- Kategori
- Gündelik Yaşam
Türbanım var, güç ben de!
Toplumsal uzlaşmayı dinamitledi
Başbakan Erdoğan’ın türban konusunu yurtdışında gündeme getirmesinin sorunu çözümsüzlüğe ittiğini söyleyen MHP Lideri Bahçeli, "Toplumsal uzlaşmayı dinamitledi" dedi. Bahçeli, Erdoğan’ın bu tutumunun türban meselesindeki istismarın boyutunu ortaya koyduğunu belirtti.
Türbanla ilgili meselenin yurtdışında gündeme getirilmesi, yurtiçinde ve aile içindeki istismarların yanında masum kalır.
Ne hikmetse türban takmayanlar evrensel kurallara zaten uyarlar ama bunu bir şikâyet ya da tepki olarak hiç dile getirmezler. Çünkü onların türbanla maskeleyecek ve örtecek hiçbir kusurları yoktur.
Ama türban takanlar özeldir, simge olarak takılan türban çok şey ifade eder. İfade edilen “çok şey”e uyulur mu, orası meçhul? Alışverişte, sokakta, otobüste türbanlıları izleyin, nasıl da erkeklerin gözlerinden içeriye en mahrem yerlerine kadar bakışlarını gönderdiklerini izleyin. Böylece istediklerini kolaylıkla elde ettiklerine, edindikleri gücü kullanmak için arenalara sığmadıklarına, coştuklarına şahit oluyoruz. Türbanın üstünlüğü uğruna ses çıkarmayan analara ve türban takmayan kadınlara, eşlere yazık olmuyor mu?
Yazıklar olsun onlara… Kadın olmalarına rağmen ne yazık ki birbirlerine ses çıkaramıyorlar. Bildikleri halde göz yumuyorlar. Türban takmayanlar da bunların aksine sevgi doludur, sabırlıdır. Türbanlılara, etiketin tersine davrandıklarını bildikleri halde seslerini çıkarmazlar. Çünkü şefkatlidirler…
Türban kullanan kişilerin bir felsefesi ve yaşam tarzı var diye biliyoruz, buna göre;
Türban kullananlar yüce kitabımızdaki kurallara göre yaşarlar, giyim tarzı olarak başlarını ve göğüslerini örterler, saçlarının bir teli bile görünmez, kalplerinde dürüstlük vardır, hatta eşlerinden başkasının gözünün içine bakmayacak kadar namuslarını korurlar, eşi, erkek kardeşi ve kendi babasının dışındaki erkek namahremdir. Buna çok dikkat edilmelidir, hatta yaşarken evli olanların bile öldükten sonra nikâhı düşer diye cesetleri mezarda üst üste konulmaz, dolayısıyla çarşıda, pazarda, hastanede, okulda erkeklerle göz göze gelmemek ve temas etmemek için gayret ederler. (mi acaba?)
Onların tüm gayretlerine saygı duyulur. Böylece türban yasağı var diye zorlama yapılmaz.
Türban takanların yaşam felsefeleri konusunda fikir sahibi olunur, yüce kitabımızdaki kurallara riayet ettiklerinden dolayı kendilerine itibar edilir, sınırlarını aşmamaya herkes tarafından dikkat edilir. Kamusal alanda bile türbana laf edilmez, yasaktır denilmez, çünkü ulvî bir davranış sergilemektedirler, saygı duymak gerekir. Belediyede, okulda, hastanede, vergi dairesinde, alışveriş merkezinde, sinemada, mağazada, vs. her yerde bulunurlar. Öncelikle kime ve neye saygı duyacağımızı bilelim.
Aslında türban takanların kendi görevlerini seçerken ya da ev hanımı olup yaşantılarını sürdürürken yaşam felsefelerine saygı duyulduğundan dolayı kendilerinin kurallara dikkat etmeleri, sadece ve sadece kendilerinden beklenir.
Ama “ben türban takıyorum, istediğim gibi yaşarım, istediğim gibi davranırım, , istediğimde namahrem kişinin statüsü ne olursa olsun ona dokunurum çünkü türbanım var, karısının yanında bile adamın gözünün içine de bakarım çünkü türbanım var.
Türbanım var bakışımlarımı örter, türbanım var dokunuşumu örter, türbanım var ben temiz niyetliyim, aklımdan hiç öyle şeyler geçmez… Dokunduğunu, baktığını gören ve söyleyenin ise aklı daima “öyle şeylerdedir” pis niyetlidir hem de üstüne üstlük türbanı da yoktur zaten.
Çözüm basittir; insanoğlunun yaşarken, kâinat içinde öyle veya böyle bir yer kaplarken başta evrensel kurallara, sonra toplum düzeyinde Türkiye Cumhuriyetinin temelini oluşturan laikliğe ve daha sonra da birey düzeyinde yüce kitaba uyması gerekir.
Canımın istediğini her yerde yaparım sonra toplum önünde de “kişisel özgürlüğüm kısıtlandı, türbanıma laf edildi” olmaz. Denilirse, asıl örtbas edilen konuların birileri tarafından savunmak yakışık almaz. Bütün toplumun ve bireylerin sabrı bu derece zorlanmasa iyi olur.
Okulda çocuklara ders anlatırken sorun yoktur, gerektiğinde de okul müdürünün gözüne bakmazsın olur biter ama hastanede sorun olur, çünkü hastayı muayene etmek için dokunmak gerekir, o zaman da “doktorum yemin ettim ama namahreme el sürülmez” mi diyeceksin. Geçtiğimiz yıllarda röntgeni çekilmeyen erkek hasta unutulmadı. Bunun gibi ve aksi yönde medyada yer almayan, dile getirilmeyen vakalar var. Sadece kamusal alanda değil, aile ortamlarına da müdahale eder oldular. Bir tarafta; canım türbanlıyım erkek hastanın röntgenini çekemem, diğer tarafta; canım türbanlıyım mahremini görebilirim, türbanım var, aklımda öyle şeyler yok diyeceksin. Türbanın üstünlüğüne inanan aklı başında erkeğin de mahreminin görülmesine hiçbir itirazı olmayacak?
Dayatma ile karşı karşıya olduğunu iddia eden türbanlılar ve sabır eden türbansızlar, bu duruma birilerinin açıklama getirmesi gerekir. Bu konuda bilgisi olanlar basında medyada daha çok yer alsınlar lütfen. Din bilgini, sosyolog, hukukçu, köşe yazarı, konuya ilgi gösteren her kim varsa…
Türbanın ve türbanın üstünlüğüne inananların kafası karışık, onlara bir yardım eli uzatan yok mu?
Türban varsa her şey mubah, yoksa her şey günah, hatta yasaklara uymadıklarını dile getirmek bile günah. Aman haddimizi bilelim, türbanı varsa çarpılırsın, dile getirdiklerine dikkat etmelisin.
Kimsenin zaten bir şey dediği yok, türbanlı iseniz önce ahlaken kendiniz temizlenin ve ahlaki değerlere uygun yaşayın. Türbanı alet ederek kadınlara ve erkeklere meydan okumayın yeter!