Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Pencü se, severler güzeli gencüse!

Pencü se, severler güzeli gencüse!
 

Gençlerine önem veren bir toplum muyuz biz? Hiç sanmıyorum. Eğer öyle bir toplum olsak onlara iyi bir gelecek sağlamak için çalışırdık. Mesela yöneticilerimiz ülke sorunlarını çözmek için daha çok çaba harcardı. Ülkenin on yıllardır çözüm bekleyen iç ve dış sorunlarına esastan el atmadan sürekli bir sonraki kuşağa aktarmazlar, bu sorunlar yüzünden binlerce gencin ölümüne yol açmazlardı. Gençlerini seven bir toplum olsak, eğitime önem verir, bir ulusal eğitim stratejisi belirleyip hem öğrenim görenlerin hem de eğitime ayrılan kaynakların heba olup gitmesine yol açmazdık.

Gençlerini seven bir toplum olsak, “bebeklerden katil yaratan” bir iklimde yaşamazdık.

Öyle bir toplum olsak, çıkarlarımız ve siyasi hesaplarımız için gençleri kıyıda köşede kalmış kiliselerin papazlarını vurmaya, sayıları nüfus içinde bindelerle bile ifade edilemeyen Hristiyanların boğazını kesmeye yollamazdık.

Gençlerine önem veren bir toplum olsak, namus veya töre için yaşı on sekizi doldurmamış çocuklarımızın eline silah verip ablasını öldürmeye yollamazdık.

Gençlerini, çocuklarını seven bir toplum olsak onları sınavlara hazırlama bahanesiyle birer yarış atına döndürmezdik.

Çocuklarını seven bir olsak onları küçük yaşta çalışmaya yollamaz, ellerine birer koli kâğıt mendil verip sokaklara salmazdık.

Gençlerini seven bir toplum olsak, o bilge Amerikan yerlisi gibi düşünür, “dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan emanet aldık” deyip onlara temiz, tahrip edilmemiş bir çevre bırakmaya çalışırdık.

Gençlerini seven bir toplum olsak, onlara sahte mafyöz kabadayıları değil bilimadamlarını, sanatçıları, sporcuları rol modeli olarak sunardık.

Bunlara daha birçok şey eklenebilir, liste daha uzar gider.

Gençlerine önem veren bir toplum olmadığımız halde nedense “genç/gençlik” sözüne çok önem veririz.

Bu konuya girmemin nedeni bugün bir duyuruda karşılaştığım bir ifade. Ümraniye Belediyesi toplam 17 bin 500 YTL ödüllü bir hikaye yarışması düzenliyor. Yarışmada birinciye 5 bin, ikinciye 3 bin, üçüncüye 2 bin ve her biri 750 YTL ödüllü 10 adet mansiyon ödülü verileceği belirtiliyor. Gerçekten güzel bir düşünce... Belediyelerin kültüre, sanata, edebiyata önem verip çeşitli yöntemlerle desteklemesi, kutlanacak bir tavır... Ancak yarışmanın duyuru yazısında geçen “genç yetenekleri sanata kazandırmak” ifadesindeki “genç” sözü beni biraz düşündürdü. Gençlere yönelik bu tür projelerin yararına ve daha da artması gerektiğine inanıyorum. Ümraniye Belediyesi de gayet haklı olarak böyle bir işe girişmiş olabilir. Ama yarışmanın şartnamesini okuyorum, her hangi bir yaş sınırlaması yok. Bu yarışma gençlere yönelikse o zaman şartnameye örneğin, “yarışmaya katılacakların 21 yaşından gün almamış olması gerekir” gibi bir şart konması gerekirdi, yok eğer yaş sınırlaması aranmayacaksa o zaman duyuruda “genç” sözünün geçmesine ne gerek var? Zaten yarışmaya gönderilecek eserlerin üzerinde yazarın kimliğini belli edecek bir ifade bulunamayacağı belirtiliyor. O zaman daha duyuruda “genç yetenekler”den bahsedilip “genç olmayanlar”ın hevesini kırmak niye?

Ayrıca genç sözünden kastedilen ne? Kaç yaşındakiler “genç” sayılıyor? 25 yaşındaki birine göre 20 yaşındaki “genç”tir, 30 yaşındakine göre 25 yaşındaki... Aynı biçimde 40 yaşındaki birine göre 35 yaş genç sayılır, 70 yaşındakine göre ise 50 yaşındaki biri dünkü çocuk... Mesela benim doksanına yaklaşmış büyük dedem, o zamanlar yetmişine yaklaşan oğlu (yani dedem) için, “oğlum bu gidişle sen adam olmayacaksın” derdi habire!

Yarışmadan beni haberdar eden sevgili Kerem oldu (Oğuz). Zaten Kerem beni sürekli böyle şeylere bulaştırır. “Celal abi, şu siteye yazar aranıyor, başvuralım”, “Celal abi, falanca yerde yarışma var, girelim”, “Kitap çıkaralım”, “Dergi çıkarıp elden kendimiz satalım”! Bu anlamda Kerem’le diyalogumuz arabanın gaz pedalıyla fren pedalı ilişkisine benzer. O habire gaz verir ben frene basarım! Bu yarışmayı duyunca sağolsun bana da haber verdi. Şartları öğrenmek için gönderdiği linke tıkladım ama duyuruyu okuyup o ifadeyi görünce bunları düşünmeden edemedim. Evet, hikâye yazmak adına bir şeyler karalıyorum, arada böylesi yarışmalara da girmek istiyorum. Ama pek de genç biri sayılmam. Şimdi oraya başvurursam yaşının gereğine göre davranmayan bir adam olarak göreceğim kendimi! Gerçi bana kalsa hâlâ çok gencim, ancak kafa kâğıdım benimle aynı fikirde değil, “senin gibilere yolun yarısını çoktan geçmiş denir”, diyor.

Büyük ihtimalle o söz oraya üzerinde pek de düşünülmeden yazılmıştır ama o bile bir koşullanmışlığı gösteriyor. Yoksa ben mi yaşlandım da çok alıngan oldum?

Neyse, ben başvurmuyorum ama hiç değilse buradan genç blog yazarı arkadaşlara Ümraniye Belediyesi’nin hikaye yarışmasını duyurmuş olayım.

http://www.umraniye.bel.tr/bpi.asp?caid=41&cid=4452 adresinden yarışma koşullarıyla ilgili bilgi alabilirsiniz. Son başvuru tarihi 8 Şubat’mış, elinizi çabuk tutun.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..