Rachel'in peçesi kalın olduğundan, yüzünü iyi seçememiş. Jacob evlendiğinin ertesi günü, yatağında uyanır uyanmasına ama bir de ne görsün, yanında güzel Rachel yerine, çirkin mi çirkin ve de yaşlı bir kadın yatıyor! Şimdi anladınız mı neden, şeffaf peçeye izin verilmiş?

Anlıyacağımız, bu türbanı öyle veya böyle türlü sebeplerden eskiden beri kadınlar kullanıyormuş.. Ya da erkekler tarafından kullandırılıyormuş diyelim..

Kalübeladan beri diyorum ya vallahi doğru.. Düşünsenize, Ortadoğu'nun hemen hemen her yöresinde kadınlar, genç kızlar (Hz. İsa'nın annesi Meryem de dahil) türban kullanmış..

Meryem'in türban kullanmasına açıklama getirmek isteyen o zamanın din görevlisi (İ.S. 4-67) Aziz Paul; "dinine saygısını ve dinini belli etmek istediği için türban takıyor'' demiş.

Bu söyledikleriyle de kalmayıp; "Başı açık kadın, kafasını kazıtmış gibidir. Türban taşımayacaksa, kafasını kazıtsın. Ama kadın için, saçını kesmiş ya da kazıtmış olmak bir utanç nedeni ise, o zaman türban taksın. Dua edenler ya da dinsel sözler söyleyenler, başları açıksa, büyüğüne saygı duymuyor demektir.'' diye vaaz vermiş..

Aziz Paul tarafından yapılan bu açıklama aynı zamanda türbanın ilk kez dinsel açıdan değerlendirildiğinin kanıtı olmuş.

Peki kimdir bu Aziz Paul?

Tarsus'ta doğan Aziz Paul, Hıristiyanlığın Avrupa'da yayılmasında önemli rol oynamış bir din adamıdır.
Rivayete göre: esmer, kısa boylu, çok zayıf ve çok çirkin olan Aziz Paul, bir kere evlenmiş ve kadınlardan hiç hoşlanmıyormuş. Tarihin tanımı böyle.

Aziz Paul, artık yaşamadığına göre; (annemin bir sözü) ''dinince dinlensin'' diyorum ve türbanla ilgili yazıma Kur'an da ki açıklamalarla devam ediyorum..

Kur'an da türban:

"Kadınlara, bakışlarını öne indirmelerini, çıplak yerlerini saklamalarını, çekiciliklerini göstermemelerini ve peçelerini boyunlarının altına kadar çekmelerini emreder. Yalnızca, istekten yoksun olan kölelerle, hadım edilmişler ve kadınların çekiciliğini henüz anlamayacak olan çocuklar, onları örtüsüz görebilir."

Hz. Muhammet zamanında kadınların bedenlerini, daha çok savaş sırasında örttükleri biliniyor.

Burada amaç, müslüman kadının düşmana karşı korunmak amacıyla örtünmesi, bir de savaş alanında kalın ve siyah giysiler içinde, savaşa giden erkeklerini yükselen sesleriyle yüreklendirmeleriymiş.

Bu da demek oluyor ki türbanın her çağda var olduğu ve adına türban veya baş örtüsü denilsin benim için hiç önemli değil, amacının aynı olduğu.

Türbanla ilgili yapmamız gereken tek doğru, ya yazılıp söylenenlere körü, körüne inanacağız, ya da adam akıllı araştırıp, okuyup, öğrenip, gerçek bilgilere erişeceğiz..

Neden mi?

Bir an önce, doğru olanı çocuklarımıza anlatıp, bilgilendirmek için. Yoksa yukarıda da belirttiğim gibi, türban konusu kıyamete kadar gündemden düşmeyecek..

Onun için diyorum ki; geliniz, hep birlikte, geçmiş çağlardan bugünümüze kadar gelen türban meselesini ''mesele'' yapanlara, bugünün gerçekleriyle dur diyelim ve türbandan önce ''aklımızı'' başımıza örtelim..

''Melekler Yüreğinizden Öpsün''

Sabiha Rana

 
Toplam blog
: 1989
: 4996
Kayıt tarihi
: 26.10.06
 
 

Gazeteci - Yazar (NLP Uzmanı - İlişki ve Yaşam Koçu) Yaşarken dünyayı dolaşmayı, topraktan güneşe..